Siyonizm; Filistin'de Yahudiler için yeniden bir vatan kurulmasına destek veren uluslararası Yahudi siyasi hareketidir. Söz konusu alan, Tevrat'ta bahsi geçen ve İsrail Diyarı (İbranice: Eretz Yisra'el) adı verilen topraklardır.
Evanjelizm; Amerika'daki Hıristiyan toplumunun tutucu kanadını ifade etmektedir. Yahudilere ve siyonizm'e olan ilginç bağlılıkları ise evanjelikleri hıristiyan dini içinde oldukça farklı bir yere oturtuyor.
Evanjelikler, eski ahit'in; yahudilerin ‘tanrı'nın seçilmiş halkı’ olduğu, kutsal topraklar'ın yahudilerin malı olduğu, yahudilerin mesih'in gelişi ile birlikte bir dünya egemenliğine ulaşacakları gibi kehanetlerini tamamen kabul ederler. bu konuda kendilerine düşen en büyük misyonun ise yahudilerin egemenliğine destek olmak olduğunu düşünürler.
Aslında bu mihvalde asırlardır Ortadoğu’yu kanla revan bir çoğrafya’ ya çeviren şeytani zihniyeti, Üstad necip fazıl “ Siyonizim mi.? Onlar yumurtalarını pişirmek için dünyayı ateşe veren lanetlilerdir” diye özetler.
Maalesef ki bu ideallerine , sistematik bir kurnazlık ile adım adım yürümektedirler …
Amaç kutlu ideallerine ulaşmak ise, her yol, her fikir ,her inanç, her kazanç, her menfaat onlar için kutsaldır,kendilerine hizmet ettikleri müddetçe;
Zehride,panzehiride kendileri ya üretirler, yada kontrol ederler, hiçbir ideolojinin,inancın kendi nazaların da asla kıymeti yoktur, ama dünyayı kasıp kavuran bütün izim ve lojilerin, mezhep ve tarikatların, sosyal ve siyasal hareketlerin kaynağını rahatlıkla besleyebilirler.
Velhasıl yıllarca elinde orak çekiç sallayanlarında, kapitalizmin kıskacında insanları sömürenlerinde, dünyada yükselen değerleri, din ve milliyetçilik bağlamında özellikle İslam’ ı ve Türklüğü kendilerine göbekten ve kalpten bağlı müstevlileri aracılığı kontrol edebilmeyi sağlayanlar da, onlardır aslın da
Nihai hedef “Arz-ı Mev’ûd’, yani “Vaat Edilmiş Topraklar”… olunca bu idealin önünde lehte ve alehte hiçbir alternatifi kontrol etmekden, üretmekten kaçınmayan,
Yahudiler dışında ki insanları kendilerine köle ve mahkum bir psikoloji ile insanlık dışı muamelere reva gören zihni ve inanci sapkınlığı ,Tahrif edilmiş kitaplarına işleyen ve muhtemel dünyanın da sonunun müsebbibi olacak bir şeytanla karşı karşıyayız.
-Velhasıl 11 Eylül ile hızlandırılan evanjelist Bush’un orta doğuya başlattığı Haçlı seferinin de,
-Afganistan, Irak operasyonlarının da,
-Irakın kuzeyinde peşmergeyi devlet olma sürecine sürükleyenlerin de,
-Son 20 yılda katledilen milyonlarca insanında, ülke dağıldı…
-Böylece ‘Vaat edilmiş topraklar’ın Irak tarafı hazırlanmış oldu…
-El Kaide’yi tasfiye eden ABD ‘ye onun yerine yeni düşman DEAŞ’ı kurduranda…
-DEAŞ’ı bahane edip terörle mücadele adına PYD ve PKK’a slah verenlerinde…
-DEAŞ’lı teröristlere 3 günde Irak ve Suriye topraklarını ele geçirtenlerde…
İsrailin güvenliğini sağlamak adına. PYD/PKK’ yı Ortadoğu’da ABD’nin silahlı gücü olarak yapanların da…
Arap baharı safsatası ile Ortadoğu Projesini hayata geçirenler de…
Bir çok Ortadoğu ülkesinde yönetim boşluğu oluşturup, ülkeleri parçalanma ve müdahale zeminine getirenler de…
Böylece ‘Vaat edilmiş topraklar’ için Irak’ı Suriye’yi de hazır hale getirenlerde… bu şeytanın çocuklarıdır.
