Binlerce insanımızı kaybettik. Dünyanın nabzı olarak nitelenen depremler, ne yazık ki hepimize bir nefes kadar yakın..!
Kuran ayetlerinde insan, ‘’Ve biz, onları sarsmasın diye yeryüzüne ağır baskılar yerleştirdik’’ şeklinde asırlar öncesinden uyarılmaktadır. Bugün bilimsel çalışmalarda depremin değil, binaların insanları öldürdüğünü söyler. Çünkü dünya, yaratılışı icabı deprem üretecektir. Deprem olmazsa dünyanın sonu gelir. Yani depremler, dünyanın alıp verdiği nefestir.
Yaşanan tüm depremlerde görüldü ki, deprem zonlarına, tarım arazilerine, derelere bina yapılması nedeniyle insanlar can veriyor. Tüm yurtta olduğu gibi Erzurum’da da ovalar ve dereler çok katlı binalarla dolduruluyor. Kentlerin depreme hazırlanması gerektiğini söyleyen deprem uzmanı Prof. Dr. Naci görür, siyasilerin kentleri depreme hazırlamaktan anladıklarının kaç tane bina yapmak olarak algılandığını ifade ederek, ‘’Ülkemizde ranta dönük bir anlayış var. Yeni bina yapımında kat sayısını azaltmak ve hafif malzeme kullanmak gerekir. Tüm dünyada özellikle deprem ülkelerinde, binalar çelikle imal ediliyor ve az katlı yapılıyor. Bizde ise demirle betonla kat üstüne kat atarak, gökyüzüne ulaşmaya çalışılıyor’’ diyor.
Üzülsek de ağlasak da kendimizi parçalasak da depremler hayatın bir gerçeği ve olmaya devam edecek. Dünyanın sürekli yenilenmesi ve canlı kalmasının anahtarı depremler. Bilim insanları depremsiz bir dünyanın cevabını anlatırken diyorlar ki; ‘’Dünya'da hiç deprem olmasaydı, gezegenimiz monoton bir hâle bürünürdü. Dünya yüzeyinde dağlar erozyonla yok olur, kıtaların şekli değişirdi. Kısaca Dünya ölü gezegen olurdu. Bu durum, atmosferin incelmesine neden olur ve Güneşten gelen radyasyona karşı savunmasız kalırdı. Rüzgâr tüm yapıları dümdüz hale getirir ve her taraf sular altında kalırdı. Yani depremlerin olmadığı bir senaryoda hayat olmazdı’’.
Deprem kapıyı çalmadan, aniden gelen bir misafir. Gecenin ardından gündüzün gelmesi, Güneşin her gün doğması, dünyanın belli bir hızda ve yörüngede dönmesi gibi depremde, ilahi bir kanun. Bu kanunun adı kader. İstesek de istemesek de depremler olacak. O halde gelin şu çok katlı ev yapma inadından vazgeçip, almak için ömrümüzü harcadığımız evlerimizi iki katlı bahçeli şekilde inşa edip, yuvalarımızı mezarlara çevirip, kaderi suçlamaktan vazgeçelim..!
Yoksa bu cennet vatanımızda, ne taziye biter ne acı diner ne de gözyaşı durur.