Erzurum Teknik Üniversitesi’ne önümüzdeki günlerde yeni rektör atanacağına dair haberler yer aldı gazetelerde. Zaman su gibi akıyor, on iki yaşına basmış genç üniversitemiz. Kuruluşlar için kısa, insan hayatı için epey uzun bir süre.
2008 Tarahinde yayımladığım 'Yüksek Öğretimde Stratejik Hedefler' raporunda yer alan Erzurum'a ikinci kamu üniversitesi kurulmasına dair teklifimin ardından, ETÜ'nün planlama sürecinde ve kuruluş aşamasında birkaç yazı kaleme almıştım.
Şehrin bilim ufkunda bir yıldız gibi parlamasını hayal ettiğimiz bu genç bilim yuvası için çabalarına tanık olduğum dönemin milletvekilleri, yerel yöneticiler ve diğer emeği geçenlere minnettarım.
Gönlüm üniversiteye ‘Erzurum Teknoloji ve Ekonomi Üniversitesi’ adının verilmesinden yanaydı, köşemde de dile getirdiğim bu önerim, bir milletvekilimizin samimi destek ve çabasına rağmen kabul görmemişti.
Üniversite açılmıştı ya önemli olan buydu, hele bilgiyi üretelim, onu teknolojiye çevirmek, kadim üniversite şehrinin, genlerine ilim kodlanmış evlatları için kolay işti.
Genç bilim sevdalısı Dadaşlar, ‘yeniçağda zenginliğin bilginin ürünü’ olduğunu pekâlâ biliyorlar ve şu açık hakikatin farkındalar: Yüksek bilim üreten beyin gücü fabrikaları, yani ‘Üniversiteler’ ve ‘Arge kuruluşları’ gece gündüz harıl harıl çalışarak zenginlik devrimine giden ‘bilgi otoyollarını’ döşüyorlar, gelişmiş ülkelerde ve ülkemizde. Böylece geleceğin ipini ellerinde tutmayı, istikbalin efendiliğini şimdiden garanti altına almayı hedefliyorlar.
Kurulduğu dönemde gönlüm ETÜ’ye, böyle yüksek bir misyon yüklemişti, hâlâ evvel ahir bu genç bilim yuvasının hemen yanı başındaki ağabeyi ile birlikte şehri süper bilim ligine taşıyacağı inancımı muhafaza ediyorum.
Bana ‘şehrin, üzerinde yoğunlaşmamız gereken öncelik nedir?’ diye sorsalar, hiç tereddütsüz ‘Üniversite’, derim…Beyin gücü sektörlerine yoğunlaşmak, derim.
Bilmem tekrara gerek var mı? Dünyayı yöneten güç artık bilgidir. Emperyalist güçler günümüz dünyasında üniversiteleri eliyle “bilgi
kolonileri” oluşturuyorlar. Göz koydukları coğrafyaları ordularından önce patentlerle, markalarla; genç zihinleri yüksek teknoloji destekli yazılım ve içeriklerle donattıkları akıllı cihazlarla istila ediyorlar. Teknolojiyi kısa sürede hem kâra dönüştürüyorlar, hem uzaktan kumandalı gönüllü zombi kuşakları yetiştirmek için kullanıyorlar. Dünyayı ateşe veren işgal, savaş ve kargaşa üssü ABD'nin asıl pentagonu, sayısı 4000’i geçen üniversite ve yüksekokullarıdır.
"Araştırmaya yoğunlaşmış,
üstün bir kaliteye sahip üniversitenin kent kalkınmasındaki önemine" vurgu yapıp, ETÜ'ye ruhta millî, bilimde evrensel bir yüksek misyon yüklüyoruz. Onu, makul bir zaman diliminde Küresel bir üniversite olarak selamlamak istiyoruz.
Teknoloji müstevlilerini püskürtmenin ilk şartı onlarla yarışmak, onları aşmak.Teknoloji tüketen değil, üreten ülke olmak. Çok şükür Türkiye azmini yeteneği ile birleştirerek özellikle savunma sanayiinde önemli adımlar attı. Üniversitelerimize, Türkiye'nin 'bilimde önder, teknolojide lider' bir ülke olmasının kılavuz kaptanı olmak yakışır.
On sene önceki bir yazımda gösterdiğim hedefi tekrarlamama izin verir misiniz: “Öğrenciler, fiziki imkânlar, bilimsel ihtiyaçlar, diplomasının küresel itibarı,
istihtam ve kariyer fırsatları bakımından tercih edecekleri bölümleri listelerken, ETÜ’yü ‘ilk üç sıraya’ rahatlıkla yazabilmeli, gelecek on yıllarda… Hedef böyle yüksek, gayret bu doğrultuda olmalı…”
Geçen ay Erzurum'dayken Cuma namazını ferahlık ve sükûnetini sevdiğim ETÜ camiinde kıldık kardeşimle, sonra da kampüsü dolaştık. Kısa sürede inşa edilen yerleşke, sosyal tesisler, yerleşkeden insanı mest eden palandökenin ihtişamlı manzarası hoşuma gitti. Yeni bir üniversiteyi ders okutulacak hale getirmek, idari binalar, derslikler inşa etmek; laboratuvarlar için araç gereç, kütüphaneye yayın temini hiç de kolay işler değil. Allah uzun ömürler versin, kurucu rektör Prof. Dr. Muammer Yaylalı Hocamız, tecrübe, dirayet ve geniş çevresini konuşturmuş, az zamanda çok işler başarmış.
Yerleşkeyi terk ederken kardeşim Vefa’ya, kıymetli hemşehrimiz Prof. Dr. Nurettin Topçu’nun şu tespitlerini anlattım, size de aktarayım: “Üniversite, fikirlerin barınacağı yerdir. Mütevazı bir kulenin çatısı da ona kâfi gelir. Eski asırlardan kalma bir kral sarayı olan Sorbonne, içinde dolaşan adamlarla çatırdayacak kadar harap bir binadır. Yalnız Erzurum Kongresinin toplandığı binada değil, bir köylü evinde de üniversite açılabilir. Çünkü onun gösterişe hiç ihtiyacı yoktur. Kendi tabii işleyişiyle bünyesini genişletir.”
Evet, üniversitelerin gösterişe hiç ihtiyacı yoktur, ama bilime, irfana, araştırmaya ihtiyacı pek çoktur!
Atanacak yeni rektöre şimdiden başarılar diliyorum.