Erzurum öyle büyük bir aşk ki; bu aşkın kıymetini bilenler için!
Bilmeyenlere zaten bir sözüm yok!
Erzurum aşkı olmayanlar zaten bu şehrin hep aleyhine konuştular, iş işlediler.
Kimi rantı için karaladı, kimisi gitmek için.
Kimi Erzurum’dan para kazanmak için Erzurum’u bir meta ve artılarını fırsat gördü, kimisi gitmek için kendince haklı bahaneler uydurdu.
Ben kaza ile gidenlerdenim!
Her zaman aklımda Erzurum, Erzurum’daki akraba ve dostlarım ve Erzurum’un tabiatı, kara kışı, yemyeşil baharı, serin yazı, güzün ise sapsarı ovaları ve dağlarıyla Erzurum özlemim oldu.
Bu öyle bir aşk ki; çevremdekiler benim için “bülbülü altın kafese koymuşlar, ah Erzurum” demiş boyutuna kadar getirdiler.
Erzurum’da selam verirsiniz, alan tanıyıp tanımadığına bakmadan selamınızı hürmetle alır!
Espri yaparsınız, hangi dereceden yakın veya uzak olduğunuz, kültür seviyesi ne olursa olsun size cevabı espriyle verir. Bu zekânın ve samimiyetin bir göstergesidir.
İşinize sizden daha sağlam koşacak, hastanıza, cenazenize sizden daha fazla sahip çıkacak Erzurum’un insanıdır. Komşu Erzurumludur mesela! Komşu denince önce Erzurumlu akla gelir.
Belki de insan ilişkilerinde çürümenin en yavaş geliştiği ildir; Erzurum.
Kapitalizmin daha az etkilediği, günlük hayata daha yavaş geçebildiği ildir Erzurum!
Çelebisi, düşüneni, kıymet bileni, nezaketi Erzurum’un şiarıdır.
Tabiat denince her mevsimde ayrı renk urba giyinen tabiatı, sevenlerini hasretle bekleyen çocuklar gibidir.
Kayak yapacaksanız daha uygun bir Palandöken bulabilir misiniz?
Dağlarda spor amaçlı yürüyüşleri, tırmanışları için hem güvenli hem son derece uygundur, sevimlidir.
Gece yatağıma yattığımda kendimi hep Erzurum’un dağlarında arkadaşlarımla yürüyüş hayalinde bulurum.
Kuşburnu ağaçlarının, alıçların, yaban armutlarının, frenküzümlerinin, yabani eriklerin, kuşüzümlerinin, muşmulaların, böğürtlenlerin, ardıç ağaçlarının mevsimlere göre aldığı renkler ve size sunduğu yabani lezzetleri düşünürüm.
Derelerin sesleri, kuşların cıvıltıları kulaklarda öyle bir nağme bırakırlar ki tekrar gidene kadar o nağmeler kulaklarınızdan bir daha çıkmazlar!
Güneş, Erzurum dağlarına, ovalarına bir başka doğar, güne vedası ise farklı ışık huzmeleriyle hüznünüzü örten bir kadife kumaşa dönüşür!
Erzurum’un her tabiatından dönüşte içinizden bir şeylerin orada kaldığını hissedersiniz. Bu kalan, özgürlüğünüzdür. Beyninize kazıdığınız ümitlerinizdir.
Her yeri yaşanmaz yapanlar, burada yaşanmaz diyenlerdir.
Her yerde olduğu gibi yaşamasını bilmeyenler, Erzurum’da yaşamasını öğrenemeyenler elbette zevk alamazlar!
Sabah namazı sonrası kahvede bir bardak çayı hiç dostlarınızla içtiniz mi, ya da sabah çorbasını?
Ya da akşamları birkaç dostunuzla ovada bir tur attınız mı?
Ya da bir mekânda oturup sohbet etme alışkanlığınız hiç oldu mu? Erzurum türküleri aslında Erzurum’da dinlenir; ovada gecenin sessizliğini yırtan bir Erzurum türküsü dinlemek ne kadar güzeldir!
Sıklıkla ovanın sesini yakından dinlemek için ovaya indiniz mi, bilmiyorum, ama bunları yapmadınızsa, bunları yapılacak başka bir ili de ben bulamadım!
Ramazan ayının güzelliğini, kandil gecelerinin güzelliğini, bayramların coşkusunu başka şehirde bulamadım.
Yaşamak için yaşadığınız yeri sevmeniz gerekir! Şehirle ilgili sıkıntılar her yerde var, biraz az, biraz çok; severseniz düzelme şansı fazladır.
Ben Erzurum’u gerçek bir aşkla seviyorum!