EN GÜZEL İSİMLERİ ERZURUMLULAR YAZDI

Erzurum Valiliği’nin Erzurumlu hattat ve müzehhiplerle hazırlamış olduğu “Esmaü’l-Hüsna Sergisi”nin İstanbul Dolmabahçe Sanat Galerisi’ndeki açılışına katılma şansımız oldu. Bir Erzurumlu olarak sergi salonundaki muhteşem tabloları görüp gururlandık. Her biri altın tozuyla tezhip edilmiş yazılar… Erzurumlu sanatkârların aşkla meşk ettikleri hatların her biri Allah’ın güzel isimleri…
 
Kâinattaki her şeyi olduğu gibi isimleri de yaratan yüce Rabb’imizi, büyük Türk şairi Bahtiyar Vahapzâde’nin şiirinde dediği gibi “Sözlerde değil, sözdeki hikmettedir Allah.” şuuruyla hatların efsunlu güzellikleri üzerinde tefekkür etme ayrıcalığını yaşamaya çalıştık.
 
VALİ ALTIPARMAK BU GURURU HAK EDİYOR
Erzurum’da göreve başladığı ilk günden itibaren kadim medeniyetimizin ve şehrimizin kendine özgü değerlerini, kültür mirasını ve varlıklarını her fırsatta yaşatma, unutulmuşları hatırlatma ve tüm dünyaya tanıtma gayretlerini hayranlıkla izlediğimiz valimiz Ahmet Altıparmak yine Erzurum’un çokça ihmal edilmiş eşsiz bir yönüne dikkatleri çekti.
 
Vali Altıparmak öncülük ettiği bu muhteşem projeyle, tarihte olduğu gibi bugün de ülkemizde ve dünyada hat ve tezhip sanatının en önemli sanatkârlarının Erzurumlu, bu yönüyle Erzurum’un tarih boyunca ilmin, sanatın ve kültürün önde gelen şehirler olduğunu herkese bir kez daha hatırlattı, gösterdi.
 
Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde 22 Aralık’ta açılışı yapılan ve 1 Ocak’a kadar sergilenecek tablolar daha sonra 15-25 Ocak tarihleri arasında Keçiören Belediyesi’nin ev sahipliğinde Ankara Estergon Kalesi’nde sergilenecek. Ankara’dan sonra da –programda bir değişiklik olmazsa-  tablolar memleketlerine yani Erzurum’a kavuşacaklar.
 
Erzurum Kongre binası valiliğe bağlı olarak aynı zamanda resim heykel müzesi işlevi de görecek ve Esmaü’l Hüsna tabloları burada sergilenecek. Bu tablolar ve sanatkârlar dünya döndükçe Hattat Hasan Çelebi’nin dediği gibi tarih safhalarına düşme onurunu yaşayacaklar. Ayrıca valimizden aldığımız bir müjdeyi de sizlerle paylaşmak istiyorum: İki sene evvel Havuzbaşı’ndaki “Resim Heykel Müzesi” de yıkılmış, buradaki nadide eserler Ankara’ya gönderilmişti. İşte Osmanlı ve cumhuriyetin ilk dönemlerine ait dünyaca ünlü ressamlarımızın nadide eserleri şehre geri geleceği gibi Şanlıurfa’da resim heykel müzesinin kapatılmasıyla oradaki paha biçilmez tablolar da Erzurum’a gelecek.
 
Efendim konumuza dönelim. Dolmabahçe’deki serginin açılışına yoğun ilgi vardı. İstanbul’daki Erzurumlu bürokratlar, iş adamları, STK temsilcileri, bilim adamları, şehir sevdalıları bu sergide bir araya geldiler. Biz de ŞEHİRDER yönetiminden Metin Öz ve Vedat Eğilmez ile davete icap ederken genç araştırmacılardan Selim Yapıcı ile Kaan Gündoğdu kardeşlerimiz bize eşlik ettiler. Başta Şeyhü’l Hattatin Hasan Çelebi olmak üzere sergide emeği geçen Erzurumlu hattatlarımızın hepsi oradaydı. Dolayısıyla İstanbul’da sılayı rahim yaptık desek yanlış olmaz.
 
ERZURUMLU HATTAT VE MÜZEHHİPLER TARİHE GEÇTİLER
Hat ve tezhip sanatının tarihi akışı içerisinde Türkler arasında en önemli sanatkârları yetiştiren şehirdir Erzurum.  Tarihte Ali bin Mehmet Erzurumî, Halid Erzurumî, Lalapaşa Camisi’nin çini yazılarını yazan Büyük Derviş Ali, yine Lalapaşa Camisi’nin duvarındaki Dördüncü Mehmet’in Erzurum’dan vergi alınmaması doğrultusundaki fermanın hattını yazan Ömer el-Muhasib, 1703 Edirne Vakası’nda şehit edilen Şeyhulislam Feyzullah Efendi, hümayunda has odacı ve başmabeynci Osman Mir İlm ve oğulları, Süleyman Erzurumî ve daha niceleri… Ve cumhuriyet döneminde yetişen nice hattat ve bunun son büyük halkası Hasan Çelebi...
 
