“Atatürk Üniversitesi’nde takke düşecek!” başlıklı yazımdan sonra aradı Rektör Adayı Prof. Dr. Serdar Sevimli.
***
Epey konuştuk.
***
Özüne bişey demiyordu yazdıklarımın.
***
Sadece, “Ya da sevimli görünme çabası!” sözüm, burukluk yaşatmış kendisinde, ona içerliyordu.
***
Belli ki, üstüne almış o sözü.
***
Doğrusunu söylemek gerekirse, o ifadeyi kullanırken, Hoca'nın alınganlık göstereceği gelmişti aklıma...
Yanılmadım!
***
Serdar Hoca, doğal olarak “sitem hakkı”nı kullanıyor...
***
Sözlerini ayıklayarak, kırmadan, incitmeden aktarıyor, “Ağabeyi, inan ben sevimli gözükmeye çalışmıyorum. Soyadım öyle olduğu için de demiyorum! Ben zaten sevimliyim” diyordu.
***
Doğru söylüyordu Hoca.
***
Gerçekten, soyadını inkâr etmeyen, sevimli, sempatik, cana yakın bir yapısı var Serdar Sevimli'nin.
***
En iyi de hastalar biliyor hocanın bu özelliğini.
***
Bundan olsa gerek, kapısının önünden insanlar hiç eksik olmuyor.
***
Kalbinin derinliklerinde birkaç stent taşıyan birisi olarak, yolum zaman zaman düşer Kardiyoloji’ye.
***
Kendisine hiç muayene olmadım.
***
Babamın doktoruydu o.
***
Rahmetliden dinlerdim yaptıklarını.
***
“Bugün Serdar’a gittim” der, anlatırdı yaşadıklarını.
***
Serdar!!!
***
Elbet Prof. Dr. Serdar Sevimli de bir hoca’dır, bir bey’dir, bir değerdir...
Tıpkı diğer bey ve hocalar gibi.
***
Ama hastalarının çoğu açısından doktor bey’den ziyade, bir oğul, bir evlat, bir küçük kardeştir o.
***
Bu nedenle, arkadan arkaya konuşulduğunda, sadece “Serdar”dır o , hem de “bizim Serdar!”
***
“Bugün bizim Serdar’a gittim, muayene oldum” sözü, genelde ona duyulan samimiyetin yansıması ve sahiplenişin ifadesi gibi gelmiştir bana.
***
İşte bu sebeplerden dolayı Serdar Hoca’nın, “ağabeyi zaten sevimliyim” sitemini, itirazsız kabul ettim.
***
Profesör unvanı almış akademisyenlerin birçoğu, aristokrat havasındadır.
***
Akademik basamağa ilk adımı atmakla başlar o rolü üstlenme replikleri.
***
Aslında kolaydır ülkede aristokrat olmak!
***
Kapınızı kapatıp, ulaşılmaz rolü oynamak...
Üstüne biraz da somurtkanlığı ve sertliği eklemek yeter ve hatta artar bile.
***
Sizin şahsınız, şahsiyetiniz, nereli olduğunuz, kafa yapınız, düşünceniz ve inancınız çok da önemli değildir!
***
Paranız ve yalakanız varsa, akademik bir kimliği, ya da müdür, genel müdür türü bi unvanı elde etmişseniz, o üstünler(!) sınıfındasınız demektir, kutlamak gerekir!
***
Aslında aristokrat sınıfına dahil olmak, ya da halk adamı’ymış gibi gözükmek kolaydır bu ülkede!
***
Zor olan “halkın adamı” olabilmektir.
***
İlk ikisinde tercih sizindir!
Halk adamı olmayı veya aristokrat bir kimliğe bürünmeyi siz istersiniz.
***
Ama ötekinde?
***
İnsanı gönüllere halkın kendi nakşeder, kendinden bir parça haline getirir.
Halkın adamı haline böyle gelirsiniz!
***
Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü için çokça talipli mevcut.
***
O mevcudun içinde yakından tanıdıklarım var, az tanıdıklarım var, hiç tanımadıklarım var.
***
Önce başarı diliyorum aday adaylarına.
***
Taliplilerden birisi, yakın bir gelecekte Atatürk Üniversitesi Rektörü olarak atanacak.
***
Gördüğüm kadarıyla camiada en çok üç adayın ismi dolaşıyor.
***
“Kimdir o adaylar?” diye sorarsanız...
***
Sevimli, üstün özellikli o üç insandan birinin ismini söylersem, yıldırımlar beni çarpar diye korkuyorum!