ERZURUM'DA YEDİ HAFTALAR VARDI

Fazla değil otuz yıl öncesinden bahsedersek “Yedi Haftalardan” da söz etmemiz gerekir. Çünkü bu haftalar kentli, köylü, esnaf ve tüccar için o kadar önemliydi ki yıllık çalışma takvimleri buna göre ayarlanırdı.

1940’lardan 1980’lere kadar süren bu dönemde herkesin gözü yedi haftalarda idi. Bu yıllarda yükler önceleri deve kervanlarıyla, kağnı arabalarıyla, at arabalarıyla, kamyonlarla, yük trenleriyle ve tırlarla taşınır insanlarda buna göre ayaklarını uzatırlardı.
Erzurum ve yöresinde Temmuz ve Ağustos ayılarında buğday, arpa, çavdar, mercimek, eylül ayında kuru fasulye, bal, ekim ayında şeker pancarı ve patates ürünlerinin hasat zamanıydı. Tarlalar, çayırlar biçilir ve harman zamanı özellikle köylerde ve şehrin kenar mahallerinde tam bir karnavala dönerdi. Harmanlarda dövülen buğday, arpa ve çavdar tığları sabahın erken saatlerinde yabalarla savrulur taneler ve samanlar birbirinden ayrılırdı. Buğday, arpa ve çavdarlar eleklerle elenir telislere doldurulur evlere, ambarlara taşınır sonra öğütülmek için değirmenlere götürülür veya satılmak için ayrılanlar buğday pazarlarında satılırdı. Daphan ovasında elde edilen mercimekleri Bursalı tüccarlar alır peşin parayı verirlerdi. Toprak Mahsulleri depoları alınan buğdaylarla dolardı. Böylece üreticinin cebine sıcak para girer, köylü, kentli bayram ederdi.
Ürünler satılmış, ceplere para girmiş artık alışveriş zamanı gelmişti. Oğlunu evlendirecek babalar, kızını kocaya verecek anneler, nişanlanacak gençler hep bu mevsimi beklerlerdi. Değirmenlerde öğütülen unlar “un meydanında” alıcıya çıkar, patates çuvalları müşteri beklerdi. Bütün bunlar yedi haftalarda gerçekleşir esnaf, tüccar ve İstanbul toptancıları bayram ederlerdi.
Köyden kalkan, kasabadan her ihtiyaç sahibi alacaklarını almak için, yaya, atlı arabalı, kamyonu veya trenle şehre akın eder bir kış yetecek miktarda mal alıp evine dönerdi.
Bir çuval şeker, kilolarca çay, tenekelerle gaz yağı alınırdı. Kışlık ve yazlık fark etmeden alınan elbiseler, top top kumaşlar alıcı ile satıcı arasında el değiştirirdi. Müthiş bir para trafiği oluşur bu durumdan herkes memnun olurdu. Esnafın yüzü güler onlarda bir yıllık hazırladıkları malları bu yolla satar ve para kazanırlardı.
Buzdolabı olmadığından alınanlar bozulmayacak cinsten ve muhafaza edilebilir olmalıydı. Asırların verdiği tecrübelerle, tenekelerle yağ, kurutulmuş yiyecekler ambarları doldurur artık herkes rahatlardı.
Okullar açılmış öğrencilerin giyecekleri, önlükleri, pantolonları ve ceketleri bu mevsimde alınırdı. Kalem, defter, silgi ve kitaplar yedi haftaların içinde satılan ürünler arasında idi.
Çeyizler alınmış, halılar, kanepeler kabaralı gelin sandıkları yerlerine ulaşmış sıra yedi gün sürecek düğünlere gelmiştir. Davullar çalınır, halaylar çekilirdi. Düğünler renkli seyirlik oyunlara sahne olur orta oyunları kıran giderdi.
Erzurum barlarının 37’sininin tamamı oynanır kadın düğünleri çok renkli geçerdi. Erkeklerin giremediği düğünlerde 10 yaşından büyük erkek çocukları alınmaz ve tam bir gizlilik içinde bayanlar arasında olurdu. Kaynanalar başköşede oturur sözleri emir telakki edilirdi.
Erkek düğünleri davullu, zurnalı olur hakikaten dostluğun ve arkadaşlığın örnekleri sergilenirdi. Delikanlı başılar otoritelerini koyar bir tatsızlığın çıkmasını önlerlerdi. Tilki yastığını almak için damadın sağdıçları gelip alır edeple düğün evinden uzaklaşırken bahşişleri de eksik etmezlerdi.
Tebrizkapı, Mahallebaşı, Tahtacılar, Taşmağazalar, Gürcükapı esnafı ve tüccarı işte yaşanan bu yedi haftaları dört gözle bekler ve bir yılık satışlarını bu haftalarda yaparlardı.
Düğün, dernek, okul alışverişi derken insanlar kendilerini hep bu haftalara göre programlardı. Yıllar ilerledi, motorlu araçlar çoğaldı, evlerde buzdolapları mutfak alışkanlığımızı değiştirdi. Televizyonlar sosyal hayat üzerine etki ederek yüz yılık bir geleneğin tükenmesine sebep oldu. Artık insanlar yedi haftaları hatırlamamakta düğünü, nişanı yılın her mevsimine yapmaktadırlar.

Bu yıllarda kültür değişmeleri o kadar hızlı oldu ki 1980’den sonra artık yedi haftalarda tarihi oldu. 40 yaş altı insan gurubu bu sosyal, ekonomik ve kültürel değişimi görmedi duymadı ve hatırlamadılar bile.