EKMEĞİNİ ATEŞTEN KAZANANLAR…

Sevgili okurlarım…
Yine Erzurum’un tarihi sokaklarında unutulmaya yüz tutmuş geleneksel Türk El Sanatları ustalarını ararken bakırcılar çarşısında iki değerli usta ile tanışıyorum.
İlki Fahrettin Çelik, 1944 Erzurum doğumlu, 66 yaşında.
Diğeri ise, Necati Kabalar, 1929 Erzurum doğumlu, 81 yaşında.
Her ikisi de yaklaşık yarım asırdan fazla bir süredir bakır imalatı ve kalaycılığı işiyle uğraşıyorlar.
Sizlere bu iki ustayı tanışma sırama göre aktaracağım.
Fahrettin usta 3 kız, 2 erkek beş çocuk babası, çocuklarından hiç birisi kalaycılığa merak sarmamış ve babaları da zaten yapmalarını istememiş.
Ustamızı, işinin başında çalışırken yakalıyorum.
Fahrettin amcanın küçük nostaljik dükkanında, bir köşede ıslak kum ve ham deri, diğer bir köşede hava üflemeli küçük bir kömür ocağı. Kalay için gelen kap kacak ta ayrı bir köşede. Dükkan o kadar küçük ki sohbet için zor buluyorum boş bir alan ustamın yanında. Bir ara ayağım kaplara dolaşarak düşme tehlikesi bile geçiriyorum. Ama ne yapsın ustam ekmek parası kazanmaya çalışıyor o kadar dar bir alanda. Sığamayarak kavgalar ettiğimiz koca dünyada.
Fahrettin amca, kendisine gelen kalayı bozulmuş kapları, önce içine ıslak kum doldurulmuş ham deriyi kabın içine koyarak ayaklarıyla sağa sola çevirmek suretiyle temizliyor, sonrada eline yine içi kum dolu deriyi alarak en ince ayrıntısına kadar temizliyor kapları tek tek.
Kapların iyi kalay olabilmesi için iyice temizlenmesi gerektiğini öğreniyorum cefakar büyük ustadan.
Temizliği biten kapları ertesi gün sabah;08.00 ile 10.00 arasında kalaya alıyor Fahrettin amca.
Ayakları ve elleriyle bin bir zorluklarla temizlediği bu kapları, bu kez de kızgın ateşin karşısında eline alıyor.
Köşedeki o küçücük nostaljik ocağını yakıyor, kapları sıra ile tek tek ısıtıyor ve eline aldığı çubuk şeklindeki kalay madenini üzerine sürerek iyice parlatıyor.
Sonra da işlemi biten kapları bize gösteriyor gururla büyük usta. Ayna gibi parlıyordu usta ve hünerli ellerden geçen kalayı bozulmuş bu kaplar.
Emeğinin karşılığını alabiliyor musun diye soruyorum. Bazı günlerde 10-15 parça kap geldiğini, bazı haftalar ise hiç gelmediğini dile getirerek, tanesini 5 TL ye kalayladığını söylüyor. El emeği göz nuru işte bu değil mi sevgili okurlarım.
Ekmeğini tamamen elleri ve ayaklarıyla kazıya kazıya kazandığını görüyorum. Helal olsun sana ustam, kazandığın para, helal olsun!.. Kolay para kazananlara da ders olsun!... Gerçekten çalışırlarken çocuklarımızın görmesi gerekir bu elleri öpülesi ustalarımızı. Görsünler atalarının ne zorluklarla para kazandıklarını. Görsünler ki anlasınlar şimdiki hayatlarının kolaylıklarını.
Bütün bu yorgunluğun üzerine ocakta kalan kömür ateşini de değerlendiriyor Fahrettin usta. Kalan kor ateşin üzerine koyuveriyor köşede duran yıllanmış ve küllenmiş çaydanlığını, pişirdiği demli çayını yudumlamak ve gelen misafirlerine yudumlatmak için.
Eline, emeğine ve yüreğine sağlık.
Fahrettin usta ile sohbetimiz biter bitmez bitişik dükkan komşusu olan Necati ustanın dükkanına geçiyorum.
Kendisi biraz sitemkardı. Başka Tv’ lerden daha önceleri gelip kameraya çektiklerini, ancak yayına vermedikleri için üzüntüsünü dile getirdi. Bizi kıramadı, tekrar oturduk dükkanın bir köşesinde, başladık sohbet etmeye…..
Necati ustanın dükkanı çok daha küçüktü. Artık kendisi çalışmıyordu burada, ama kopamıyordu dükkanından ve iş arkadaşlarından. 81 yaşında olmasına rağmen her gün gününü geçirmek için düzenli olarak geliyordu. Hayat ve iş aşkı, yılların kalay ustasını dim dik ayakta tutuyordu.
Yıllarca bakırcılık işi yaptığını, sonrasında ise minare alemi yapma işini öğrenerek Erzurum’daki bir çok minarenin alemini yaptığını dile getiriyor.
Alem yapma işini kendisine hiç kimsenin öğretmediğini, kendi kendine minarelerin alemlerine baka baka öğrendiğini söylüyor büyük üstat. İşi sevmek bu değil mi? Ustalık bu değimli? Böyle yetişiyordu bir çok büyük usta. Kendi kendilerine öğreniyorlardı zanaatlarını…
Habip Baba Camisinin, Nene Hatun’daki bir çok caminin, Salih Efendi Camisinin, Üniversite yolu üzerinde bir cami ile ismini hatırlayamadığı bir çok caminin alem ve kubbelerini yaptığını dile getiriyor.
Bir ara anlatırken heyecanlanıyor. Gel kızım! karşıdaki dükkanda yaptığım kapaklı hamam tasları var diyerek oraya götürüyor ve gösteriyor yaptığı bu güzel tasları.
Her iki usta ile sohbetten sonra ellerini öperek ayrılıyorum ünlü bakırcılar çarşısından.
Büyük ustalar siz çok yaşayın.
Ömrünüz uzun, kazancınız bol olur inşallah…