Coronavirüs aşısı bulacağınıza üç ay elektriğe zam yapmayın yeter!

Bürokrasi diktasının hüküm sürdüğü eski Türkiye’de, devletin en üst kademelerine çöreklenmiş ceberrut mu ceberrut yüksek dereceli devlet memurları yani “bürokratlar” vardı!

Bunların çoğu ömürleri boyunca ne Doğu’yu, ne de Güneydoğu’yu görmemişlerdi!

Zerre kadar merak etmezlerdi…

Bu bölgelerde yaşayan insanlar; ne yer ne içer, açlar mı toklar mı, hasta olduklarında doktor ve ilaç bulabiliyorlar mı, yolları var mı yok mu, neye inanır neye inanmaz, nasıl bir hayat yaşar neye ihtiyaç duyarlar, Ankara’dan beklentileri nelerdir…

Tamamı jakoben meşrepliydi ve elbette edebiyatları da imtiyazlıydı!

Misal; kafalarına göre romancıları, filozofları, müzisyenleri ve şairleri vardı.

Ankara’nın dışına çıkma ihtiyacı duymazlardı, çünkü şairleri onların yerine, o yerlerin tasvirini yapardı!

Orda bir köy var, uzakta O köy bizim köyümüzdür. Gezmesek de, tozmasak da O köy bizim köyümüzdür.

Ahmet Kutsi Tecer

Sanıyorduk ki o anlayış, tarih mezarlığında çürüyüp gitti…

Meğerse büsbütün yok olmamış.

Nereden mi biliyoruz?

Şuradan:

Bugün pek çok gazetenin birinci sayfasında…

Enerji Piyasası Kurulu (EPK) Başkanı lütfetmiş, Türkiye tarihine altın hatta platin harflerle geçecek şu kararı almış:

“Üç ay süresince elektriğe zam yapılmayacak!”

Evet…

Açıklama bu…

Şimdi söyler misiniz, bu başkanın (!) Ahmet Kutsi Tecer’den yahut da, ömründe Erzurum’u görmeyen bir bürokratın Erzurum üzerine kararlar almasından ne farkı var?

Bir yanda hükümet neredeyse saat başı, ekonomiye dair yeni kararlar alıyor, kaos oluşmasın diye adım üstüne adım atıyor, ama diğer yanda sanki bu ülkede yaşamıyormuş gibi davranan önemli bir kurumun idrak yoksunu başkanı milletle dalga geçiyor:

“Üç ay elektriğe zam yok!”

Haydi zam yapsana hacı…

Hatta zam yapmakla yetinme bir de de ki, “… her kim elektrik faturasını zamanında ödemezse, hakkında adli ve idari soruşturma başlatıp gerekirse hapislerde çürüteceğiz!”

Sahi der mi?

Sizi temin ederim ki şu açıklamayı yapan o zat, bunu da söyler…

Çünkü besbelli ki adamın cismi burada, kafası bilmediğimiz başka bir alemde!

….

Hikayeci, o köyde kırk gece Leyla ile Mecnun’un aşklarını anlattı.

Sonunda “ve hikâye bitti” dedi.

O geceye kadar anlatılan hikâyeyi en meraklı biçimde dinleyen bir adam sordu:

“İyi de” dedi. “Söyler misin Leyla Mecnun’un nesiydi?”

Demek ki bizim EPK Başkanının da, dünyayı yakıp yıkan bu illet karşısında çıkardığı sonuç şu:

“Eğer üç ay elektriğe zam yapmazsak ülkemiz bu küresel illetten kurtulur!”

Sanırsınız ki muhterem başkan, Coronavirüs aşısını buldu!

Şaşkın ördek kıçtan dalar…

Şu günlerde o kadar çok şaşkın ördek var ki artık çoğunu takip edemiyoruz.

Hangi televizyon kanalını açarsan aç her daim hazır kıta karşında bir düzine bilim insanı!

Aynı şeyleri söyleyip duruyorlar…

Hiç biri şu ana dek ezber bozacak tek kelam edemedi.

Çünkü sokaktaki adamdan daha fazlasını bilmiyorlar.

Batı’dan devşirdikleri yarım yamalak bilgilere, milletin amentü gibi iman etmesini istiyorlar…

Başka ülkelerde ise, ortalarda bilim insanı namına kimseleri göremiyorsunuz, çünkü hepsi laboratuvarlara kapanmış, insanlığı yok etmeye kararlı bu illetin çaresini aramakla meşguller… …

Diyanet karar almış, “Ankara’da yalnızca Millet Camii’nde Cuma namazı kılınacak!”

Türkiye genelinde “yasak” Ankara’da Millet Camii’de serbest…

İyi de hangi millet?

Ya da devletin yasak kararı yüzünden, farz olduğu halde ama zorunluluk sebebiyle camiye gidemeyen milyonlar ne yapacak?

Hani cenaze namazı olsa anlayacağız…

Genel geçer kaideye göre:

Bir topluluk bir cenaze namazına iştirak ederse, diğer Müslümanlar o mesuliyetten muaf olur…

Bilmiyorum Cuma da böyle mi?

Muhterem Diyanet İşleri Reisine soruyoruz:

Ankara’da seçkin bir topluluk Millet Camii’nde Cuma namazı kıldığında bizler de kılmış mı oluyoruz?