Düşlerevi Anaokulunun, 2008 yılında butik anaokulu konsepti ile kurulduğunu belirten Aydemir, anaokulunda, organik beslenme, hijyen, psikolojik destek birimleri, aile danışmanlığı, yabancı dil öğrenimi ve akademik gelişime büyük önem verdiklerini ifade ederek, “ Bizim en önemli farkımız çocukların karakter ve duygusal gelişimleri hakkında oldukça zengin bir program uyguluyor olmamızdır. Çocukların eğlenerek, yaşayarak ve öğrenmeye aktif olarak katılmış şekilde günü tamamlaması bizim önceliğimiz” dedi.
İKİNCİ ŞUBE ERZURUM’A
Erzurum’un öğrencilik hayatını geçirdiği bir şehir olduğuna vurgu yapan Gülçin Atasoy Aydemir, ikinci şubeyi Erzurum’a açma sebebinin öncelikle vefa borcu olduğunu belirtti. Bunun yanı sıra yaptığı gözlemlerde, Erzurum'un okulöncesi eğitiminde yeni bir soluğa ihtiyaç duyduğunu fark ettiğini belirten Aydemir, “Her köşesini çocuklar için ayrı planlanmış alanlarla, onları yazın ve kışın mutlu edecek ortamlar sağlamak hayali ile Erzurum'a rotamızı çevirdik. Yabancı dil eğitimi, fiziki koşulları ve eğitim programı açısından Erzurum'un göz bebeği olacağımızdan hiç şüphemiz yok” dedi.
BU İŞ TÜCCAR BEYİNLERLE YAPILMAZ
Okul öncesi eğitimde velilerin öncelikle kurum sahibinin eğitimci olmasına dikkat etmeleri gerektiğini belirten Aydemir, “ Bu iş tüccar beyinlerle yapılacak bir iş değildir. Yani yaptığımız ticaret değil, ilmek ilmek çocuğun karakterini ve geleceğini işlemektir. Doğru eğitimi kendine ahlak edinmiş bireylerin açtığı kurumlar, çocuklar için sağlıklı koşulları oluşturabilir” dedi.
EN SİHİRLİ DÖNEM OKUL ÖNCESİ DÖNEMDİR
Birçok Avrupa ülkesinde okul öncesi eğitimin iki yaş itibari ile başladığına dikkat çeken Aydemir, Türkiye’de henüz okul öncesi eğitime gereken önemin verilmediğini ifade etti. Aydemir, karakter ve zekanın 0-6 yaş döneminde, gelişiminin büyük bir bölümünü tamamladığını belirterek, “ Bu dönemi çocukların evlerinde yaratıcılıktan uzak, eğitimcinin yönlendirmeleri ve çeşitli uyaranlardan bir haber olarak geçirmesi büyük bir talihsizlik olacaktır. İnsanın gelişiminde en sihirli ve en çabuk cevap alınabilen dönem okul öncesi dönemidir. "Nasıl olsa çocuk, ne fark eder, büyüyünce öğrenir" gibi cümleler en tehlikeli kabullenmelerdir. Çocukların mutlu, özgüvenli, yaratıcı, sosyal, zeka gelişimi desteklenmiş, dikkat süreleri gelişmiş bireyler olabilmeleri için sistematik uyaranlara maruz bırakılmalıdır. Zekanın gelişeceği ortam ise, çocuğun akranlarıyla olduğu, yaratıcılığın yaşatıldığı, sanat ile iç içe olan, balık yedirilen değil balık tutmanın öğretildiği alanlarda gerçekleşecektir” dedi.
VELİLERE CİDDİ SORUMLULUK DÜŞÜYOR.
“Veliler öncelikle okulöncesi dönemin 5+ yaş ile sınırlı olmadığını bu eğitimin oyun gruplarıyla 2 + yaşa kadar indiğini asla unutmamalıdır.” diyen Gülçin Atasoy Aydemir sözlerini şöyle sürdürdü; “Veli okul- aile iş birliği içerinde olmalı ve çocuğunun gelişimini sorgulamalıdır. Çocukların gelişiminde en önemli rolün aile olduğunu unutmadan, değişimin kendilerinden başladığını bilmelidir. Aileler, okulların rehberlik servislerinden sıkça yararlanmalı ve çocuklarının gelişimini fiziksel, sosyal, duygusal ve psiko-motor yönünden bir bütün olarak destekleyen okulları tercih etmeliler.”
Editör