Okullarımızda yüz yüze eğitime yeniden başlamış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu yazımızdaki ana temamız “diğerkâmlık” değeri ve “test tekniğine dayalı değerlendirme süreci” olacaktır. Eğitimi, “toplumun düşünme biçiminin, ferdin kültürel derinlik kazanma süreci ve geleceğinin planlanmasının bütünü” olarak kabul ediyoruz.

Eğitim programlarına diğerkâmlığı bir değer olarak yedirmeli miyiz? sorusuna cevap aramak durumundayız.

Çağımız “hız ve haz çağı, bilim ve teknoloji çağı, sosyal medya çağı, transhümanist çağ” olarak tanımlanmaktadır. Hele son yıllarda “makine insan“ modellemelerinden sıkça söz edilir oldu. Cep telefonu ve diğer aygıtlar ile yapay zekâ teknolojisi iyiden iyiye hayatımızı kontrol eder hale geldi. Tüm bunlar yaşanırken makineyi yapan insan makinanın tahakkümü altına girdi. Aklıselim, yarattığı makinadan ve onun teknolojisinden korkar halde çözüm aramaktadır. Bütün bu gelişmelerden sonra insanlık “insanı” yeniden düşünme ihtiyacı hissetti. İnsan sanayi devriminde bedenini makineye teslim ettiği gibi teknoloji devrimi ile de ruhunu yapay zekâ ve yazılım-kodlamaya teslim etti. Artık hali hazırda temel sorunumuz toplum yeniden “var olma” mücadelesine girişebilecek mi? Test ile tost arasına sıkışmış nesilleri bu girdaptan kurtarabilecek bir yol açılabilecek mi?

Sürekli ileri doğru durdurulamaz bir şekilde insan ruhunu ezerek yok eden makinenin bu gidişine ilk reddiye elbette ki okuldan başlamalıdır. Öyleyse okulun fonksiyonunu, içine düştüğümüz açmazı tersine çeviren ve her halükarda “insan ruhunu merkeze alan” olarak yeniden güncellemek durumundayız. Muallim Nurettin Topçu okulu “Manaya yöneliş, birliğe yöneliş, kaide ve disiplindir. Bütün bunların birleşmesinden ruhani ve ilahi bir koku dağılır. Mektebi aşk besler, metotlu düşünce yaşatır.” şeklinde tanımlar. Öğrencinin ahlak gelişimi sürecinde aile, okul ve merkezde olmalıdır. Öğrencinin ahlak gelişimine katkıda bulunacak okullarımız aynı zamanda insanı makine olarak görmeyen güçlü bir eğitim felsefesine ihtiyaç duymaktadır. Yine Nurettin Topçu “Felsefesi olmayan milletlerin mektebi olamaz.” cümlesi ile felsefenin okul için önemini zikretmiştir.

Diğerkâmlık ya da özgecilik kişinin kendi ihtiyaçlarından önce başkalarının ihtiyaçlarına yönelmesidir. Kuran’daki ifadesi ile “ihtiyaçlarına rağmen kardeşini kendine tercih edebilmektir.” (el-Haşr 59/9)

Diğerkâmlık faziletli bir davranış olup programlarımızda kendini hissettirmek zorundadır. Diğerkâmlık şahsiyet sahibi insanın en belirgin özelliğidir. Şahsiyet; yapıcı insandan, düşünen ve hisseden insan seviyesine çıkma, merhamet hareketi ile fertten şahsa yükselmektir. “Şahsiyet sahibi insan sorumluluk taşıyan insandır; kendi hareketlerinden sorumlu olduğu gibi şuurunun eriştiği bütün hareketlerden kendine sorumluluk payı çıkaran insandır.” (N. Topçu) Okullarımızın temel işlevi şahsiyetli bir nesil yetiştirmek olduğuna göre diğerkâmlığı öğrencimizde davranış haline getirmeliyiz. Eğitim programlarımız bu ve bu tür davranışları geliştirmek üzere yeniden inşa edilmelidir. Diğerkâmlığın pratik hayata uygulanmasındaki en büyük engel ölçme ve değerlendirme sistemimiz gibi görünmektedir.

