Denetleme ve Şikâyet Kültürü!

Hayatın risksiz ve doğru yolda ilerlemesinin önemli iki basamağı olan denetleme ve şikâyet belli bir disiplin ve motivasyonu içinde barındırmaktadır.

Rahmetli Nasreddin Hoca, çocuğu destiyi su doldurması için çeşmeye göndermeden çocuğa bir şamar atmış ve “destiyi kırma” diye tembih etmiş! Etraftan soranlara da malumunuz “desti kırıldıktan sonra şamar atsan neye yarar” demiş.

Çocuğa veya büyüğe bir görev verip de takip etmeden bir başarı beklemek en az peşin atılan şamar kadar boş!

Herhangi birisine verilen bir görevin nasıl gittiği takip edilmelidir. Kimsenin huyunu, suyunu, sütünü bilemeyiz!

Herkesin sorumluluk anlayışı farklıdır.

Birisine sandalın ipini tutmasını tembih edersiniz, geldiğinizde sandalın denize açıldığını görürsünüz; sorduğunuzda ben ne yapabilirim ki; gitti gibi bir cevapla karşılaşabilirsiniz! Ya da sağa sola bakıp, polisin, kameranın olmadığı yerde kırmızı ışıkta geçmek gibi izah edilemez bir hareket yaparız!

Korona virüs için maskemizi polis veya zabıta kontrolü için yanında gezdirenler gibi!

Denetlemede esas görev devletin, kamuya veya özel şirketlere ait amir veya memurların olduğu düşüncesi doğrudur. Ancak vatandaşın da yürümeyen işlerden, aksaklıklardan sorumluları şikâyet etmeleri de yukarıda görev yapanların aksaklıklardan bilgilenmelerini sağlar!

Hastanede başhekim hep makamında oturur, sıklıkla hastanenin her tarafını gezip dolaşıp, denetlemez ve hastalar veya personel de şikâyet etmezse bir müddet sonra o hastanede tuvaletlere pislikten ve kokudan girilmez! O hastanende hastane enfeksiyonları can almaya başlar! Sonra başka sebepler aramaya başlarsınız!

İnşaatlar da öyledir, bir tuzaktır bütün denetlenmeyen her unsuruyla! Dairelerimizin yanı başındaki günlük birkaç kere kullandığımız asansörlerimiz de! Bisikletimizden, otobüs kullanandan, ilaç yapana, yiyecek üreticisine kadar; bütün aklınıza gelen gelmeyen her şey denetlenmeli, kontrol edilmeli, disipline dilmelidir. Denetlemedin, bakım yapmadın, şikâyet etmedin mi hayattaki her şey, her eleman, her unsur, her ekip, dayanıklı dayanıksız tüketim malları ve üreticileri büyük kazalara, çok büyük hayati sıkıntılara hep gebedirler!

İşinizi takip için gitmiş olduğunuz devlet veya özel şirkete ait dairelerinde işini yapmayan amir veya memurlar varsa ve bunu görmeyen, denetlemeyen daha yüksek rütbeli yöneticiler yoksa ve vatandaş da şikâyet hakkını kullanmıyorsa; o dairede işler artık yürümeyecek duruma gelir; felç olur!

Felsefeci Emmanuel Kant; evrensel bir ödev ahlakının varlığını savunmaktadır! Kant’a göre insanlar evrensel kurallara her zaman her şartta mutlaka uymak zorundadır. Bunun gerçekleşmesi ise denetimlerle, insanların kontrol kültürüyle eğitilmesi sonucu ortaya çıkar!

Eğitim sisteminin amacı eğitimse; işlerin yürümesine yönelik kişilere sorumluluk, denetleme ve şikâyet kültürü yerleştirilmelidir!

Denetleme alışkanlık ve eğitimine sahip olmayan bir yönetici sorumlu olduğu iş alanı ve bölgesi için bir felakettir!

Asrımızın hastalıklarından birisi olan işi elinde tutabilmek hastalığı; insanları denetim gibi esas bir görevden uzak tutmaktadır. Elemanı kontrol edip uyarır, rahatını bozarsam başım belaya girebilir diye düşünen amir; nemelazım dedi ve es geçti mi; artık oradan bir hayır gelmez, doğal olarak!

Hele ki yöneticinin alt birimlerine atanmış dayısı yukarıdan veya falan filancanın adamları, akrabaları olduğu düşünülen kişilerin kendi makamlarına, kariyerlerine zarar vereceği endişesiyle kontrolden uzak tutulması adalete, iş ahlakına ve genel ahlak kurallarına temelden vurulmuş bir kilit demektir; kibarca ifade edersem!

Ülkemin ve vatandaşlarımın işinin sağlam yürümesindeki engeller; denetim ve şikâyet etmekte umursamaz davranış eksikliğinden kaynaklanmamalıdır.