Şehirleri şehir yapan değerlerin başında şifahi kültürle ilgili efsanelerde yer alır. Bir ağıt, bir hikâye, bir şiir, bir koşma insanları günümüzden alıp yüzlerce yıl öteye götürür. Her ağıtın efsanesi, her türkünün bir hikâyesi kulaklarda çınlar. Yol kenarındaki garip bir mezarın, dağ başındaki hafif bir tümseğin söyleyecekleri vardır. Erzurum Vilayet sınırları içinde böyle onlarca efsaneye sahip , türbe, zaviye, mezar ve kümbet vardır. Her bir mezarın, kümbetin, mesire yerinin, kaybolmaya yüz tutmuş mezarların bir hikayesi vardır. İşte bu hikâye veya efsanelerden birisi "Ahmet Baba Ziyaretgahıdır".
Öyleyse kimdir bu Binamaz Ahmet? Nerede Yaşamıştır? Neden efsanelere konu olmuştur? Ahmet Baba ziyareti şehirden 23 kilometre uzakta şehrin güney-batı yönünde, Çat-Erzurum karayoluna 4 kilometre uzakta bulunan Kümbet Köyü içindedir. Ahmet Babanın kabri köy camisinin yakınında bulunan eski bir medresenin batı tarafındadır. Kitabesi yoktur. Baş tarafında külah ve kavuk vardır. İşte efsane bu kabirde yatan Ahmet Baba ile ilgilidir.
Dilden dile, gönülden gönüle dolaşan, çevreye sözlü gelenekle yayılan Ahmet Baba hikâyesi anlatıla anlatıla efsaneleştirilmiştir.
Köyün bir ağası, yanında çalışan bir işçisi vardır. Ahmet adındaki bu işçi kendi halinde verilen işleri yapan, hürmette kusur işlemeyen saygılı birisidir. Ancak her Ezan okunduğunda köyden hızla kaçar, Nügi deresi tarafına gider camideki namaza iştirak etmezmiş. Köylüler Ahmet'in bu durumuna bir anlam veremez, dolayısıyla Ahmet'in Namaz kılmamak için bu davranışı yaptığına hükmederleşmiş. Bu nedenle köylüler Ahmet'in adını "binamaz veya beynamaz" koymuşlar.
Ancak iş köylülerin bildiği gibi değilmiş. Ahmet; bütün vakit namazlarını Kabe'de kılar sonra tekrar geri dönermiş. Bu durum günün birinde hacca giden ağasının canının helva istemesiyle aşikâr olmuş.
Bir hac mevsimi Ahmet'in Ağası hacca gitmiş. Ağa Hacda iken evin hanımı bir güzel un helvası, kara helva yapmış. Evin Hanımı pişirdiği helvadan bir sahanda(lenger) Ahmet'e vermiş. Verilen helvayı yiyen Ahmet; evin hanımına bir sahan daha ver de bunu da "ağama götüreyim" demiş.
Hanım verdiği helvadan Ahmet'in doymadığına hükmederek bir sahan(lenger) helva doldurarak Ahmet'e vermiş.
Helvayı alan Ahmet bütün hızıyla evden koşarak ayrılmış. Her zaman gittiği dere tarafına yönelmiş kısa bir müddet sonra gözden kaybolmuş.
Ağa bu esnada Kâbe'yi tavaf etmekte imiş. Ahmet getirdiği sıcak helvayı bir anda ağasının önüne koymuş ve oracıkta sırra kadem basmış.
Ağa sahanı(lengeri) tanıdığı gibi o kısa an içinde ellerin sahibini de tanımış.
Hac işi bitip bütün hacılar memleketlerine dönerken adet gereği hacılar köye yakın yollar üzerinde hacıları karşılarmış. İşte Kümbet köyündeki komşularda ağalarını karşılamak için "Zerdige Boğazına" doğru gitmişler. Hacdan gelen ağanın elini öpmek için sıraya giren köylülere hitaben; "beni bırakın, beni bırakın gidin Ahmet'in elini öpün asıl hacı odur" diye yönlendirme yapmış.
Hacı ile birlikte köye gelen komşuları Ahmet'i bulmaya gittiklerinde Ahmet'in vefat ettiğini görmüşler. Bunun üzerine Ağa; Ahmet'in vefat ettiği yere Selçuklu tarzında bir kümbet yaptırmış ve adına da "Ahmet Baba Ziyareti" demiş.
İşte o gün, bu gündür "Ahmet Baba efsanesi" dillerde dolaşmaya, gönüllerde yer etmeye başlamış ve günümüze kadar gelmiştir.
Doğru kelime ÜGİ Deresi