Şöyle ki; bugün sorgulanması gereken şey öğrencilerimizin eğitim kademeleri arasındaki geçişlerde uygulanan test tekniğine dayalı sınavla öğrenci seçimidir. Kademeler arasında seçme sınavına dayalı sistemde en masum ve en tabii olan davranış, öğrencilerimizin oyunun kurallarına olarak sınavlara hazırlanmasıdır. Seçme sınavlara hazırlanan öğrenci elbette sınavın gereği olarak test tekniğine dayalı soru çözme pratiklerini gerçekleştirecektir. Seçilmek veya seçme sınavında başarılı olmak için öğrencimizin elinde başka bir silah bulunmamaktadır. Her seçme sınavının doğası gereği yarışmacının kendinden başka her yarışmacı rakiptir ve her öğrenci rakibini geçmekle mükelleftir. Test tekniğine dayalı bu sistem içerisinde yukarıda tanımlamaya çalıştığımız diğerkâmlık değerini öğrenciye verebiliyor muyuz? Test tekniği ile yetişen ve yarışan çocuklarımız arkadaşları/ kardeşlerini nasıl kendi nefsinden önde tutabilecek? Diğerkâmlık değeri ile öğrencilerimizin yoğrulması elzem iken test tekniğine dayalı sınavlar ile geleceğe hazırlanan çocuklarımıza bu değerin verilmesi zor gibi görünmektedir. Süreç sonunda doğal olarak makine-insandan şahsiyet sahibi bireye doğru yol almamız meşakkatli olacaktır.

Test tekniği ile yapılan değerlendirmenin kısıtlılığı üzerine Felsefe Muallimi Nurettin Topçu; “Hangi yetinin olursa olsun, test metodu ile tanınışı, insandaki çok bilgiyi araştırdığı için, şuurun değer derecelerini tanımakta yetersiz ve hatalıdır. Testler, ancak hareki tepkileri ölçmekte yeterli ve mahir sayılabilirler. Deha bir ferasettir, ferasetle ölçülür.” Cümlesi ile test tekniğinin kısıtlılığını dile getirmiştir. Yine değerli bilim insanı Selahattin Turan’a göre “Test tekniği çocukları tek boyutlu varlık haline dönüştürüyor; Çocukları yaftalıyor, sıraya diziyor ve onları piyasanın emrine vermek için değerlendirmeye tabi tutuyor. Şöyle ki insanı insan kılan ana etken ahlak ve insan, yaşamı anlam katıcı, yaşamı zenginleştirici bir varlık olarak yalnızca değer inşa eder. İnsan bilen, bilinen, öğrenen ve bilme yetisi olan çok yönlü karmaşık bir varlık olarak test tekniğinin konusu değil çok yönlü, zenginleştirilmiş değerlendirmelerin konusu olabilir.”

Birlikte yaşama ve iş yapma yeteneğini geliştirecek, millet ruhunu ayakta tutacak olan diğerkâmlık önemli bir haslettir. Yarışmak değil birlikte çalışmak ve yanındakini öncelemek için okullarımızda kademeler arası geçişlerde uygulanan test tekniğine dayalı sınavlardan vazgeçmeliyiz. Eğitimin herhangi bir aşamasında kaybettiğimiz çocuklarımız ile aslında henüz adı konulmamış bir cevheri, bir değeri kaybetmekteyiz. Test tekniği ile yapılan sınavlar sonucunda kazanan bir öğrenci, bir öğrenci velisi, bir öğretmen, kurslar, eğitimi ve çocuklarımızı istatistiki veriden ibaret zannedenler iken, kaybeden ise belki sınavlarda adı sanı dahi olmayan binlerce öğrencimiz ve elbette milli geleceğimizdir. Makine-insan yetiştirmekten vazgeçmek zorundayız. MEB tarafından duyurusu yapılan Eğitimde Fırsat Eşitliği ana temalı 20. Eğitim Şurası 1-3 Aralıkta Ankara’da toplanacaktır. Milletimize hayırlı olsun. Önerim 21. Eğitim Şurasının tüm kademelerdeki ders değerlendirme sınavları, kademeler arası geçiş sınavları, dahası tüm eğitim sistemimizde uygulanan ölçme ve değerlendirme yöntemlerini sorgulayacak nitelikte “Ölçme ve Değerlendirme” ana teması ile toplanmasıdır. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.