Erzurum’un Rus / Ermeni işgalinden kurtuluşunu elbette sadece 12 martlarda değil, her zaman düşünürüm. İçim sızlar! 12 martları düşünmek, hatırlamak, hatta büyük dede ve ninelerimizin bize gözyaşlarıyla anlattıkları ve bizlerin de hıçkırarak dinlediğimiz acı hatıralar unutulmamalı, hatırlanmalıdır! Hatırlanmalı çünkü gücü kuvveti, ekonomisi ileride olan bir ülkeyi kimse işgal edemez! Osmanlı; çeşme, türbe, borç alarak saray yaparken 1733 yılında Rahip Stephan Hales tansiyon hastalığını tanımlandı ve 1881 yılında Samuel Siegfried tansiyon ölçme aletini icat etti!
İşgal derken, bütün bir vatanımız emperyalist ülkeler tarafından işgal edilmişti. Vatanın dört bir tarafı yabancı askerlerin postalları altındaydı ve çeşitli işkencelere bu milletin evlatları maruz kalmış, katlediliyorlardı!
Atatürk geldi; işgal bitti. Atatürk bu milletin bağrından çıkmış, “Geldikleri gibi gidecekler” demişti, işgalcileri gönderdi, vatan kurtuldu. Bu elbette anlatması, yazması kadar kolay olmayan müthiş bir irade, müthiş bir azim, müthiş bir vatan sevgisiydi! Bağımsızlıktan başka şartı yoktu! Bağımsız olduk!
İşgalin nasıl bittiği kadar asıl, niçin başladığı üzerinde durmamız gerekiyor. O işgallere niçin gelmiştik? Vatanımız niçin işgal edilmişti! Düşüncelerimizi bu yöne yönlendirmemiz gerekiyor! Ki; bir daha böyle işgaller, parçalanma riski, toprak kaybı yaşamayalım!
Ceddimiz Osmanlı, yıkılan bütün Türk, Müslüman Türk veya Müslüman devlet veya imparatorlukları saray geleneklerini sürdürdüler! Padişahlık demek, tek kişinin kararı ile ekonominin, savaşların, üniversitelerin, vatandaşın yönetilmesindeki hukukun, kanunların, bütün yargı ve yürütmelerin tek kişinin kararıyla yapılması demektir. Düşünebiliyor musunuz; padişah orduyu almış savaşa çıkıyor, nereye gidiyoruz diye soran sadrazamına “Bunu vücudumda bir kıl bilse onu keserdim” diyor! Bu kabul edilemez! Oysaki bir akıl ile yüz akıl aynı şey değildir, çok katılımcıların aklı, bilgileri ile de zaten bir kişinin bilgisi, aklı mukayese dahi edilemez.
Dünyada bilgisayar, tıp, savaş sanayi, ilaç, uzay, otomobil sanayilerinin çalışmaları hızla gelişir ve her gün yeni icatlar edilirken, Osmanlı bunlardan habersizdi!
Mesela Erzurum’da ve Doğu Anadolu bölgesinde bir tane doktor yoktu! (Dedemin soğuktan donan ayağını bir berber ameliyat etmiş). İstanbul dışında üniversite yoktu! Fabrika yoktu! 250 sene matbaa yoktu; daha ne olabilirdi ki?
İşgallerin, yıkılmaların en büyük sebebi, akıl, bilgi, gerçekçilik ve dünyaya teknolojilerde, icatlarda, bütün sanayilerde yetişememektir. Gerçek geri kalmanın sebebi üretim yapamamaktır! Üretim olmazsa, dünya ile rekabet yapabilecek sanayi geliştiremezsek bütün yapılan işlerin hiç bir anlamı kalmayacaktır?
İşgal sırasında katledilen ve vatanımız için bütün zamanlarda düşmüş, tatlı canlarından vazgeçmiş, bütün şehitlerimizin ruhları şad, mekânları cennet olsun; Allah cümlesine gani gani rahmet etsin!