Hepimizin hoşuna giden sözler vardır mutlaka.
Bir’den çoktur o sözler.
Benim hoşuma gidenlerden birisi şudur mesela:
“Rotası belli olmayan gemiye hiçbir rüzgar fayda etmez!”
***
Öyle ya…
Yola çıktınız!
Nereye gideceğinizi, hangi hedefe yöneleceğinizi bilmiyorsanız, harcadığınız emek ve gösterdiğiniz çaba beyhudedir.
***
Bu sözden yola çıkarak bir soru sorsam ve desem ki, “Erzurum’un hedefi veya hedefleri ne?”
Kim, nasıl cevap verir bu soruya, ya da verebilir mi?
***
Bundan üç beş yıl öncesine kadar, bir iki hedefivardı Erzurum’un.
Birisi Dünya Üniversiteler Kış Oyunları…
Bir diğeri Erzurum Teknik Üniversitesi’nin yer seçimiydi.
***
Zannediyorduk ki, oyunlar başladığında, bir sihirli çubuk Erzurum’a dokunacak, o anda şehir yaşanılabilir hale dönüşürken, yaşanan tüm sorunlar da bitecek, aşsızı aş, işsizi iş bulacak, kısacası yüzümüz gülecekti.
***
Aslında böyle düşünmemiz için haklı sebeplerimiz vardı.
***
Şehri yönetenler, oyunlar alındığında öylesine iddialı açıklamalar yapmış ve o kadar büyük umut dağıtmışlardı ki, hepimiz “Erzurum’a büyük piyango vurdu” sanmış, bize müjde(!) getiren“Torino kahramanları”nı ki, dönemin Valisi Celalettin Güvenç başta olmak üzere Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler’i davul-zurna ile karşılamış, hatta geziye “TuristÖmer” misali katılanları bile, ayakları altına kırmızı halılar sararak karşılamıştık.
Zafer sarhoşuyduk kısaca.
***
Ama öyle olmadığını oyunlar bittiğinde, uyandığımızda, bulutların üstünden inip, yere bastığımızda anladık.
***
Gerçi oyunlar sayesinde çuvalla para kazananlar oldu elbet.
Oyunlar öncesinde ve sırasında trilyonlar adeta havalarda uçuştu, birilerinin kasası da kesesi de fena doldu, ama sıra Erzurumlu’ya geldiğinde, dadaş ala ala o parsadan “havasını aldı.”
***
Anlayacağınız oyunlar bir oyuncaktı, oynadık!
Tıpkı ETÜ’nün yeri tartışmalarında olduğu gibi!
***
Hatırlayın o günleri.
Kimimiz Mahallebaşı’nda üniversiteye yer biçiyor, kimimiz Çat Yolu’nu adres olarak gösteriyor, kimimiz “Olmaz canım. Yenişehir’in girişinde hazırda binaları ile koca bir yer var. Üniversite oraya kurulsun”diyordu.
***
Oysa dönemin Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın başını çektiği bir grup, kararını çoktan vermiş, ETÜ’ye, Atatürk Üniversitesi’nin devasa tarım arazisini layık(!) görmüşlerdi bile.
Kimseyi dinleyen, eleştirilere kulak veren hiç olmadı maalesef.
Bilmiyorumki, Atatürk Üniversitesi’ne ait araziye göz koyan Atatürk Üniversitesi menşeli Prof. Dr. Recep Akdağ ve Rektör Prof. Dr. Muammer Yaylalı ellerine kına yakmışlar mıdır?
***
Biliyorsunuz, o tarım arazileri üzerinde bir BİM’e ait koca bir depo var, bir de Büyükşehir Belediyesi’nin yaptırdığı otobüs terminal binası.
Anlayacağınız, kişisel kaprisler, egolar ve “ben yaptım oldu” mantıksızlığıyla atılan adımlara Erzurum’un “kuş cenneti” olabilecek muazzam bir arazisi kurban edildi, hayırlı(!) olsun.
***
Bu kadar hayır ve dua’dan sonra, dönüyorum başa:
“Erzurum’un yeni oyuncağı ya da oyuncakları neler olacak?”
***
Acaba hem bu şehrin ve hem de şehrin insanının bir hedefi var mı?
“Biz neyiz, ne olduk, ne oluyor, nerden geldik, nereye gidiyoruz?” diye merak edip, soranınız!
Hiç zannetmiyorum.
***
Bakın bu şehirde binlerce ev “kentsel dönüşüm masalı” anlatılarak yıkıldı…
Halk eğitim merkezi binası “kent meydanı yapacağım” diyen Büyükşehir Belediye Başkanı’nın o büyük idealine(!) kurban gitti.
Kimsenin umuruna değil.
***
İnşaat sezonu başlayalı hayli oldu.
Var mı ortada yapımına başlanılmış bir proje, yok!
Oysa Başkan Ahmet Küçükler, yazılı bir açıklama yapmış, “Beş ayda burada kent meydanı yapacağız”demişti.
Ne zaman söylemişti busözü:
Geçen yıl, bu zamanlar.
Aradan tam bir yılgeçti, ortada ne meydan var, ne de bi çalışma.
Peki hesap soran, “Başkan, nerede o kent meydanı”diyen kimse!
O da yok.
***
Sahi şimdi Erzurum’un hedefinde hangi büyük(!) proje var?
Kale’nin etrafının açılması işini saymıyorum.
Çünkü o proje de, hayata geçmeden eskidi.
Bunun için bize, bizi avutacak yeni oyuncaklar ve senaryolar lazım.
Hem de ivedilikle.
Yoksa oynamadan, avunmadan geçer mi bu hayat böyle.
Geçmez billahi.