Bir zamanlar şehir, kasaba ve köylerde bakkallar vardı. Onlar mahallenin, kasabanın ve köyün cefakar insanları, en önemlisi bizim bakkallarımızdı.
İç göçün henüz yeni başladığı yıllardan önce insanların alış verişlerini yaptıkları,muhabbet ettikleri, dertleştikleri yerlerin başında bakkallar gelirdi. İşte bu bakkallar bizim bakkallarımızdı.
Bakkallar mahallenin nabzını tutar, muhitlerini iyi bilir, değişimleri anında öğrenirlerdi. Kimin zengin, kimin fakir, kimin yetim olduklarını bilirlerdi.
Bakkallar mahalle sakinlerini tek tek, çoluk- çocuğuyla, yedi sülalesiyle birlikte bilir ve ona göre tavır alırlardı.
Mahallede hastası olan evleri, kederi olan aileleri, düğünleri olacak genç kız ve erkekleri, herkesten önce bilir ve mahallenin haber merkezliğini yaparlardı.
Mehmet emimi hastaneye yatmış, Ayşe teyze kızını mı nişanlamış, Haşan Efendi oğlunumu okula yazdırmış evet bütün bunların hepsini mahallenin bakkalı bilirdi.
Mahalleye yabancı birisimi gelmiş, mahalleden birileri gurbete mi gitmiş, bakkal hemen devreye girer yeni gelene rehberlik yapar, gideni mahalleye duyururdu. Gideceği evi veya yolu tarif eder böylece insanlar hiç yabancılık çekmezlerdi.
Bu kadar mı ? Elbette hayır.! Bakkalın birde veresiye defteri vardı. Veresiye defteri zamanlara ve bulunulan içtimai muhite göre değer kazanırdı.
Veresiye defteri aylık veya yıllık olurdu. Eğer alış veriş yapan köylü ise yılda bir defa hesap görülürdü. Genellikle hesap mevsimi Eylül veya Ekim aylarıydı. Köylü mahsulünü satmış parasını almış, veresiye defterini kapatarak görevini yapar, bakkaldan helallik alır, ertesi yıla yeni bir sayfa açtırırdı.
Memur kesimi ise veresiyesini aylık hesabına göre yapar aydan aya borcunu öderdi.
Birde fakir fukarlar vardı ki işte burada devreye hayır sahibi zenginler girerdi. Zengin bir vatandaş başka bir mahalleye gider bakkala veresiye defterini açtırır fakir fukaraya ait olan defter deki borçlarını tamamını veya bir bölümünü ödeyerek fakirin borcunu sildirirdi. Bakkal kim verdi diye sorduğunda mütevazi zenginimiz sadece "bir Abdullah verdi dersin" demek suretiyle oradan uzaklaşırdı.
Böylece bakkal zengin ile fakir arasında güzel bir rol oynar veren ve alan birbirini tanımaz ve incinmezdi.
Mahallede bir cenaze olduğunda bakkal işin içinde yer alır, cenaze sahibinin yardımcısı olurdu. İhtiyaç sahibine; ihtiyacın türüne göre destek de bulunur, mahallenin dayısı, amcası veya dedesi rolünü hep bakkal üstlenirdi.
Bakkallar çok fonksiyonlu görev yapardı. Bu nedenle bu bakkallara mahalleli "bizim bakkal" derdi.
Zaman ilerledi. Kapitalist güçler büyüdükçe mahalledeki bakkallar artık tükenme noktasına geldi. Artık bizim bakkal yoktu. Sevecen, mahalleyi bilenler ortadan kaybolmuş, yol-iz bilmeyen, hastasından, ölüsünden haberdar olmayan bir mahalleye dönüştü. Zaman ve şartlar bizim bakkalı öldürdü.
Mahalle ile ilgili güzelliklerde bizim bakkala tarih olmuş, fakir-fukara unutulmuş, herkes bencilleşmiş, kıymetli yalnızlık dönemi başlamıştı.
Bu bir değişimdi ama kötü bir değişimdi....