Anadolu yaylalarında dünyaya gelen Türk oğlu Türküm.
Yağmurunda ıslanan, çamurunda yorulan, kuzu sürüleri otlatan çobanım.
Temmuz ağustos sıcağında burçak tarlarında terleyen,
Harmanlarında cem süren, tığ savuran yiğit bir delikanlıyım.
Herk mevsimi boyundurukta uyuklayan,
Majgalın attığı kersekle yere yuvarlanan hodağım.
Kış mevsimi kara lastik, yün çorap giyen,
En önemli giyeceği anasının ördüğü yün kazağı giyenim.
Köy düğünlerinde bar tutan, davul sesiyle uyanan,
Güveyilere baş sağdıç olup yedi gün yedi gece gözüne uyku girmeyenim.
Askere dualarla, tekbirlerle, davul zurnayla giden,
Evleneceği zaman askerliğini yapmış mı diye sorguya çekilenim.
Ana ve babasına hürmette kusur etmeyen,
Yaşlıların elini öpüp hayır dualarını alanım benim.
Oğuz kağan, Mete Han, Bumin kağan....
Tuğrul ve Çağrı Beyin izinden giden,
Alparslan'ın feth ettiği , Kılıç Arslan'ların savunduğu,
Anadolu topraklarının günümüzdeki sahibi,
Osman Bey, Fatih Sultan, Genç Osman ve Abdülhamit hanın torunuyum ben.
Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin açtığı okullarda okuyan.
Öğretmen, Mühendis, Mimar, Tarihçi, Sosyolog ve Doktorum Ben....!
Ben beş bin yıllık tarihin mirasçısı, dünya tarihine yön veren bir ulusun evladıyım.
Hz. Peygamberin duasına mazhar olmuş ordunun günümüzdeki temsilcisiyim.
Birinci Dünya Savaşında üç kıta yedi denizde kahramanca savaşan,
Mazlumların hamisi, zalimlerin korkulu rüyası,
Müslüman Türk Milletinin evladıyım ben...