Kainat; milyarlarca galaksi, milyar kere milyar yıldız sisteminden meydana gelmiş hala genişleyen, bizimde içinde yaşadığımız "Samanyolu galaksisiyle" birlikte, insan akıl ve hafsalasının almadığı, idrak etmekte zorlandığı yapı.
Güneş bu yıldız sistemleri içinde orta büyüklükte enerji kaynağımız, dünyada güneşin küçük bir uydusu. İşte bu muazzam yapıyı kurup idare eden bir irade vardır. Dua insanın bu iradeye ram olup ondan kurtuluş beklemesidir.
Dua; kainatın sahibine her şart ve ahval içinde zaman ve mekan ayıt etmeksizin bütün varlığımızla yönelip, yalvarmak , yakarmak ve ondan istemektir.
İstemek iradi bir olaydır. Kimden neyi ve ne zaman isteyeceğine karar verip istemektir. Akıl bu isteği belirler . Demek ki dua akli bir olaydır.
İnsan; inanan, iman eden, düşünen ve düşünme fonksiyonlarına sahip canlı varlık olması hasebiyle diğer canlılardan ayrılır. Bu kavram duanın insani bir özellik arz ettiğinin bir kanıtıdır.
İnsan düşünen ve idrak eden bir olması nedeniyle isteyebilir. Sevinirken, üzülürken, genişlikte ve darlıkta duayı terk etmemelidir. Çünkü akıl; sahibine sorumluluk yükler. Sorumluluk, teşekkür etmeyi ve sonucuna katlanmayı gerekli kılar.
Aldığımız her nefes, içtiğimiz her damla su, sağlıklı olama hali , akil baliğ olduğumuz günden son nefesimize kadar bu nimetleri bize bahşedene karşı hamd edip, şükredip, teşekkür etmeliyiz. Çünkü bu anlayış duadır. Dua, ibadetin özüdür.
Dua; kulun aracısız rabbiyle konuşmasıdır. Darlıkta, genişlikte her şart ve zamanda insanın bütün varlığıyla Allaha yönelerek istek ve dilekte bulunmasıdır.
Dua sadece Allaha yapılır. Allahtan başka hiç bir güce ve varlığa dua edilmez, istenmez, aracı yapılamaz. Kul doğrudan meşru isteklerini Allah'a arz etmelidir.
İnsanın psikolojik yapısı nedeniyle her an duygularında, düşüncelerinde değişme olur. İnsan hayatı tek düze değildir. İnsan sevinçler, acılar, kederlerle iç içedir. Bu nedenle ruhsal yapı her an değişme içindedir.
İnsan sorunlarla karşılaştığında sığınacağı bir sığınak, derdini arz edeceği bir makam, tutunacağı bir dal arar. İşte bu merci yalnız ve yalnız kainatın tek sahibi olan Allah'tır. Dua bu yaratıcıya karşı yapılır. Ruhsal yapımız bunu gerekli kılar. Kul Rabbiyle baş başadır. Aracısızdır. Ona sığınır, ona güvenir, ondan ister.
İsteyen için makam, mevki , sosyal statü yer ve zaman hiç de önemli değildir. Önemli olan ona yönelip ondan istemektir.
Beyninde kopan fırtınalar insanı Allaha yaklaştırmada öncülük rolü üstlenir. Eğer insan beynini birilerine kiraya verir ve o ana vericiyi doğru yönde kullanmazsa yapacağı dua boşuna çıkabilir. Bunun için insanın hür olması gerekir. Hür olma olayı asla maddi kölelik olarak algılamamalı zihni köleliği esas almalıdır.
Dua devamlı olmalı, sıkıntı anında dua edip sonra unutmak insan yaradılışına uymaz. İnsan aralıksız, son nefesine karşı yatanıyla hemhal olmalı iradesini ona ram ederek her an istekte bulunmalıdır.
Sonuç itibarıyla: Kul kulluğunu bilip istek ve dileklerini sadece kainatın sahibine arz etmeli, sadece ondan istemeli ve sadece ona yönelmelidir.
Gerçek dua edenlere selam olsun. Bayramınız kutlu olsun.