Çöpler, atıklar üretmek yaşadığımız sürece kaçınılmazdır. Yaşadığımız müddetçe de üretmeye devam edeceğiz.
Her yeni eskiyecek, her sağlam aşınacak ve hiçbir cisim hayatta yıpranmaya karşı koyamayacak. Bu kuralı Hz. Âmine Annemizin Peygamberimize altı yaşındayken verdiği bir öğütten biliyorum. Sonra bir lastik reklamında etkili, hâkim ve hüzün nağmeli bir ses bana bu acı gerçeği hatırlatmıştı.
Her yeni eskiyecek!
Eşyaların da şansı mı dersiniz; bir kısmı müzelerde tarihin tozlu hatıralarını anlatırken karşımıza çıkıyor!
Eğer müzelerden çaldırmamış sahip olabilmişseniz(!) eski eşyalar tarih anlatır! Tarihin seyrini, sosyolojisini, psikolojisini anlatır!
Antikacının eline düşmüş bir eski eşya parayla ödüllendirilir!
Bizim evde tarihe tanıklık etmiş eski eşyaya rastlayamazsınız; eki eşyalar eskiden çatı katına şimdi sığınağa atılır; oradan kaybolur!
Oysa bazı evler tarihe şahitlik ederler; başta fotoğrafları olmak üzere birçok cisimle tarihten bir özet gibidirler. Tarihe ve eskiye saygı duyanlar daha hacimli, daha birikimli kişiliklerdir!
Tarihi anlatacak hiçbir cisim çöp niteliğinde değildir!
Olumlu, hayata katkı sağlayan güzel işler; güzel hatıralardır. Tecrübe ve öğüt aktarır. Hatıralar; yaşanmış olup tecrübeye dönüştüğünde yaygın ve derin felsefesiyle hayatımıza yön verirler.
İnsandan bazı insanlar türedi.
Bu insanlar diğer insanların aksine hatıraları, tarihi eşyaları, deneyimleri, atıklarını çöp kabul ediyorlar! Bir an önce kurtulmak istiyorlar!
Tabiata çıkıyorsunuz; pırıl pırıl parıldayan, güneşin milyonlarca renk ışığını farklı yorumlayan nehirlerimizin, akarsularımızın içleri ve kenarları çöpler, atıklar ve poşetlerle dolu!
Birkaç ağaç buluyorsunuz altında bir demli çay demleyerek tabiatın oksijenini, on binlerce ot ve çiçeğin kokusunu, huzurunu, sakin ve sessizliğini, belki de yaşanmış onlarca hatıranızı içinize çekmek istiyorsunuz!
Ne mümkün; burnunuza pis kokular geliyor!
Bu koku tabiatın çürümüşlüğü kokusu; tabiatın ölüsünün kokusu! Katili ise o kokuda mangalını yakmakla meşgul!
İnsanım diye ortalıkta gezmek kolay; ama insanın insana yaptığını, tabiata yaptığını da maalesef hiçbir canlı yapmıyor!
Hayvan hayvana tecavüz etmiyor mesela! Androjen seviyesi pik yapmış kendisine daha güçlü aslanlardan çiftleşme sırası gelmeyen erkek aslan bir hayvana tecavüz etmeyi düşünmüyor mesela! Ya da sırtlan, ya da puma veya kaplan!
Ve kendilerine Allah tarafından uygun görülen yerler dışında ilişkilere girmiyorlar. İki erkek hayvan birlikte olmuyor mesela; iki dişi hayvanın birlikte olmadığı gibi!
Bir ceylan, bir kurdun tecavüzüne uğramıyor mesela!
Böyle tecavüzler hayvanlar arasında gerçekleşseydi dünya daha ve hatta çok fena kirli olacaktı! Ki hayvanın yaratılış özelliği aslında insanlarda da olmasına rağmen; insan kendisine saygı duyamadığı için hayvanlar arasında bile olmayan ilişkileri kendi hayatına yerleştirmiş!
Kızgınlığı, kırgınlığı bu yüzden!
Hayvanları örnek veya mukayesede temel alırsak daha çok olumlu yönde gelişeceğimize inanıyorum!
En azından ondan aşağı kalmamak için!