ERZURUMSPOR YA DA TAKINTI!

Erzurumspor, evinde kazandığı maçlar serisine bir yenisini Menemenspor’la ekledi... Karşılaşmanın bazı bölümlerini saymazsak; seyir zevki yüksek bir maç izlediğimiz söylenemez, ancak İzmir temsilcisinin hırs ve mücadelesinin görülmeye değer olduğunun altını da çizmek gerek…

Tabi rakip takımın bu yönü, hepimiz de biliyoruz ki; Erzurumspor’un etkisiz futbolu sebebiyle bu kadar dikkat çekti… Yoksa Menemensporlu futbolcuların atraksiyonlarının pek de bir anlamı olmayacaktı…

Her neyse…

Şunu hep dedik, demeye de devam edeceğiz:

- Her takımın ve her futbolcunun elbette kötü oynama hakkı vardır… Ama her takım ve her futbolcunun her hafta kötü oynama lüksü yoktur!

Maalesef, Erzurumspor’daki başlıca sorunu işte bu “lükse düşkünlük” oluşturuyor…

İbrahim Akdağ mesela…

Sezon başından bu yana klasını konuşturduğu tek maç, Bursaspor karşılaşması oldu… Onun dışındaki maçlara İbrahim ha vardı, ha da yoktu…

Şimdi…

Erkan Sözeri mealen diyor ki;

- Anlam veremediğim bir İbrahim Akdağ takıntısı ve baskısı var…

İyi de…

Bunda anlam veremeyecek ne var hocam!

Düşünün ki!

Kendinizi çok önceden kanıtlamış ve birbirinden güzel de işler çıkarmış bir futbolcusunuz… Ama her ne oluyorsa, birden bire kendi kendine çalım atan, sürekli top kaybeden ve takımını devamlı yavaşlatan bir oyuncuya dönüşüyorsunuz… Bu da yetmezmiş gibi, oynadığınız oyundan çok, tamamen gereksiz agresif tavırlarınızla dikkat çekiyorsunuz…

Koyun şimdi şimdi bakalım kendinizi taraftarın yerine!

SORU ŞU:

Sahi!

Siz olsanız, ne düşünürdünüz böyle bir futbolcu hakkında?

(???)

Hah işte!

Sizin “anlam veremediğim” dediğiniz ve adını da “takıntı” olarak koyduğunuz bu taraftar tepkisinin altında, aslında bu soruya vereceğiniz cevap yatıyor…

Geçtik…

“Eleştiriye açığım” diyorsunuz, eyvallah!

Kaldı ki, biz de sizi eleştirirken; “gözünüzün üstünde niye kaş var?” demiyoruz zaten…

Diyoruz ki;

- Yapılması gereken hamleyi niye zamanında yapmıyorsunuz?

Diyoruz ki;

- Sahadaki performansları düşük olan futbolculara neden bu kadar tahammül ediyorsunuz?

Diyoruz ki;

- Futbolcuların mevki ayarlarıyla neden bu kadar çok oynuyorsunuz?

Diyoruz ki;

- En iyi savunma hücum olduğu halde, takımı niye geri yaslıyor ve 1-0’lık skorlara neden fit oluyorsunuz?

Ve biliyor musunuz hocam?

Bu soruların cevaplarını alt alta sıralayacak olursanız; siz de göreceksiniz ki, karşınıza sadece ve sadece Erzurumspor’un puan kaybettiği maçlar çıkacak…

Yoksa sizinle ne sorunumuz olabilir bizim veyahut da Erzurum medyasının!

Kaldı ki…

Ve yine en iyi siz bilirsiniz ki; bazı maçlarda yerinde ve en doğru zamanda yaptığınız hamleleri de yazıp çizmişliğimiz ve hatta size meth-ü senalar etmişliğimiz bile vardır…

Dolayısıyla hocam!

Dün ne demişsek, bugün de arkasındayız…

Yani?

Yanisi şu:

Bu şehrin de, bu şehrin taraftarının da, “size” ya da herhangi bir futbolcuya “mahsus” kişisel bir “takıntısı” yok!

Bu şehrin bir tek kaygısı var, o da; Erzurumspor’dur…

Hal böyle iken hocam!

Taraftara yahut camiaya sitem edip gönül koyduğunuz kadar, biraz da sezonun geri kalan haftaları için kaygılansanız, iyi edersiniz…

Bizden söylemesi…