Bir yanlış başka bir yanlışla telafi edilmez!

Kanlı kalkışmanın 5.yılı…

FETÖ ile mücadelede elde edilen bu başarı çöpe mi gidecek?

Her kim ki, “bu ülkede terör örgütleriyle evvel emirde de PKK ve FETÖ ile bihakkın mücadele edilmiyor” derse, her şeyden önce Başkan Erdoğan’a, askerimize, polisimize, istihbarat teşkilatlarımıza ve nihayet devlettin bizzat kendisine bühtan etmiş olur.

FETÖ de PKK da devletin kararlı ve inançlı mücadelesi sayesinde, külliyen bitmediyseler bile ölümcül darbe aldılar.

Buna rağmen özellikle FETÖ ile mücadelede kimi ufak tefek yanlışlar yapılmış mıdır; el hak yapılmıştır; hatta yapılmaya da elan devam ediliyor.

Fakat bu hata ve ihmaller, mücadelenin yahut da gelinen noktanın büyüklüğüne halel getiremez.

Evet, biz de başından beri şiddetle savunuyoruz: Şayet her hangi bir vatandaşımız haksızlığa hukuksuzluğa uğradıysa behemehal bu haksızlık giderilmeli ve o vatandaşımızdan helallık alınmalıdır.

Lakin bu, CHP’nin savunduğu gibi topyekun bir af anlamına gelmez.

Partiler, -ki bunların arasında AK Parti de var- zaman zaman siyaset ve oy uğruna hakikatlere sırtını dönerek popülist bir tavır alabiliyorlar!

Dün Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkarılması ve yine TRT’den bebek katili Abdullah Öcalan’ın mektubunun okunması ne kadar vahimdiyse, bugün de CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca’nın FETÖ’ye dönük çıkışı aynı nispette yanlıştır.

Terör örgütlerinin eliyle gelecek oy, ancak maşeri vicdanda kanayan bir yara olur.

O sayede elde edilecek bir iktidar da asla meşru sayılmaz.

AK Parti iktidarı başta Başkan Erdoğan olmak üzere, özellikle asker, polis ve istihbarat kuruluşları eliyle teröre karşı tüm zamanların en çarpıcı ve sonuç alıcı mücadelesini veriyor. Bu alandaki en büyük destekçisi ve savunucusu da elbette ki MHP ve Devlet Bahçeli’dir.

Zaman zaman bizim de altına imzamızı attığımız eleştirilerden en önemlisi şudur:

“FETÖ’den boşalan kamu alanını başka tarikat ve cemaatler aldı!”

AK Parti kurmayları çoğu vakit bu eleştiri karşısında kaşlarını çatıyor, seslerini yükseltiyorlar.

Hiç kusura bakmasınlar, kaş çatıp ses yükseltmekle gerçekler değişmiyor.

Aynı iktidar milletin de desteğiyle, FETÖ denilen asrın en büyüm belasını savuşturup devleti ve milleti esenliğe kavuşturdu.

Bunu inkar etmek güneşi balçıkla sıvamaya kalkmak gibidir.

Şimdi kime ne borcu ola ki, ileride benzer yapıya dönüşmesi muhtemel kimi oluşumlara zemin açıyor?

“Devletin dini adalettir”

Bundan öte bir ölçü var mı?

Bu ülkede Diyanet var, onlarca üniversitede onlarca ilahiyat fakülteleri var.

Bunlar milletin dine dair ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz midir ki, merdiven altı sözde dini örgütlerin tıpkı FETÖ’nün yaptığı gibi devlete sızmalarına göz yumuluyor?

FETÖ ile mücadelede geride kalan bu beş yılda, hükümet onlarca yüzlerce çok ama çok esaslı işlere ve başarılara imza attı.

Lakin bunun yanı sıra da FETÖ borsalarından tutunuz da kimi gazeteci kılıklı maskaraların “benim tavassutumla binlerce KHK’lı görevine iade edildi” çıkışına kadar katmerli yanlışlar yapıldı.

Bu şuna benziyor: Çok esaslı ve lezzetli bir yemek yapıyorsunuz, ardından da yemeğin bir kenarına getirip makine yağı damlatıyorsunuz.

Şu kadarını elbette ki kestirmek için kahin olmamıza lüzum yok:

Şayet AK Parti gider de bugünkü muhalefet iktidar olursa, yapılacak ilk iş yeniden FETÖ’yü devletin göbeğine oturtmak olacaktır.

Nitekim CHP bu son çıkışıyla malumu ilam etmiş oldu işte…

Çünkü ABD ve AB böyle istiyor!

Diyet borcu olanlar, kendilerine emredilenin dışına çıkamazlar.

AK Parti sütten çıkmış ak kaşıktır demiyorum, baksanıza bilerek ya da bilmeyerek ha bire kendi ayağına baltayı vurup duruyor.

Fakat bu, Türkiye’nin göz göre göre ateşe atılmasına haklı bir gerekçe olamaz.