Hani Cenabı ALLAH’ın yaratılanların en şereflisi İnsanı haktan ve doğru yoldan ayıracağına dair ruhsat ve ehliyet isteyen ,iddasıyla ezelden ebede insanlığın başına bela olan şeytanın ruhlarını ve nefislerini, tüm insanlığa olan kinini ve kibrini kusmak için satın aldığı çocuklarıdır bunlar
Her dinden,dilden,renkten ve kavimden çocukları olduğu gibi, kibir ve üstünlük iddasında kendi sıfatına en yakın namzet Yahudiler olduğu için en rahat kullanabildiği lanetlenmiş bir topluluktur bunlar
Nasıl ki şeytan kötülük ve nefisde insanların kanında bile akıp ruhuna ,bedenine nüfs edebiliyor ise, işte bu nalet topluluk, bütün insanlığı madden ve manen kuşatacak bir sinsi sistematiğinin ta kendisidir.
Makalemizin başında belki bir güç odağı yansıması olarak algılanabilsede ;Asıl marifet sahibi şüphesiz şeytandır.! Bunlar ise sadece şeytanın figüre ettiği zavallılardır aslında, kalpten bir euzu besmele nasıl ki şeytanı güçsüz ve etkisiz bırakabiliyor ise, sağlam bir iman ve itikat sahibi insanlar rahatlıkla bu zavallıları bertaraf edebilir.
Hz Süleyman zamanında Kudüsten sürülen bu şeytanın çocukları, tarihsel bir kinin ve kısasın içerisindedirler, bütün dünyayı madden ve manen kuşatarak bu idealleri için yürümektedirler.
Kudüsü ABD Figüresi ile başkent ilan etmeleri, nihai ideallerinin ve inançlarının bir gereği olup, ilk aşamasıdır, asıl hedef nilden,fırata bütün Mezopotamya olup ülkemiz sınırları içini de kapsamaktadır.
Ve Barzaninin Kürdistan iddasından,geri adım atması, Rusyanın Suriyede askerlerini en asgari sayıya indirmesi, çekmesi, ülkemizdeki son yıllarda ki teşeron paralel, deaş,pkk gibi örgütlerin müdahil etkinlikleri,sosyal,sıyasal ve ekonomik kuşatma varyasyonları hiçde hiç hayra alemet değil.
Tarihte Kudüsün iki fatihi vardır.! Biri Hz Ömer, diğeri ise Selahattin Eyyübidir. Adalet ve Kahramanlık timsali bu iki zatın şahsında özdeşleşebilecek liderler ve Müslümanlar ancak yeni bir fethi gerçekleştirebilir.
Bu büyük şeytan ve çocukları karşısında, Onların meşruiyetini kabule götürebilecek, gaz alır cinsinden açıklamalar ve kısır müeyyideler artık bütün Müslümanları ve İnsanlığı tabiri caizse baymakta,sıkmaktadır.
Bunların dümenlerinde çevrilmiş, çark dişlisinde tornaya girmiş, tezgahlarında dokunmuş,arkalarını toplamaktan aciz olanların ise bu lanet ırka alet olmaktan öte mücadele etmek işleri değildir.
Mümin ferasetinden,feragatinden,özverisinden,iman ve itikadından yoksun biz zavallı bir samimi euzu besmeleyi getirmekten bile aciz biz Müslümanların ise hiç değildir.
Bırakın bir müslümanı, ezilen,sömürülen,katledilen her insanın bile akan bir damla kan ve göz yaşından mükellef bir müminin,müslümanın,insanın üzerine farz olan cihaddan bile korkan,çekinen, güya biz eşrefi mahlukatların ise hiç değil.
Belki hüsrev hocanın deyişi ile
“Güçlüydü günahlar,güçlüydü peygamberler
Tanrım,biz ne kadar da güçsüz kaldık...
Veliler,ıztırapların çocuklarıydı,
Biz ıztıraptan da,zevkten de,senden de öksüz kaldık.”
Kalsak ta.!
Hayır, yeis yok, ümitsizliğe kapılıp imani bir şek şüpheye düşmek ise asla yok, düşmanın güçlülüğü oranında, mücadele etmek de bi okadar da kolay aslında tek çare ise ALLAH vekil en büyük imkan İMANDIR.! Vesselam
“Bizi harekete geçirmeyen imanın, sırat köprüsünden geçirmesine imkan yoktur.!” Hz Mevlana
İman ehli müminlerden olabilmek dileği ile… Hayırlı Cumalar.!
selam-saygı-dua...