Bu ülkede ambulans elbette var olmasına vardı da, ama nasıl vardı?

Bazı kesimler, Başkan Erdoğan’ın 14 Mart Tıp Bayramı’ndaki, “…bu ülkede bizden önce ambulans var mıydı” sözünün üzerinde günlerdir tepinip duruyorlar!

Evet; bu ülkede AK Parti’den öncede ambulans vardı.

Eskiler, “cankurtaran” derdi.

Bizim nesil artık “ambulans” diyordu.

Ambulans yahut da cankurtaran oldum olası vardı da lakin nasıl vardı?

Anlatalım…

Osmanlı’yı geçelim…

Gelelim Cumhuriyetin ilk yıllarına, hatta 60’lı, 70’li, 80’li ve de 90’lı yıllarına…

Türkiye’de hemen her ilde ve büyük ilçelerde hastane var.

İmkanları ve doktor sayısı yetersiz olsa da yine adına “sağlık kuruluşu” diyebileceğimiz üniteler mevcut.

İşte bu çerçevede çok büyük illerde belki birkaç, orta ölçekli illerde en fazla iki, küçük illerde ise bir adet cankurtaran vardı.

Bunlar da çoğu zaman ya arızalı olduğu için vazifeye çıkamazdı ya da yakıt bulunamadığı için hastaya gidemezdi.

80’li yılların ortasında yani merhum Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde, ülke çapında her alanda olduğu gibi sağlıkta da ciddi atılımlar oldu.

Tam bu noktada sırası gelmişken size, bizzat gazeteci olarak tanık olduğum bir hadiseyi nakledeyim ki ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın.

Rahmetli Nihat Kitapçı henüz sağlık bakanı olmuştu.

Bakan sıfatıyla Erzurum’a ilk kez gelecek olması sebebiyle istenmiş ki Erzurum’a bir jest yapılsın.

Tanık gösterebilirim…

Hayatta olanları söylüyorum…

M.Talat Uzunyaylalı, Kadir Sabuncuoğlu, Süreyya Çarbaş, Öztürk Akkök, Esat Bindesen, Mücahit Küleri, Tünay Şenocak, Cem Bakırcı, Fikret Dadaş, Muhammet İspirli, Vahdet Nafiz Aksu, Mehmet Güntekin, Bedri Turhan, Vedat Refayeli ve İrfan Tarakçıoğlu…

Elbette başka isimler de vardır, ben; şimdi aklıma ilk gelen isimleri sıraladım…

O gün Erzurum’da aktif olarak gazetecilik yapan bizler Numune Hastanesi’nin önünde toplanmıştık.

Bir baktık ki hastanenin bahçesinde plakaları bile daha takılmamış olan dört adet sıfır ambulans duruyor.

Heyecanlandık, herkes fotoğraf makinelerini çıkarıp bu dört adet sıfır ambulansın fotoğraflarını çektik.

Az sonra da zaten Sağlık Bakanı Nihat Kitapçı basın açıklaması yapacaktı.

Bakan açıklama için basının karşısına çıktığında, ilk ricası şu oldu:

“Değerli basın mensupları, sizden rica ediyorum bu ambulansların haberini yapmayın. Zira ulusal basın beni topa tutar: Bakan kendi memleketine dört adeta ambulans göndermiş diye.”

Şimdi hatırlamıyorum; bu dört ambulansın haberini yapan oldu mu olmadı mı?

Lakin zaten konumuz da bu değil.

Konumuz; evet…

Bu ülkede AK Parti’den önce de elbette ki ambulans vardı, ama ambulans, adeta Kaf Dağı’nın arkasındaki Anka kuşuydu.

Ya benzini yoktu, ya arızalı olurdu ya da ancak ücreti mukabili size hizmet verirdi!

AK Parti işte bu ilkel gidişatı yerle bir etti ve bırakın kara taşıtını hava ambulanslarıyla bile yüzbinlerce insana sağlık hizmeti sundu.

Recep Akdağ Sağlık Bakanı olduğunda Erzurum’a muazzam hastaneler ve sağlık helikopteri hizmeti başlatırken kimseden saklama ihtiyacı duymadı.

Çünkü Recep Akdağ zamanında tıpkı bugün olduğu gibi aynı hizmetler ülkenin dört bir tarafına yayılmıştı.

Yani kimsenin kimseyi kıskanması gerekmiyordu.

Ekmek peynirle hatta kuru ekmekle dahi karnımızı doyurabiliriz.

Lakin mükellef bir sofra ise, ziyafettir…