Prof.Dr. Ömer Çomaklı cumhurbaşkanımızın atamasıyla Atatürk Üniversitesi’nin yeni rektörü oldu. Kendisine, şehrimize ve üniversitemize hayırlı olsun.
10 gün önce, cumhurbaşkanımızın önünde iki ismin kaldığını, bu iki isim üzerinde çalıştığını duymuş, bunu da sosyal medya hesabımdan, üniversitemizin yeni rektörünün soyadını yazmadan “Prof.Dr. Ömer…” olduğunu yazmış, hangisi adalet noktasında daha çok “Ömer” olacaksa rektörlüğü Allah ona nasip etsin, temennisinde bulunmuştum. Nasip “Çomaklı” hocanın oldu.
Rektör olacak ismin açıklanmasından sonra bir sevinç çığlıkları, diğeri öfke haykırışları içerisinde iki grup çıktı karşımıza. Birincisi, Ömer Çomaklı’nın “Milli Görüşçü” olmasından dolayı seçildiğini söyleyerek rektörlük atamasını Milli Görüşçülerin zaferi biçiminde lanse edenler. Diğeri ise üniversitede yapılan seçimde en çok oy alan Ömer Selim Yıldırım hocanın atanmamasını antidemokratik bularak, cumhurbaşkanından, demokrasi meydanlarına kadar konuyu geniş perspektifte değerlendirip kınayanlar… Her iki grup da siyasal motivasyonla ortaya çıkmıştı, her iki grubun argümanları da politik ve ideolojikti; ama bunu gözden kaçırıyorlardı.
Birinci grup rektörün sadece “milli görüşçü”lüğüyle atanmadığının farkında değildi. Öyle olaydı, Sayın Çomaklı’nın milli görüşçü olmadığını bilmeyen mi vardı ki cumhurbaşkanı bu kadar beklesin? Öyle olaydı, üç hafta evvelinden Çomaklı’yı rektör olarak atardı. Darbe kalkışmasını kimse bahane etmesin, cumhurbaşkanımız darbe kalkışması olduğu hafta ve takip eden haftalarda diğer üniversitelerin rektörlerinin atamasını yapıyordu. Darbe, sadece Atatürk Üniversitesi’ni mi etkiledi?
İkinci grup, antidemokratik uygulamayı öne çıkardı. Unuttukları bir şey vardı: 35 yıllık YÖK tarihinde hiçbir rektör seçimle başa gelmedi, yasa buna izin vermiyor. Rektörler cumhurbaşkanı tarafından atama yoluyla göreve gelir. Peki, bu seçim ne ola ki? Seçimler temayül ve tavsiye bildirmeden öte bir şey değil. Önce YÖK değerlendirir, kanaatlerini bildirip cumhurbaşkanına sunar. Cumhurbaşkanı da uygun bulduğu birinin atamasını yapar. Seçimle değil, atamayla… Eleştirilecekse -ki ben eleştiriyorum- yasa eleştirilmeli, cumhurbaşkanı yahut başkaları değil. 8-10 ay önce konuyla ilgili yazdığım yazılarda (Üniversite ve Şehir İlişkisi-1,2,3) üniversitedeki seçimin aşırı siyasallaştığını, öğretim üyeleri arasında kamplaşma ve huzursuzluğa neden olduğunu söylemiş, rektörlük için seçim yapılmamasının daha iyi olacağını, YÖK’ün ve cumhurbaşkanının direkt atama yapmasının bu kadar küskün doğurmayacağını ifade etmiştim. Nitekim cumhurbaşkanı birçok kurumun başındaki kişiyi kendi iradesiyle atayabiliyor. Kaldı ki, adaylığını açıklayan her öğretim üyesi rektörlük atama sürecini biliyor ve kabul etmiş oluyor.
Tekrar ediyorum yasalarımıza göre rektör seçilmez atanır.
Velev ki cemaat, paralel ilgisi yok, daha çok oy alan adaylar neden kaybetti? Benim değerlendirmem şöyle:
1) Her sabah kalkar kalkmaz besmele yerine, cumhurbaşkanımıza küfretmeyi rutin etmiş insanların, atanmayan adayın (Rektör adayı ne kadar masum olsa da) çevresinde kendisini göstermiş olmasının etkisini kimse inkâr edemez. Üniversitemizde cumhurbaşkanına hakaret etmeyi "duruş ve şahsiyet"inin bir parçası olarak gören öğretim üyesi sayısı az değil. Hepimiz biliyoruz.
1) Her sabah kalkar kalkmaz besmele yerine, cumhurbaşkanımıza küfretmeyi rutin etmiş insanların, atanmayan adayın (Rektör adayı ne kadar masum olsa da) çevresinde kendisini göstermiş olmasının etkisini kimse inkâr edemez. Üniversitemizde cumhurbaşkanına hakaret etmeyi "duruş ve şahsiyet"inin bir parçası olarak gören öğretim üyesi sayısı az değil. Hepimiz biliyoruz.
