Siz de her gün görüyorsunuz işte…
Harita kızardıkça kızarıyor!
Mavilerin yerini sarı, sarıların yerini turuncu, turuncunun yerini de kırmızı alıyor!
Ne kahin olmaya ne de bilim kurulu üyesi olmaya gerek yok…
Perşembenin gelişi çarşambadan öylesine belli oldu ki, beş on güne kalmaz, ülke çapındaki vaka sayısı otuz binlere ulaşacak…
Uzağa gitmeyelim, gelin hep birlikte Erzurum’u analiz etmeye çalışalım.
Erzurum, kısıtlamalar kalktığında onlarca ilimiz gibi sarı renkteydi. Yani riskli iller arasındaydı, ama tehlikeli veya çok kötü durumda olan listede değildi.
İki haftada işin şekli değişti.
Dadaşım, “Nasılsa bizim durumumuz fena değil” deyip, kendini saldıkça saldı. Başka bir ifadeyle hepimiz seleyi suya verdik. Sağ olsun yetkililer de aşırı hoşgörülü davranınca haliyle film koptu.
Nasıl kopmasın ki, son günlerde Erzurum’da bazı firmalar “büyük indirim” adı altında kampanyalar yapıyor.
İlla ki rastlamışsınızdır.
Mağazanın önünde boyu kilometreyi bulan kuyruklar oluştu. Tamamı hanımlardan oluşan bu uzun kuyruklarda çoğu zaman ne mesafe, ne maske ne de başka tedbir vardı.
Sanki bedava altın dağıtılıyormuşçasına hanımlar, birbirlerini ezme pahasına mağazalara hücum ediyorlar!
Eee bu şartlar altında Korona ne yapsın!
Alenen gel beni vur diyorsun, yüksek sesle bağırıp ey Korona neredesin diyorsun, kendini dağlar aslanı görerek bağrı açık Koronaya meydan okuyorsun…
Müsaade et de azizim, bu durumda Korona da düğün bayram yapsın!
Evet; hepimiz sıkıldık, bunaldık, canımıza tak etti…
Esnafın belini doğrultabilmesi için belki aylarca beklemek lazım…
Tamam da… Korona belası etkisinden, yakıcılığından ve yıkıcılığından ödün vermediği gibi ölümcül olmaktan da milim uzaklaşmadı…
Bilakis mütemadiyen kılık değiştirerek yeni avları için pusu kurup duruyor.
Zerrece ciddiye almadığımız ortada, lakin bu gerçeğe rağmen uzmanlar ha bire uyarıp duruyor:
“Böyle devam edersek çok daha ağır faturalar ödemek zorunda kalırız.”
Dinleyen kim?
Çarşı Pazar hınca hınç…
Caddeler moda deyimle lebalep…
AVM’ler karnaval coşkusunda…
Boyu kilometreleri bulan indirim kuyrukları…
Bile bile lades diyeceksin, sonra da çıkıp bütün günahı suçu Koronanın üzerine boca edeceksin…
İnsanoğlu aynı, değişmiyor…
Kadere de aynı zulmü yapmıyoruz mu?
Her türlü herzeyi yiyeceğiz, her türlü günahı işleyip yalan yanlış işler yapacağız…
Ardından da büyük bir tevekkül içinde “Neylersin ki kader bu, alın yazım böyleymiş işte” diyeceğiz.
Yani Allah’a bühtanda bulunacağız…
Görüyoruz ki insanoğlu için şeytan ve kaderden sonra üçüncü bir suçlu daha bulundu:
Korona!
O değil de bu Korona taşlamakla da gitmiyor ki birader…