“Makus talih” diye bir şey yoktur. Talihi de tarihi de bizzat insanın kendi yazar. Bugünler, Erzurum’un
silkinip yeniden kendine geleceği günlerin adıdır. Bu yüzdendir ki…
“Ya yeni bir yol bulacağız, ya da yeni bir yol yapacağız!”
Milli şairimiz merhum Mehmed Akif Ersoy, “Ati’yi karanlık görerek azmi bırakmak…” dizesi ile
başlayan o muazzam şirinin bir yerinde, sanki de bugünün insanına, hatta sanki de tam şu günlerde
şehir olarak yeniden yükseltmek istediğimiz Erzurumspor'umuz için bize şöyle seslenmektedir:
“iki el bir baş içindir.”
Davransana… Eller de senin, baş da senindir!
Bundan daha güzel bir tarif ve daha anlamlı bir mesaj olabilir mi?
Kimliğinde “Doğum Yeri Erzurum” yazandan tutunuz da, ömründe bir şekilde yolu bu güzel şehirden geçen herkesi bir Erzurumlu sayıyoruz.
Yani Ahmet Hamdi Tanpınar’ın o veciz ifadelerle tasvir ettiği Erzurum yani…
Erzurumspor yönetimi, -ki, hepsi de birbirinden azimli, birbirinden inançlı ve bir birbirinden çalışkan insanlardan oluşuyor- bir karar aldı ve adına “Omuz Omuza Şampiyonluğa” üst başlığıyla bir kampanya başlattı.
Eğer yüreğinde Erzurum’a dair bir his varsa, işte sen bu kampanyanın gönüllü neferidir.
Baksanıza bu şehrin iki değerli evladı olan Acun Ilıcalı ve Nusret Gökçe, mavi beyazlı ekibin yeniden süper ligde mücadele etmesi için omuz omuza verip ülke genelinde bir davete imza atacaklar.
Ne demişti merhum Akif:
“iki el bir baş içindir.”
Davransana… Eller de senin, baş da senindir!
Evet; sevgili dostlar, hakikaten bu şehrin potansiyeli, bu şehrin birbirinden değerli evlatları ve bu şehrin tarihi arka planı bize göstermektedir ki, Erzurumspor çıktığı bu yolda Allah’ın izniyle başarıya ulaşacak ve hedefinin çok ötesine göçecektir.
Bizi geç, 12 yaşındaki kızım Arsina Umay, torunlarım Mehmet Çınar, Mihrimah ve daha bir yaşında olan Duha Mina bile babalarının elleriyle, “bu çorbada bizim de tuzumuz olsun” diye o telefona sarıldıysalar bu iş bitmiştir. Yürekten inanıyorum ki, Erzurumspor tıpkı anka kuşu gibi yeniden kendi küllerinden doğacaktır.
Başarı bize Kafdağı kadar uzak değil, başarı bize, Palandöken kadar yakın…
“Ümitsizlik iman zayıflığına işarettir” demiş eskiler; el hak doğru…
Bu şehre ne ümitsizlik, ne yılgınlık, ne de çaresizlik yakışmaz…
Bu şehir ki, en zifiri gecelerde bile en çaresiz kimselere umut olmuştur.
Şimdi şu küçük kampanyanın mı altında kalacağız; hayır, böyle bir ihtimal dahi mevzu bahis değil…
Başkan Mehmet Sekmen’in himayesinde, yoluna emin adımlarla devam eden tam inanmış bir takımımız ve yönetimi var.
Ben öyle inanıyorum ki, Ömer Düzgün bir işin içindeyse o işte mutlaka hayırlı bir başarı temayüz eder.
Bir de genç, pırıl pırıl ve çalışkan bir başkanı var bu takımın…
Hüseyin Üneş…
İşini gücünü bir kenara bırakıp Erzurum'a geldi ve bu şehrin adı bir tık daha yukarıya kazılsın, diye, bu şehir kalkınsın, diye, bu şehir futbolla da hep en iyiler arasında anılsın, diye çırpınıp duruyor.
Bu genç adamın emeği elbette boşa gitmeyecek ve kendisiyle birlikte yönetimindeki arkadaşlarının akıttıkları alın teri heba olmayacak.
Haydi güzel insanım benim, haydi bu şehrin vefakar yiğitleri, haydi yüreği vatan için çarpan cengaverlerim, haydi beyaz kadar ak, mavi kadar duru olan yüreğe sahip kadınlarımız, kızlarımız ve de yarının dadaşları çocuklarımız, işte gün bugündür…
Nedir Allah aşkınıza şu bir milyon! Gelin çıtayı daha da yükseltelim…
Türkiye’de kaç şehrin bir Acun’u, bir Nusret’i var ki?
Türkiye’de kaç tane Hüseyin Üneş ya da Türkiye’de kaç tane Mehmet Sekmen var; değil ellerini, bu şehir için gövdelerini taşın altına koysun…
Yeğenim şöyle dedi, o gün bana:
“Dayı, telefonumda kontör bitti, ama az sonra kontör yüklettiğimde ilk işim beş tane SMS atmak olacak”
Bir genç ki eğer telefonuna yüz liralık kontör yükletip ve anında yarısını yardım için SMS atıyorsa, bence bu iş tamamdır; haydi hayırlı olsun…