2) Paralelcilerin, oy vermemiş olsa da, kendileriyle mücadele edeceğinden korktuğu ve inandırıcı olacağını düşündükleri bir adayı seçtirmemek için, sanki o adaya oy vermiş gibi fısıltı gazetesinde tersinden propaganda yaptıklarını duymuştuk. Bu da dikkate alınmalı.
Aksi halde cumhurbaşkanı ile Devlet Bahçeli'nin bu kadar yakınlaşma yaşadığı dönemde, sırf "ülkücü" diye hiçbir adayın elendiğine ihtimal vermiyorum. Hatta “ülkücülük” bu dönemde cumhurbaşkanı nezdinde çok daha kıymetlidir, diye düşünüyorum. Bizimki elbette kişisel yorum…
Diğer yandan:
Prof.Dr. Ömer Çomaklı'nın rektörlüğünü sırf "Milli Görüşçü" deyip kutlayanlar, ne kadar taşralısınız, ne kadar tarafgirsiniz. Bu tavrınızla:
1) Tarafgirliğinizi beyan ederek, Mekke'nin fethinden sonra liyakat ehli bir müşrike Kabe'nin anahtarını teslim eden Peygamberimizin yolundan gitmediğinizi ifşa ediyorsunuz.
2) Daha önce zulmünü ve adaletsizliğini kınadığınız gruplaşmaya kendiniz düşmüş oluyorsunuz.
3)Bir bilim yuvasının başına bilimsel hedeflerle geldiğini ifade eden Ömer Çomaklı hocanın algısına bu yaklaşımınızla zarar verip hocayı marjinalleştirmiş oluyorsunuz. Aynı yaklaşımla Cumhurbaşkanımızın kararını sığlaştırmış olmuyor musunuz?
4) Rövanşist ve getto kimliğinizi açık etmiş oluyorsunuz.
5) Bu yaklaşımınızla diğer adaylara oy veren öğretim üyelerini tahkir ve rencide etmiş, daha işin başında kutuplaşma şakşakçılığı yapmış oluyorsunuz.
6) Ömer Çomaklı hocaya sevinirken hocayı hiçbir grupla kategorize etmeden şöyle deseniz hocaya daha saygılı davranmış olmaz mısınız, daha doğru olmaz mı:?
1) Tarafgirliğinizi beyan ederek, Mekke'nin fethinden sonra liyakat ehli bir müşrike Kabe'nin anahtarını teslim eden Peygamberimizin yolundan gitmediğinizi ifşa ediyorsunuz.
2) Daha önce zulmünü ve adaletsizliğini kınadığınız gruplaşmaya kendiniz düşmüş oluyorsunuz.
3)Bir bilim yuvasının başına bilimsel hedeflerle geldiğini ifade eden Ömer Çomaklı hocanın algısına bu yaklaşımınızla zarar verip hocayı marjinalleştirmiş oluyorsunuz. Aynı yaklaşımla Cumhurbaşkanımızın kararını sığlaştırmış olmuyor musunuz?
4) Rövanşist ve getto kimliğinizi açık etmiş oluyorsunuz.
5) Bu yaklaşımınızla diğer adaylara oy veren öğretim üyelerini tahkir ve rencide etmiş, daha işin başında kutuplaşma şakşakçılığı yapmış oluyorsunuz.
6) Ömer Çomaklı hocaya sevinirken hocayı hiçbir grupla kategorize etmeden şöyle deseniz hocaya daha saygılı davranmış olmaz mısınız, daha doğru olmaz mı:?
"Cumhurbaşkanımız, hoca sırf Milli Görüşçü diye değil, aklın ve bilimin merkezinde cemaat ve gruplaşmayla en iyi mücadele edeceği öngörüsü, inancı ve yorumuyla Çomaklı hocayı rektör atamıştır. Elbette hocanın milli görüşçülüğü, atanmasında ciddi referans olmuştur.”
Cumhurbaşkanı, rektörlük için tercih kriterinde (ülkenin de içinde bulunduğu durumu da göz önünde tutarsak) merkezinde paralel yapılanma ve cemaatlerle mücadeleyi öncelemiş, bu konuda iki Ömer hocamız arasında kalmış, bu nedenle rektörlük ataması süreci uzamış, son değerlendirmelerin ardından Prof.Dr. Ömer Çomaklı hocayı rektör olarak atamıştır.
Netice-i kelâm: Prof.Dr. Ömer Çomaklı hocamızın rektörlüğü hayırlı olsun; kendisine, şehrimize, üniversitemize… Hocamızı kutluyorum. Allah, kendisini herkesten çok “Ömer Çomaklı taraftarı” gösterme yarışına girenlerden, Milli Görüş tarafgirliği ve argümanıyla kadro ve farklı menfaat peşinde koşacak olanlardan üniversitemizi ve rektörü korusun.