ERZURUM’DA ‘REŞİT’ OLMAK KOLAY İŞ…

Yakutiye Kaymakamlığı’nın önünden geçiyoruz.
O da ne!
Trafiği çift yönlü olarak kapatmış Büyükşehir Belediyesi. Ne Tortum yolu istikametine gidiş, ne de aynı yönden bu tarafa doğru geliş var.
Resmen kilit olmuş kavşak!
Merak ediyor ve kim olduğunu hatırlayamadığımız yanımızdaki bir dostumuzla beraber, belediyenin çalışma yürüttüğü bu bölgeye doğru ilerliyoruz.
Ne görelim?
Büyükşehir Belediyesi, geçtiğimiz yıllarda kapattığı yol ayrımlarını meğer trafiğe açıyormuş yeniden.
İnanır mısınız, ikisini birden hem de!
Bir sevindik, bir sevindik ki, sormayın gitsin!
Sonra, ekip şefi olduğunu tahmin ettiğimiz bir görevlinin yanına ilişiverdik:
- Kolay gelsin, dedik.
- Teşekkürler, diye yanıt verdi ekip şefi.
Devam ettik:
- Demek yol ayrımlarını yeniden trafiğe açıyorsunuz. Bak bu güzel oldu, zira cümle âlem dert yanıyordu bu kavşaktan.
- Evet, dedi şef.
- Başkanımız bu konuda bizzat talimat verdi. Bir diğer ekibimiz de, Çat Yolu’nda çalışıyor.
Atıldık hemen:
- Orada nasıl bir çalışma var ki?
Şef, kendinden emin bir biçimde:
- Göğüs Hastanesi’nin önünde bir yol ayrımı vardı, vakti zamanında orayı da kapatmıştık. Başkan, o yol ayrımının da yeniden açılması talimatını verdi.
İster inanın, ister inanmayın!
Sevinçten, neredeyse boynuna sarılacaktık ekip şefinin.
Kolay değil, yıllardır vatandaşı bihuzur eden o iki kavşağa çekidüzen veriliyordu nihayet.
Ardından, döndük o kim olduğunu şu an itibariyle de yine hatırlayamadığımız dostumuza ve dedik ki;
- Helal olsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’e. Biliyor musun, biz bu iki kavşağın da haberini yapmış ve hatta gözden kaçmasın diye, bir de sürmanşetten görmüştük. Demek Başkan Sekmen’in dikkatinden de, hassasiyetinden de kaçmamış; helal olsun.
Arkamızı tam dönüp oradan uzaklaşacakken, şen-şakrak bir çocuk sesiyle irkildik bu kez:
- Baba, baba!
Sesin geldiği yeri bulmaya çalışmamızla başımızı yastıktan kaldırmamız bir olmuştu. Bağıran o çocuk; -Mevla cümlemizinkini bağışlasın- beni uykumdan uyandırmaya çalışan küçük oğlum Mehmet Akif’miş meğer. Ve gördüklerimiz ise, sadece ve sadece bir rüyadan ibaretmiş.
Tüh be!
Ne de çok sevinmiştik hâlbuki!
 
GÖZDEN Mİ KAÇTI,
GÖZ MÜ DOLDURAMADI?
Şimdi!
Büyükşehir Belediyesi söz konusu kavşaklarla ilgili yeni bir düzenleme yapar mı, yapmaz mı bilmiyoruz.
Hem umursamıyoruz da artık.
Öyle ya!
Bu meseleyi gündeme getirişimizin üzerinden tamı tamına 20 gün geçmiş. Bu süre zarfında ne bir ses çıkmış Büyükşehir Belediyesi’nden, ne de nezaketen bile olsa bir açıklama yapılmış. Gözden mi kaçmış yoksa göz mü dolduramamış, orasını bilemiyoruz artık.
Bu arada!
Gördüğümüz şu rüya boyunca yanımızda olan ve kim olduğunu bir türlü hatırlayamadığımız birisinden bahsettik ya hep?
Şükürler olsun ki, hatırladık en sonunda!
Yanımızdaki o şahıs var ya, bizim meşhur Reşit’miş meğerse.
Eeee!
Oğlum Reşit! Sen söyle, sen işit!kıvamında olursa bir şehir; o şehirde yaşayanların rüyasına da, ancak Reşit Efendi gelir.
Allah hayırlara yorsun, ne diyelim…
 
****************
 
BU SORUNUN ÇÖZÜMÜ “KENTSEL DÖNÜŞÜM”MÜŞ
Hatırlarsınız.
Deprem gerçeği ve Erzurum’daki yapıların denetimiyle ilgili olarak naçizane görüşlerimizi paylaşmıştık dün.
Ve demiştik ki;
- Erzurum’daki yapıların sağlamlık ve depreme dayanıklılık testinden geçirilmeye ihtiyacı var.
Haklıymışız…
Gün içerisinde inşaat mühendisi bazı büyüklerimiz ve dostlarımız ulaştı bize. Her biri de, yapılaşma konusundaki ‘çarpık’ manzara ve muhtemel bir depremde kesinlikle karşılaşacağımız o kötü sona çekti dikkatleri.
Hatta ve hatta bu hususta bir takım senaryoların bile hazırlandığını iddia edenler oldu…
Falanca bölgede deprem olursa can kaybının en az şu kadar olması bekleniyor! Filanca şehirde bir deprem olursa, o şehrin falanca kısımlarında şu kadar can kaybı bekleniyor!” gibi.
Düşünebiliyor musunuz?
Eğer varsa doğruluk payı, demek ki bölge bölge ve il il bir takım tahminler koyulmuş ortaya.
Sahi!
Senaryosu var da bu işin, çözümü yok mu peki?
Varmış elbet.
Ama öyle kolay da değilmiş.
Neymiş o çözüm, biliyor musunuz?
KENTSEL DÖNÜŞÜM.
Evet, hani şu dilimize pelesenk ettiğimiz mesele.
Dediler ki mühendis dostlarımız:
Kentsel dönüşüm kolay bir iş değil. Devletin bu dönüşümü bir çırpıda sağlaması ise, kesinlikle imkânsız. Bu işin maliyetini tek başına devletin karşılamasının zaten mümkünü yok. Bu yüzden süreç içerisinde yapı sahiplerine de sorumluluklar düşüyor ama elini taşın altına da koyan yok maalesef. Hem vatandaşa da çok görmemek gerek; çünkü iyi-kötü, içine başını soktuğu bir çatısı var. En önemlisi bu vatandaşın kendisi de biliyor herhangi bir depremde başına gelecek olanı. Ama ne yapsın, o da kentsel dönüşüm halinde evinin elinden gitmesinden veya yeni bir ev alamamaktan korkuyor. Bu süreç işte böylece uzayıp gidiyor.”
Yani!
Yanisi şu:
Ne kadar çok kentsel dönüşüm, o kadar kurtuluş. Ne kadar az kentsel dönüşüm, o kadar yıkılış.
Erzurum’un bu husustaki çapı da belli olduğuna göre: en iyisi mi, gelin hep birlikte duaya sarılalım yine!
Ve diyelim ki:
Allah’ım sen cümlemizi her türlü afetten muhafaza ve dahi emin eyle!
Âmin.