İlk kitap, ilk peygamberle tanışan insanoğlunun hayatında kitap hep var ola gelmiştir. İnsanlar dinlerini bu kitaplardan öğrenirken sosyal hayatla ilgili düşüncelerini de kayalar, tabletler, taşlara, papirüsler ve kâğıda yazarak korumuş bize kadar intikallerini sağlamışlardır.
Medeniyetler kitaplar üzerine inşa edilmiş, kütüphaneler kurulmuş insanlarının bunları okumaları sağlanmıştır. İskenderiye, Bağdat, Kurtuba kütüphaneleri hala efsaneliklerini koruması bu gerçeklikten kaynaklanmaktadır.
Şüphesiz Erzurum'da tarihi bu süreçten nasibini almış Selçuklu, İlhanlı dönemlerinde Çifte Minareli Medresede, Ahmediye, Yakutiye, Sultaniye ve Mehdiye Medreselerinde kütüphaneler oluşturulmuş insanlığın emrine amade kılınmıştır.
1370-1520 yılları arasında meydana gelen savaşlar, yangınlar, felaketler ne yazık ki meydana getirilen bu eserlerin yok olmasına neden olmuştur. Kanuniyle başlayan şehirleşme yeniden ilim hayatını düzenlemiş alimlerin yetişmesi için fırsat doğurmuştur. Özellikle 1750'lerden sonra kitap ve alim sayısında artışlar gözlenmiş 1700-1830 arasında kütüphaneler teşekkül etmiş sonraki yüz yıl içinde şehrin işgallere uğraması sonucunda ne yazık ki elde edilen bu kazanımlar yok olmuş geriye pek az nadide eser kalmıştır. Kitapların yazılması, basılması, satılması Osmanlı döneminde Hattatlar eliyle olmuş Sahaflar aracılığıyla da okuyucularıyla buluşması sağlanmıştır. Erzurum'da ilk sahafla ilgili yazılı bilgiye 1870 yılında rastlıyoruz.
Ulaşım zorluklarına rağmen Erzurum'daki sahaflar İstanbul'da neşredilen kitapları Erzurum'a getiriyorlardı. Onlardan biride Sahhaf Mehmet Efendi idi. Sipahi Pazarında ki dükkânında kitap işiyle uğraşırdı. Mehmet efendi o zaman gazeteye verdiği ilanda İstanbul'dan kitapların geldiğini duyuruyordu. İlanda ; "Kırk Vezir Hikayesi", Ebu Ali Sina", Seyyit Battal Gazi", Lügat-i Osmani", "Fezleke-i Katip Çelebi", Şanizade Tarihi", "Ahmediye", "Zeyl-i Şakyık-ı Numaniye" , "İnşa-ı Aziziye", " Divan-ı Leyla Hanım", "Tarh-i İbn-i Haldun" ve "Divan-ı Nesimi" adlı eserlerin okuyucularını beklediği kaydediliyordu.
Cumhuriyetle birlikte Mehmet Necati Beyin kitap toplama ,onları okuyucuyla buluşturma gayretlerine şahit oluyoruz. Taş mağazaların üst kısmında bulunan "İlim Ocağı" adlı dükkan da sahhaflık yapıyordu.(Tebriz Kapı No:12) Mehmet Bey temin ettiği, eski, yeni eserleri İlim Ocağında bir araya getiriyor böylece sahhaflık geleneğini sürdürüyordu. Mehmet Beyin dükkanında 2000-7000 arasında değişen kitap bulunuyor insanların okumasına sunuluyordu. Mehmet Bey bu nadide eserleri 1931 yılında önce valiliğe vermek istemiş ancak olumsuz cevap alınca 1932 yılında Belediyeye teklif etmiş belediyede olumsuz cevap vermiş son bir denemede yaparak Çifte Minareli Medresede kendisine yer verilmesini burada okuyuculara hizmet edeceği isteği de geri çevrilince 1957 yılında İstanbul'a göç etmiş giderken de bu eserleri çuvallara doldurup İstanbul'a götürmüştür.
Bir diğer Sahafımız "Eski Kuru Hapanda" bulunan küçücük dükkânın da sahhaflık yapan müezzin İbrahim Ay amcaydı. Gürcü kapıdaki mütevazi bu dükkanda eski Osmanlıca, Arapça, Farsça yazılmış nadide kitapları alır ve satardı. Dönemin yaşlı amcaları buraya gelir çay eşliğinde kitap sohbetleri yaparlarken o nadide eserlerin el değişmesi de sağlanırdı. Ancak orası da ne yazık ki değişime ayak uyduramadı. 1980 sonrasında Kuru Hapan yıkılırken ne yazık ki bu güzel Sahhaf dükkanı da yok edildi.
1983 senesinde Dadaş Sinemasının olduğu yerde Eskişehirli bir Üniversite öğrencisinin sahibi işlettiği sahaf evi kısa bir süre faaliyette bulundu. 1986’dan sonra Doğuş Sahaf ve Kitabevi eski ve yeni kitapları satmaya başladı.Halen Vakıf İş Hanının ikinci katında Yaşar Atnur tarafından işletilmeye devam etmektedir.Ayrıca Taşhan'ın alt katındaki bahçeli bedestende yer alan dükkanlardan birini işleten Zakir Hoca'nın eski kitaplar satan bir Kitabevi bulunmaktaydı.
Şimdilerde en eski kitapçı ve aynı zamanda sahaflık yapan Muammer Çelik Hoca bu işlerin duayeni durumundadır. Muammer Bey Dergâh, Ülke kitap evlerini işlettikten sonra bu günlerde Göze Sahaf evini Çağrı İş Merkezi birinci katta işletmeye devam etmektedir.
1995 Senesinde Nizamettin Korucu "Günay Kitap Sergisi" adı ile Tebrizkapı semtinde sahaflığa başlıyor. Sonradan adını "Birlik Sahaf ve Kitapevi" olarak değiştiriyor. 1. Vakıf İşhanı’na taşıdığı dükkanını daha sonra İsmet Paşa Caddesinde kiraladığı zeminden bir dükkana aktarıyor. Burasını 1999’da devir ederek Yoncalık semti, peşinden de Erzincankapı Çarşısında "İnşirah Sahaf ve Kitapevini" açıyor. Sahaf Nizamettin Korucu halen Saray Bosna caddesinde ki iş yerinde faaliyetlerini sürdürmektedir. "Birlik Sahaf ve Kitapevini" işleten Rahmi Kaya ise Aşağı Mumcu da bulunan Şevki Bey pasajına taşıyarak ticari faaliyetlerini burada sürdürmeye devam etmektedir. Bir başka sahaf evi de 2005 yılında üniversiteli biri bayan diğeri erkek olan iki arkadaş Büyük Postane’nin karşısında bir apartmanın üçüncü katında sahaf kafe şeklinde açılıyor. Burası da yaklaşık bir sene sonra faaliyetlerine son veriyorlar.
Ayrıca Erzincankapı’da bir başka ikinci el kitap alıp satan kitapçı daha var. Bu iş yeri daha çok yeni kitapları satmakta, dükkanın bir bölümünde ise sahaf kitapları bulundurmaktadır. Bu geçen süre içinde İbrahim Ay'dan sonra kitap alıp satanlar daha çok yeni yazı kitapları alıp satmakta olup o eski sahaf özelliğini koruyamamaktadırlar. Bu nedenle sahaflık mesleği eski ihtişamı kaybetmiş, bugünlerde epey yara almıştır.
Not: Kitapçı dükkanları önce yayınlanmıştı.