Tanzimatçılık, Yeni Osmanlıcılık, Jön Türklük, İslamcılık, Batıcılık, Türkçülük on dokuzuncu yüzyılın fikir akımlarıydı. Yazdılar, çizdiler, okudular, her biri kendi fikri doğrultusunda çözüm üretmeye çalıştılar. Bütün bu çabalar "Devlet-i Aliyyeyi" kurtarmaya yetmedi.
1920 yılından itibaren yeni bir süreç başladı. Bu sürecin temellerinde Akif, Eşref Edip, Hasan Basri Çantay gibi İslamcılar, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Yusuf Akçura, Ağaoğlu Ahmet gibi Türkçüler, Pozitivizmi savunan düşünür ve felsefeciler, Marksizm, Materyalizmi savunan insanlar özellikle "Takriri Sükun Kanuna" kadar varlıklarını devam ettirdiler.
Mehmet Akif, Eşref Edip 1920-1925 yılları arasında Sebilürreşat dergisini çıkararak fikirlerini yaymaya çalışırken slogan olarak "Bugün İcmia-i ümmet Anadolu'dadır" sloganını kullandılar. Yahya Kemal muhafazakar öğeleri içeren "Dergâh" dergisini, Mehmet Emin Bey, Abdulhak Hadi Bey felsefi ve sosyolojik konuları içeren "Mihrap" dergisini çıkardı.
Marksist, sosyalist çizgide fikir serdedenler "Aydınlık" adlı dergi etrafında toplandılar. "Genç kalemler" ve "Türk Yurdu" adlı dergilerin etrafında Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin gibi yazar, hikayeciler toplanmıştı.
1925 yılındaki "Şeyh Said İsyanı" ve "Takriri Sükun" kanunuyla bu akımlar bitme noktasına geldi. Bu tarihten sonra sosyal hayatın değişimi, cumhuriyetin sorunlarının konuşulduğu, devrimlerin kökleşmesi için ortaya konulan çabalar etkili olurken harf inkılabıyla yeni bir devrin kapısı aralanıyordu. "Milli Mecmua", "Hayat" dergisi, 1928 yılında Ahmet Cevdet Emre'nin çıkardığı ve ilk Kemalist dergi olan "Muhit" dergisi kitapçılarda yerini almıştı.
1912 yılından beri varlığını devam ettiren Türk Ocağı yerini Halk Evlerine bırakırken Millet Mektepleri, Halk Okuma salonları okur yazarlığı artırmak için gayret ediyorlardı. Halbuki bu dönemin fikri sahada kalem oynatan; Şevket Süreyya, Tekinalp, Ahmet Hamdi Başar,Hüseyin Cahit Yalçın'ın ileri sürdüğü fikirleri Kemalizm ile hiç örtüşmüyordu. Recep Peker ve yakın çevresi bunlara karşı idi.
"Halk Evi" ve "Ülkü" dergisi yayın hayatına girmiş, Asımın Nesli, Halukun Vedaından sonra "Karanlık devirleri arkada bırakarak şerefli ve aydınlık bir istikbale giden yeni neslin heyecanını belirlemek için" iddiasıyla yazı hayatına giriyordu.
1933 yılında Hıfzı Oğuz Beketa "Çığır" dergisini çıkarırken en büyük tezi inkılapların topluma anlatılması için "İnkılapçı Sinema anlayışını yaygınlaştırmak gerekir" ifadelerini kullanıyordu.
Bu dönemde etkisi ileriki yıllarda tartışılacak olan ünlü "Kadro Dergisi" ve kadrocular 23 Ocak 1932 tarihinde basın dünyasına ayak basmışlardı. Yakup Kadri, Şevket Süreyya gibiler kadroyu savunurken Recep Peker, Ağaoğlu Ahmet, Hüseyin Cahit bunları eleştirenler arasındaydı.
Hüseyin Cahit "Fikir Hareketleri" adlı dergiyle görüşlerini topluma duyurmaya çalışırken Ulus ve Cumhuriyet Gazetesi yazarları Yunus Nadi, Nadir Nadi, Nizamettin Tepedelenlioğlu, Peyami Safa, Celal Nuri, Ahmet Hamdi Tanpınar, Halide Edip, Faruk Nafiz, Elif Naci, Suat Kemal Yetkin, Mustafa Şekip Tunç dönemin en önemli kalemlerindendi.
İsmail Hakkı Baltacıoğlu "Yeni Adım" dergisini çıkararak muhalif yazılar yolunu tercih etmişti. Nazım Hikmet şiirleriyle ve yönetimle ters düşen görüşleriyle dönemin fikir hayatının içinde yer almaya devam edenlerdendi.
Bu dönemde Peyami Safa'nın 'Türk İnkılabına Bakışlar', Celal Nuri İleri'nin "Türk İnkılabı" eseri devrimlerin oluşuna ışık tutacak çalışmalar oluyordu.
Dini sahada Elmalılı Muhammed Hamdi Efendinin hazırladığı Kuran Tefsiri, Mehmet Vehbi Hocanın Kuran Tefsiri, Hasan Basri Çantay'ın üç ciltlik Kuran meali, Kamil Mirasın tercime ettiği Sahihi Buhari, Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçinin her eve bir Kuran-ı Kerim kampanyası, Ahmet Hamdi Akseki'nin yazdığı eserler devrin en önemli eserlerindendi.
Millet Mektepleri, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Güneş Dil Teorisi, Darülfünun'un Üniversiteye dönüştürülmesi önemli atılımlardı.
Devam edecek...