Türkiye’de 2014 yılında yüzde 1,1 artışla 1 milyon 113 bin ton koyun, yüzde 11,5 artışa 463 bin ton keçi, yüzde 5,3 ile 55 bin ton manda sütü üretildiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“2014 yılında, 2013 yılına göre üretim yüzde 5,8 azalsa da Konya, 908 bin ton süt üretimiyle birinciliğini korudu. Üretimini yüzde 15,3 artırarak 872 bin tona çıkaran İzmir, Konya ile arasındaki farkı 207 bin tondan 36 bin tona indirdi. Üçüncülüğü yüzde 5,3 artışa üretimini 791 bin tona çıkaran Balıkesir aldı. Dördüncü Erzurum’un üretimi yüzde 0,9 azalmayla 742 bin tona indi. Üretimini yüzde 25,9 artıran Kars, 671 bin ton üretimle Sivas’ı geride bırakarak beşinci oldu. 2014 yılında üretimi yüzde 5 azalan Sivas, 590 bin tonla altıncı sırada yer aldı.
Aydın, 440 bin ton üretimle yedinci, Afyonkarahisar 409 bin tonla sekizinci, Diyarbakır 365 bin tonla dokuzuncu, Burdur 350 bin tonla onuncu sırayı aldı. Üretim, Aydın’da yüzde 5,9, Afyonkarahisar’da yüzde 10,3, Diyarbakır’da yüzde 20,1, Burdur’da yüzde 1,2 arttı.
Kayseri’de 345 bin, Denizli’de 344 bin, Aksaray’da 340 bin, Çanakkale’de 340 bin, Muş’ta 320 bin, Ardahan’da 320 bin Samsun’da 318 bin, Ağrı’da 315 bin ton üretim yapıldı. En az üretim 13 bin tonla Yalova’da, 26 bin tonla Rize’de, 29 bin tonla Bayburt’ta, 29 bin tonla Kilis’te, 37 bin tonla Karabük’te gerçekleştirildi.”
Konya’nın toplam ülke süt üretiminin yüzde 4,91’ini, İzmir yüzde 4,71’ini, Balıkesir’in yüzde 4,27’sini, Erzurum’un yüzde 4,01’ini, Kars’ın yüzde 3,63’ünü, Sivas’ın yüzde 3,19’unu ürettiğini belirten Bayraktar, 6 ilin toplam süt üretiminin 4 milyon 573 bin tonu bulduğunu, bu miktarla ülke süt üretiminin dörtte birine yakını olan yüzde 24,7’sinin bu illerden karşılandığını bildirdi.
İHRACAT-İTHALAT
Bayraktar, süt ve süt ürünleri ihracatının 2010 yılında yaklaşık 168 milyon dolar iken 2014 yılında yüzde 106,9 oranında artarak 347,5 milyon dolara yükseldiğini belirtti.
Türkiye’nin 2014 yılında 347,5 milyon dolarlık ihracatı yaklaşık 170 ülkeye gerçekleştirdiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Irak gibi Ortadoğu ülkelerinden, ABD’ye, Hollanda, İspanya gibi Avrupa Birliği ülkelerinden Tayland’a, Japonya gibi Uzak Doğu ülkelerine ve Azerbaycan, Türkmenistan gibi Türk devletlerine süt ve süt ürünleri ihracatı yapılmaktadır. İthalat ise 2010 yılında 123,8 milyon dolar iken 2014 yılında yüzde 29 oranında artışla 159,7 milyon dolara çıkmıştır. Özellikle 2011 yılından itibaren ithalat düşmüş, bunda ihtiyacın iç üretimle karşılanmasını öngören süttozu desteğinin etkisi büyük olmuştur. Bu etki, ihracatımızı da etkilemiş, sanayicilere dünya fiyatlarından sağlanan hammadde, dış pazarlarda rekabet etmelerine olanak sağlamıştır. Bu dönemde ciddi oranda süttozu satışı da gerçekleşmiştir.”
YAPILMASI GEREKENLER
Bayraktar, Türkiye’nin üretimi teşvik edici politikalarla birlikte bu üretiminden katma değer oluşturacak pahalı ürünler üretmesi ve dünya pazarlarına girmesi gerektiğini vurguladı. Bayraktar, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
“İçme sütü tüketim rakamlarının düşüklüğüne bakıldığında son 3 yılda yürütülen okul sütü programının ne kadar isabetli bir politika olduğu görülmektedir. Bu program peynir, yoğurt gibi süt ürünleriyle çeşitlendirilmelidir. Sütte tüketim artırılamazsa, sektörde sıkıntı meydana gelecek. Türkiye’de üretilen sütün yüzde 11'i sokak sütü şeklinde pazarlanmaktadır. Bu miktar aslında kayıt dışılığın boyutunu ve sorunun büyüklüğünü göstermesi açısından önemlidir.
Sütte kaliteye göre fiyatlandırma sistemine geçilmenin acil olduğu sektörün bütün taraflarınca kabul edilmektedir. Asıl sorun bunun nasıl gerçekleşeceği, atılacak adımların neler olacağıdır. Bu konuda tarafların da desteğiyle detaylı bir çalışma yapılmalıdır. Bu konuda kurumların görüşüne açılan ‘süt tedarik yönetmelik taslağı’ beklentileri karşılayacak şekilde düzenlenerek, en kısa zamanda hayata geçirilmelidir."
Türkiye’de üretici eline geçen çiğ süt fiyatları yakın zamanda, çeşitli yerlerde yapılan ihalelerle belirlendiğini anlatan Bayraktar, şunları söyledi: " Oluşan bu fiyata bağlı olarak da; ihale dışı, aracılarda, büyük çiftliklerde fiyatlar şekillenmekteydi. Fakat son yıllarda ihale yoluyla oluşan fiyat kaldırılmış, bunun yerini Ulusal Süt Konseyi’nde belirli dönemlerde taraflarca belirlenen ‘Tavsiye Fiyat’ uygulaması almıştır. İhale sisteminin aksayan yönlerini gidermeye yönelik çalışmalar yapılmalı ve tekrardan bu sisteme dönüş yapılmalıdır. Süt ve süt ürünlerinde üretici ve perakende fiyatları arasında önemli fiyat marjları söz konusudur. Üretici para kazanamazken, tüketicinin süt ürünlerini böylesine pahalı tüketmesi ve birilerinin buradan ciddi para kazanması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu konuda, gerekli tedbirler alınmalı, nihai tüketici fiyatından tarafların ‘adil pay’ almasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır. Süt fiyatlarının durumunu değerlendirmede çiğ süt/yem fiyatı karşılaştırılması yapılır ve alım gücü (parite)nin 1,5’in altında olmaması istenir. Ülkemizde paritenin son yıllarda 1 seviyelerinde seyrettiği, bazı yıllarda ise 1’in altına düştüğü görülmektedir. Bu durum göstermektedir ki; üretici mevcut piyasa fiyatları ile bu girdi fiyatları karşısında bırakın kar elde etmeyi, üretimi bile devam ettirmekte zorlanmaktadır. Üretimin sürdürülebilirliğini sağlamak için paritede belirlenen dengeyi sağlayacak tedbirlerin alınması gerekmektedir.”
Editör