Salgın dolayısıyla alınan tedbirlerden kademeli olarak geriye dönüşe, Allah biliyor ya çok sevindik…
Ve yine bir o kadar da endişelendik doğrusunu isterseniz…
Tamam, iyileşen hasta sayısı vaka sayısını katladı; bu iyiye işaret ama gelin görün ki, pozitif vakalar bugün olmuş binlerle ifade ediliyor yine de…
Bu bir risk midir, evet risktir…
Hele hastalığın ikinci dalgasından bahsedilen bir dönemde ki, aslını sorarsanız riskten bile ötededir…
Dolayısıyla tedbirlerin gevşetilmesi noktasında sanki biraz acele edildiğini düşünüyoruz biz…
Öyle ya…
45 gündür ciddi bir uyum ve ahengi zaten yakalamıştık; kabul ediyoruz, çalışan ve esnaf kesimi için hiç de kolay değildi bu süreç… Fakat şöyle de bir gerçek var ki, normalleşmenin ayak seslerini de, işte bu ahenk sayesinde duyabildik…
Keşke…
Ah! Keşke Mayıs ortasını bir görseydik yine de…
Tedbirleri gevşetmeyi gerekirse bayram ertesine bıraksaydık yani, ne olurdu ki!
Allah korusun!
İşlerin yoluna girmeye başlamış olması dolayısıyla gösterilecek bir rehavet, bize bir felaketi de yaşatabilir!
Bakınız!
Vaka sayıları ortada…
Yanı sıra insanlardaki rahatlık ve boş vermişlik de tabi…
Ne olur öyleyse?
Olacağı şu: virüsün önünde yeni ufuklar açılmış olur vesselam!
*
Gelelim Erzurum’a…
Evet, salgınla mücadele ve vaka sayıları ortalamasına göre; denilebilir ki Erzurum Türkiye’nin en şanslı kentlerinden birisi… Düşünün ki, son 10 gündür neredeyse bir tek pozitif vakaya bile rastlanmadı…
Ama bu demek değildir ki, Erzurum’da kimseye bir şey olmaz!
Şunu hep atlıyoruz!
Bu şehirde virüs var mı?
Var…
Virüsün enfekte ettiği insanlar var mı?
O da var…
Peki, virüsü taşıdığı halde herhangi bir belirti göstermeyen ya da göstermeyenler var mı?
Kesinlikle var…
Yani?
Yanisi şu:
Salgın noktasında Türkiye’nin belki de en şanslı illerinden birisi olan Erzurum, her an Türkiye’nin en talihsiz kentlerinden birisine de dönüşebilir…
Evet, bu doğru…
Çünkü son birkaç gündür virüsü, salgını, tedbiri, sosyal mesafeyi ve temas ortamını bütünüyle unutmuş bir Erzurum seyrediyoruz…
Neyin kafasını yaşıyorsak artık!