Evet; dünyada emperyalizm tek bir sömürü imparatorluğudur. Emperyalizm önce bilgi yerine hurafeyi, din yerine tefrikayı, düşünce yerine biat etmeyi esas kılar.
Dünyanın en önemli varlığı şüphesiz insandır. Saygı görmesi gereken ise bütün canlı cansız varlıklardır, bu üç günlük dünyada! Saygıyla ve nezaketle davranmak bütün insanlığın ortak yüksek değeridir.
Fransız filozof Gilles Deleuze, insanları “arzulayan makineler” olarak tanımlamış. (Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi /Ümmet Erkan).
Bu arzulayan makineler; insanlardaki hırs tetiklenince her şeyi kendisine hak görme, kendince düşüncelere saygı duyulması gerektiği inancına dönüşür.
Oysa dünyadan bizden önce gelip geçen insanlar bize; burada bir müddet kaldıktan sonra gideceğimizi söylemişlerdi. Unuttuk! Kapitalistler ise hiç öğrenmediler!
Seyretmeye geldik, sahiplenmeye çalıştık. Sahiplenmek için çok ısrarcı olunca haliyle kirlilikler ortaya çıktı. Az çok insan kirlendi. Kirlendikçe dibe vurmaya başladı.
Dünyada sekiz milyar insan içerisinde mutlu olanların oranının yüzde on olduğunu tahmin ediyorum. “Mutluluk aklın bir durumudur”. (Boethius MS 477 /Bizans) Mutluluğu beyinde hissetmek, istemek, akıl kullanmak, arzulardan sıyrılmak gibi şartları dünya nüfusunun yüzde onunun bile yakalaması güç görünüyor ki bu akıl yanında hormon ve bilgi işi. Mutluluk için arzulardan sıyrılmalısınız diyen Hint felsefesi 4500 yıl önceden Boethius’a yol tarif etmiş görünüyor.
Ancak; mutluluğu engelleyen bir başka sebepler dünyasında ise başka devletlerin mallarına göz dikmiş devletler, devletlerin içinde mal mülk edinmeyi misyon edinmiş dev arzu makineleri, eşitliği kendileri için bozmakta ve sosyal devletin dibine dinamit bağlamaktadır. Böylece insanların arasında olması gereken sosyal, siyasal, ekonomik hak ve özgürlükler mülkün temelindeki adalet tarafından çiğneniyor.
Gilles, emperyalizmi tek bir imparatorluk diye tarifler.
Emperyalizm önce bilgi yerine hurafeyi, din yerine tefrikayı, düşünce yerine biat etmeyi esas kılar.
Neden insanlar özgürlükleri için savaşışlarmışçasına kölelikleri için savaşırlar” der Gilles’le devam edersek? “İletişim yok mu, tam tersine o kadar iletişim var ki, direniş yok, yaratıcılık yok” diye ekliyor! Yaratıcı olmayan bir beynin elbette bir eseri, özgür düşünce, davranma isteği ve hakkı da olmuyor! Ve gelsin acılar!
Ve bu imparatorluk ağlarını genişlettikçe dünyada yokluklar, kanlar, gözyaşları, göçler, kaçışlar, yokluklar ve sosyal standart seviyeleri gelişmiş ülkelerden aşağılarda kalan ülkelerde pik yapmaktadır. Asıl sebep para daha çok dev ahtapot ağlı kapitalist imparatorluklara taşındıkça, ağa düşen ülkelerin de hayat konfor ve mutluluk duyguları ancak polyanacılıkla ve manevi değerlere yönelerek soyut tatmin yolu arayacaklardır.
Dünyadan haberlerde günlük insanların bilgi ve bireysel özgürlük bilinçleri düştükçe daha konfor daha çok mutluluk haberleri gelmeyecektir.