Moleküler Kanser araştırma Derneği (MOKAD) tarafından düzenlenen 4. Multidisipliner Kanser Araştırma Kongresine davetli konuşmacı olarak katılan Erzurum Teknik Üniversitesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Hasan Türkez nanoteknoloji ve nanoteknoloji ürünlerinin iki yanı keskin bıçak olduğunu belirtti. Yapmış oldukları nano-risk değerlendirme çalışmaları hakkında bilgi veren Dr. Türkez katılımcıların yoğun ilgisi ile karşılaştı. Doç. Dr. Hasan Türkez, “Nanoteknoloji, Nanopartiküller ve Kanser” başlıklı konuşmasında insan saç telinin yaklaşık 80 binde biri uzunluğuna denk gelen nano boyutlardaki materyallerin normal davranışlarından farklı fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikler sergileyebileceğinin öğrenilmesi nanoteknoloji araştırmalarını daha da ilginç kılmıştır” dedi. Nanoteknolojinin boyutu 100 nm’den küçük olan madde ve sistemleri inceleyen bilim ve teknoloji olduğunu, mühendislik uygulamaları ile temel fen bilimlerinin yani biyoloji, kimya ve fizik ile bütünleştirildiği son yılların endüstrideki en önemli gelişmesinin nanoteknoloji alanı olduğunun tartışmasız bir gerçek olduğunu vurgulayan Dr. Türkez, dünya genelinde 2015 yılına kadar bu alanda yapılacak yatırımların şimdiden trilyon dolarlar düzeyine ulaşacağının öngörüldüğünü ifade etti. Doç. Dr. Türkez, Nanoteknoloji ürünlerinin başta savunma, ulaşım, iletişim, kozmetik, gıda, tekstil, boya, kağıt, biyomedikal ve tıp olmak üzere onlarca farklı endüstri alanlarında yaygınlaştığına dikkat çekti.Kanser araştırmaları yapan her araştırmacının hayali olan pek çok uygulamanın nanoteknoloji sayesinde hayata geçirilmesinin mümkün olduğunu anlatan Doç. Dr. Hasan Türkez, kanserin kontrolü ve önlenmesi, erken tespiti, ileri teşhis ve görüntüleme tekniklerinin geliştirilmesi ve kanser hastalarının tedavi süresince yaşam kalitesinin artırılmasında nanoteknoloji ve nanoteknoloji ürünlerinin tercih edilmeye başlandığını ve bu konuda dünya genelinde 2000’li yıllardan günümüze örnek uygulamalarını ve bu konuda alınmış patentleri detayları ile dinleyicilere aktardı. Hedefe yönelik kemoterapik ilaç taşıyabilen nanocihazların, kemoterapinin yan etkileri azaltacak olan nanotaşıyıcıların ve nanoölçekli bileşenler içeren aşıların kanser tedavilerinde çok yakın bir zamanda yaygınlaşacağını da ifade etti. Bütün bu olumlu etkilerine karşın ilgili teknolojinin hammaddeleri olan nanomateryaller hakkında yeterli bilginin olmayışının bu teknolojiyi sınırlayan bir faktör olduğuna değinen Dr. Türkez, nanoteknolojinin gelişmesine bağlı olarak daha ulaşılabilir, daha güçlü ve daha yok edici atomik silahlar ile pahalı nanoteknoloji ürünü sahiplerinin hegamonyasının bu teknolojinin istenmeyen sonuçları olduğunu ayrıca bazı pazarlarda (yağ ve mücevher gibi) radikal değişimlerin görülebileceğini ve bununda işsizlik artışına neden olabileceğini kaydetti.
Diğer taraftan söz konusu nanoparçacıkların ve bunların muhtevalarında yer aldığı nanoteknoloji ürünlerinin insan ve çevre sağlığı üzerinde ciddi olumsuz etkilerinin bulunması bu teknolojiye pozitif bakışın değişmesine neden olacağını ifade eden Doç. Dr. Türkez, “Nanoteknoloji temelli ya da nanoparçacık içeren ticari ürünlerin sayısının ve üretimlerinin hızlı bir biçimde artışı başta işçiler olmak üzere tüketicileri ve çevreyi nanoparçacık maruziyetinden sakınmayı imkânsız kılmaktadır.” dedi.
Doç. Dr. Türkez, Geniş uygulama alanlarına sahip nano parçacıkların geliştirilebilmesi için, bu nanoparçacıkların insan sağlığı ve çevre üzerindeki potansiyel risklerinin dikkate alınarak çok boyutlu değerlendirilmesi gerektiğini nitekim son çalışmalar nanoparçacıklar tarafından oluşturulan hava kirliliğinin akciğerlerde fonksiyon kayıplarına yol açarak akciğer ve kalp hastalıklarından ölüm olasılığını artırdığını ortaya koyduğunu belirtti. Kan beyin bariyerini kolaylıkla geçebilen bu parçacıkların beyinde de ciddi yan etkilerinin olabileceğinin ortaya konduğunu söyleyen Doç. Dr. Türkez, nanopartikül maruziyeti sonrasında genetik hasarlar ve buna bağlı olarak kanser gelişimine ait sonuçların gözlendiğini belirtti. Ticari olarak kullanılan çeşitli nanoparçacığın insanda genetik yapıyı olumsuz etkilediğini üniversiteleri bünyesinde kurdukları özel bir ekiple 2007’den bu yana yürüttükleri çeşitli araştırmalar ile ortaya koyduklarını ifade eden Doç. Dr. Türkez, ancak bu risk analizlerinin henüz istenen sayıda olmadığını sayısal verilerle ortaya koydu. Günümüzde ticari olarak kulanılmakta olan yaklaşık 150 farklı nanoparçacıktan sadece yüzde 14’ünün genetik hasar ve yüzde 9’unun kanser oluşturma potansiyellerinin araştırıldığını belirten Doç. Dr. Türkez, geriye kalan yaklaşık yüzde 90’lık dilimde yer alan nanoparçacık türlerinin henüz etkilerinin ortaya konulmadığını ve bunun nanoteknolojiyi çıkmaza sürükleyen en önemli sorun olarak gördüklerini kaydetti.
Tüm olumsuzluklarına rağmen bu teknoloji yarışında geri kalmamamız ve nanoteknoloji üretmemiz gerektiğini önemle vurgulayan Doç. Dr. Hasan Türkez nanoteknolojiyi insan ve çevre sağlığı üzerinde ciddi tehdit unsuru olmaktan çıkarıp topluma faydalı ürünlere dönüştürmenin yolunun biyo-güvenilir olduğu belirlenen nanoparçacıklar üzerinde çalışmaktan geçtiğini bu konuda keşfedilecek güvenilirlik test stratejilerinin ve yüzey mühendisliği alan bilgilerinin çok gerekli oluğunu sözlerine ekledi. Konuşması sonrasında Kongre Düzenleme kurulu tarafından Doç. Dr. Hasan Türkez’e plaket takdim edildi.
Editör