Bir alkış ve bir tenkit

Bugüne kadar çalıştığım tüm kuruluşlarda şehir takımları için taraftarın öneminden çok bahsetmiştim.

Defalarca kentin futbol takımının o şehrin insanı için ne kadar önemli olduğunu belirtmiştim…

***

Barcelona, Napoli ve Trabzon’un ise dünya da eşinin benzerinin olmadığını beyan etmiştim

İtalya’nın Napoli kentinde, İspanya’nın Barcelona şehrinde ve Türkiye’den de Trabzon’da ‘Numune’ olarak arasanız bulamazsınız başka bir takım taraftarını…

***

Bu kesinlikle şehir milliyetçiliği ile alakalı bir şey…

Türkiye’de takımlarına bağlılıkları ile bilinen kulüpler de yok değil var tabiî ki…

Mesela Sakarya, Kocaeli, Bursa, MKE Ankaragücü ve Cumartesi günkü rakibimiz Göztepe’yi sayabiliriz.

Bu takımların çoğu amatör kümeyi bile gördü, ama taraftarı hep yanındaydı…

Taraftarlarının da desteği ile ayağa kalktılar.

***

Erzurum’un da hatırı sayılır biçimde şehrinin takımına bağlılığı vardır.

Kapatılan Erzurumspor’un peşinden koşan binler, BB Erzurumspor’un da peşinden koşuyor.

Hatta BAL’da bile 10 bin taraftar takımını yalnız bırakmıyordu maçlarda…

***

Zaten 17 yıl sonra özlemine son verdiğimiz Süper Lig’de taraftarın desteği ile gelmedi mi?...

Yurdun dört bir köşesinde Erzurum taraftarı mevcut…

Şehirden de onca insan binlerce kilometre yol kat ederek BB Erzurumspor’un peşinden koşuyor…

***

Pazartesi günü de BB Erzurumspor, eğer Akhisar’ı yenerek umutlarını yeşerttiyse bunu taraftarına borçlu…

***

Buraya kadar ey vallah, her türlü olumsuzluğa rağmen maça gelen taraftarlara kocaman bir alkış…

***

Gelelim sonrasına; sonrası mı malum.

Önce diğer maçlara oranla taraftar sayımız yarı yarıya düşmüştü.

Bunun bahanesi olmaz.

Sen eğer “Ben Erzurumsporluyum” diyorsan her şartta, her ortamda takımını destekleyeceksin.

Dolduracaksın tribünleri, yapacaksın taraftarlık görevini…

***

Dakika bir gol bir…

Kasımpaşa yenilgisi sonrası çok fire verdi taraftar sayısı…

İnanın ben maç için stadın yollarına düşerken, inadına tribünlerin dolacağını bekliyordum.

Kazımkarabekir Spor Salonu ve Stadın çevresindeki araba sayısını görünce de her hal bu akşam (Pazartesi) taraftar rekoru kırarız diye düşündüm.

Düşündüğümde de haklıyım.

Çünkü takım ligde kalma yolunda ya devam ya da tamam diyeceği bir 90 dakikaya çıkıyordu.

Bunun için de en çok Akhisar maçında taraftar desteğine ihtiyacımız vardı.

***

Ama maalesef sayısal anlamda taraftar beni hayal kırıklığına uğrattı.

Demek ki, bizler skor endeksli taraftarmışız, vesselam…

***

Bir kez daha belirtiyorum maça gelen taraftarı ayrı tutuyorum, bu söylediklerimden…

***

…Ve gelelim tenkitlerimize.

Biz Akhisarspor maçından önce belirtmedik mi? birlik beraber olalım diye…

Tahriklere kapılmadan takımımıza desteleyelim diye çağrıda bulunmadık mı?...

Demedik mi? gol geç gelebilir.

Rakip bize gol atabilir.

Futbolcularımız kötü oynayabilir.

Maça gelen taraftar tüm bu bilinçle hareket ederek, sadece kendi takımını ve şehrini desteklesin diye diye tüy bitti adeta dilimizde…

***

Ama nerde…

Reşit sen söyle sen işit misali bizimkisi…

***

Evet! Bende diyorum Hamza hocam durup dururken niye şapkadan tavşan çıkarırsın…

Niçin Jasmin Scuk varken Kone le oyuna başlarsın.

Yorgun argın bile düşse Scuk bu ligin en iyi ön liberolarından biridir.

***

Tüm bunları sayarken, Kone’yi yuhalamak ya da tepki göstermek hiçbir fayda getirmez bize.

Bilakis zarara verir bize…

***

Çünkü Egemen Korkmaz ve Lokman Gör gibi iki savaşçının olmadığı bir ortamda her futbolcuya ihtiyacımız var ve her oyuncu bu dönemde en az Hamza Hamzaoğlu kadar, bu şehrin insanı için de çok önemlidir.

İşte bu bilinçle hareket edelim.

Futbolcuya doksan dakika destek, takıma sahip çıkalım.

İşte bu yüzden alkış ve tenkit kelimelerini harmanlayarak bir yazı kaleme aldım.

Göztepe karşısında başarılar Dadaş!…