Biz bu akılla ey olur muyuz?

Saygısızlık, Sinirlilik, Kirlilik! Biz bu akılla ey olur muyuz?

Hemşerimiz hastalanmış, hastanede yatıyor, durumu ağır. Komşusu ziyaretine gelmiş. “Nasılsan” diye sormuş! Hasta, “iyiyim” demiş. Komşusu “peki ben kimem?” diye sormuş. Hasta, “sen bizim köyün papazı değil misen?” diye cevap vermiş. Ziyaretçi bozulmuş, eğilmiş, hastanın kulağına “sen bu akılla poh ey olursan” demiş!

Belediye otobüsünde gidiyorum. Otobüs kalabalık. Bir yolcu inerken bir yaşlı bayan elinden tuttuğu yaşlı eşini orta kapıdan otobüse zorla bindirdi. Yaşlı adam kapının yanındaki korunaklara tutunmaya çalışıyor. Otobüs şoförü, adamı azarladı, söz saydı. Şoför bir türlü yatışmadı, üç beş dakika geçti hala adamcağıza söz sayıyor. Zavallı adamın çenesi titremeye başladı, mahcup oldu. Şoför durakta durdu, yaşlı adam otobüsten indi, ön kapıya yürüdü, elinde kartı otobüse önden binerek kartını okutacaktı ki; şoför arabanın kapısını kapattı, seksen yaşın üzerindeki adam aşağıda kaldı. İkinci durağa geldik, kadıncağız da indi.

Otobüsteki bir vatandaş telefon açtı, otobüs idaresinde bir tanıdığı vasıtasıyla şikâyette bulundu.

Elbette çok üzüldüm. Kaç gündür o yaşlı zatın titreyen çenesi gözümün önünden gitmiyor. Şoförün merhametsizliği ve kabalığı da aklımda.

Çok daha kötüsü orada bulunan insanların bir kısmı gençler. Ve koltuklarda oturuyorlar! Ve başlarını kaldırıp ne adama baktılar ne yaşlı adamla eşine yer verdiler, ne de olayın farkına vardılar!

Nereden bakarsanız bakın; her şey yarım asır öncesine göre felaket!

Bundan yıllar önce İstanbul’da deniz otobüsüne binerken önümde giden bir genç adam kalbini tutarak yere düşüp kıvranmaya başlamıştı. Ve yanımdaki arkadaşım ben adamı ayak altından kaldırıp banka yatırmaya çalışırken, bırak ya burası İstanbul, geç kalacağız demişti. Adamın üstünden atlıyorlar, kimse durmuyor, üstüne basıp geçiyorlar. Ben kendimi tutamadım yüksek sesle bağırdım. Bu sefer deniz otobüsüne binen zatlar yerde yatan hastanın etrafını dolanarak deniz otobüsüne koştular. Gişede oturan bir adam geldi ve hastayı banka yatırdık. O gitti ambülans çağırdı. Tabii bu arada deniz otobüsü gitti! Ben de o arkadaşımı bir daha görmedim! Aslında o benim işim için geliyordu!

Bu hatıramı yazmak istiyordum, vesile oldu!

İyi bir gözlemci iseniz; etrafınızda onlarca istenmeyen olaylar oluyor!

Önünde giden vatandaş elindeki pet şişeyi, sigara paketini yere atıyor. Camilerin bir kısım çarşıların veya umumi tuvaletlere girmenin imkânı yok! Hele camilere bu kadar para toplanıyor, tuvaletlerin bir kısmı da paralı ama her tuvalet buraya yazılamayacak kadar kirli, pis!

Efendiler, bayanlar, baylar, gençler; lütfen, her kötü tenkide layık görülen iş; milletimizin hal ve gidiş karnesidir! Beni dinin, dindarlığın, şeklin, paran, mezhebin, ırkın, kökenin, asaletin, kariyerin ilgilendirmiyor. Ben karneye bakıyorum!

 Biz bu akılla iyi olur muyuz; bilemiyorum!