İki,üç yıl önceydi sanırım. Eğitimci yazar arkadaşlarımızdan Murat Ertaş’ın facebook’daki bir paylaşımında ilk görmüş ve dikkatimi çekmişti. Emekli olduktan sonra şehri terk edenlerden olan ve Aydın’da yaşamını sürdüren Erzurumlu mahalli sanatçı Fahrettin İlbeyi’nin bir türküsüydü o paylaşım. ‘’Oy yaylalar’’ türküsünü seslendiren İlbeyi’nin o türküyü hem ne güzel söylediğini ve hem de arkasındaki sazların ne denli başarılı olduğunu anlamış, böylesine güzel bir sesi ve de türküyü nasıl olur da unutmuşuz diyerek derin bir iç çekmiştim! Bugün olmuş halen daha sık sık boş anlarımda dinlediğim türkülerden biridir o. Sadece o türküyü mü dinliyorum, elbette ki hayır. Fahrettin İlbeyi’nin her türküsü var artık dinlediklerimin arasında. İlbeyi’ni keşfettirdiği için sevgili Ertaş hocama teşekkürler..
***
Unutulmaya yüz tutmuş bir sesin ve Erzurum yöresine ait köy düğünü türküsünün bende bıraktığı o heyecan, daha sonra başka bir paylaşım ile daha da artmıştı. Kadıköy Erzurumlular Vakfı’nın bir paylaşımıydı o da. İstanbul’da yaşayan Erzurumlu 10 kadar bayan, büyük bir salonda bir araya gelmiş ve günlük kıyafetleri ile bar oynuyorlardı! Belki size acayip ve de saçma gelebilir ama o sanırım aynı yaşlardaki bayanların oynadığı kadı barının karşısında gözlerimden yaş geldi. Son zamanlarda tekrar tekrar izlediğim şey amatörce çekilen o kısa gösteri olmuştu. Görmemiştim Erzurum kızlarını ne zamandır böyle bar tutarken. Belli ki hepsi de geçmişte hem de bindallılarıyla bar tutmuş, gösteri yapmış, her birisi birer eski barcıydı. Ne de güzel oynuyorlardı öyle. Duygulanmam, iç çekmem o güzelim barlı eski Erzurum’u hatırlamamdandı. Eskiye, o güzelim günlere götürmesi..
***
Yaş ilerliyor, çoğu sevdiğimiz, tatlı anılarımız o günler vardı diye herhalde geçmişe daha çok hasret duyuyor ve özlüyor insan. Sizi bilmem ama benim bu şehirde eksikliğini hissettiğim şeylerden biri de o kadın barlarıdır işte. Sahadayken nerede bir okul veya bina açılışı olsa illa ki kadın barları da olurdu. Erkek bar ekibinden önce illa ki kadın bar ekipleri de kısa gösteri yapar, törenlere ayrı renk katarlardı. Bugün öyle mi? Hemen hemen her okulun, hatta kurumun bile erkekli, kadınlı bar ekipleri vardı. Sadece o törenlerde renk miydi, elbette ki hayır. Kültürel bir gelenek, değer de yaşatılıyordu bu sayede. Bugün bakıyorum Erzurum’da o kadın barları bayağı bir eskide kalmış. Yok oğlu yok! Ya da var ben duymuyor, görmüyor, bilmiyorum!
***
Zaman zaman sohbetlerde de konu olan bu kadın barlarının yeniden yaşatılması, ayağa kaldırılması konusunda bugün az önce aldığım güzel bir haber ile çok mutlu oldum. Ülke meseleleri ile şehir mevzularına kafa patlatan değerli dostlardan Lokman Lokmacı’nın ve arkadaşlarının bu konuda bir girişimi beni hem sevindirdi hem de heyecanlandırdı. Geçen yıl kurdukları ve başkanı olduğu, ziyaret de ettiğim Palandöken Gelişim Derneği, kadın barları kursu açmaya karar vermiş ve bunu da mini bir ilanla facebook sayfalarından duyurmuş. Onu ve yönetimindeki arkadaşlarını bu açığı gördükleri ve kapatma arzuları için yürekten kutluyorum. Dilerim, Palandöken Belediyesi başta olmak üzere çoğu kurum ve kişi de böylesine önemli bir kurs için onlara gereken desteği verir, yakın bir gelecekte Erzurum tıpkı eskisi gibi kadın barları ile de kültürel anlamda yeniden zengin bir şehir olur.. Zeki Müren’in o şarkı sözleriyle noktalıyorum:
Ben seni unutmak için sevmedim!
NOT: İsmail Bingöl ağabeyimin yönettiği TRT Türkü’de canlı yayınlanan Bizim Eller Proğramının dünkü konuğu değerli sanatçımız Nurullah Akçayır’dı. Sesi ve sazıyla memleketi olan Erzurum’daki o proğrama ayrı bir güzellik kattı, özlemişiz biraz da ondan herhalde. Proğramda Akçayır’ın, o stüdyoda kimler ile çalıştığının sorulması üzerine saydığı isimlerin çoğunun rahmetli olması dikkat çekti, hepsi de rahmet istedi.. Hepsi nur içinde yatsın, mekanları cennettir inşallah..