Sergiyi hazırlayan hattatlarımız Erzurum’un kadim kültüründen icazet almışlardı aslında… Bu tarihi serginin sanat danışmanlığını Hasan Çelebi ile birlikte yapan Hattat ve Müzehhip Muhammed Mağ’ın projenin başından sonuna kadar ne büyük gayretleri olduğunu yine Hasan Çelebi’nin sergi açılışındaki konuşmasından öğreniyoruz. Sergide emeği olan diğer Erzurumlu hattatlar -ki hepsi icazet almış sanatkârlardır- şu isimlerden oluşuyor: Fuat Başar, Turan Sevgili, Abdullah Aydemir, Abdullah Güllüce, Abdulhamit Yılmaz, Hanifi Dursun, Hüseyin Elitok, Hüseyin Kutan, Mehmet Zeki Velioğlu, Muhammed Nuri Çelikkaya, Mustafa Nasuhi Çelebi, Nurettin Hınıslıoğlu, Nurullah Özdem, Osman Çiçek, Ömer Faruk Özoğul, Ömer Şen, Ragıp Polat, Şenay Seyranlı, Şerafettin Turan, Yusuf Bilen, Zuhal Polat.
 
PEKİ, HATTATLARIMIZ NEDEN ERZURUM’DA DURMUYOR?
Hat ve tezhip sanatında Erzurumluların Türkiye’de ve dünyadaki şöhretiyle Erzurum şehrinde bu sanatların layıkıyla yaşatılmaması arasında büyük bir çelişki var. Hattat ve müzehhiplerimizin hemen hemen tamamı Erzurum dışında ve hatta İstanbul’da. Medeniyetlerin başkenti İstanbul elbette sanatın da başkenti olacak, tamam da ya Erzurum’daki bu sessizlik…
 
İstanbul’daki hattatlarımız da bu konuda dertli. Erzurum’da göstermelik değil, bu konuda Erzurumluların yedi kıtadaki şanına yakışır bir şekilde hat, tezhip, çini ve geleneksel el sanatları atölyelerinin olmaması en büyük handikap. Bu sanatlar kadim şehir Erzurum’un kendine özgülüğü.
 
Bu noktada eğitim ve donanım olarak Erzurum’da çok iyi atölyelerin olması şehrin kadim kültürünü layıkıyla sürdürmenin yanında dünyanın dört bir yanından turistlerin İslam sanatlarını yerinde görmek için Erzurum’a gelmesi demek. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde bu sanatlarla ilgili bölümler var ama bu sanatlar usta çırak ilişkisiyle, icazetle kemale eren sanatlardır, unutmayalım. Erzurum’da bu konuda boşluk doldurmak için değil, boşluğu doldurulmayacak işler yapılmalıdır. Hattatlarımızdan öğrendiğimize göre İstanbul, dünyadan gelen taleplere cevap veremediği için son yıllarda bu sanatın ve eserlerin taliplileri, turistler İran’a yönelmişlerdir. Hâlbuki İstanbul’dan sonra Erzurum da hat ve tezhip sanatının dünyaca ünlü merkezi olmalıdır.
 
Esmaü’l Hüsna sergisinde sergilenen tablolar aynı zamanda bir katalogda (Hat Koleksiyonu) da yayımlandı. Serginin katalog olarak yayımlanması çok isabetli olmuş. Katalog 2011 Üniversiteler arası Kış Oyunları kapsamında yayımlanan “Zamanın Seyrinde Kadim Şehrin Sanatkârları” kitapçığının çok gerisinde. Katalog bu serginin ve emeğin şanına yakışmamış diyebilirim.
 
Yazıma son vermeden eski il kültür ve turizm müdürümüz Fikret Öztürk’ü de bir vefa olarak anmak isterim. Onun da mesaisi çok olmuştur bu sergide.  Bu vesileyle başta valimiz, hattat ve müzehhiplerimiz olmak üzere emeği geçen herkese tekrar şükranlarımı sunuyorum.
 
Velhasıl-ı kelâm:
Hani derler ya: “Kuran-ı Kerim Arabistan’da indi, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı.”
Bu söze artık küçük bir ekleme yapma zamanı geldi:
“Kuran-ı Kerim Arabistan’da indi, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı ve Erzurumlular yazdı.”