Hastanelerimizin sayı olarak artmış olması, çok lüks binalarda olması, teknik açıdan gelişmesi hızlı olsa da; maalesef sağlıkta ilerlediğimizi düşünmüyorum!
Dertli kimdir deseniz; “sırtına kaldıramayacağı yük binendir” derim!
Yaşlı, yatalak hastanız var! (Allah evlerden ırak etsin)
Aklı kısmen başında!
Bazen hatırlıyor, bazen hatırlamıyor!
Yatalak; yani yatağa bağımlı!
Altı bezli, günde birkaç defa altını değiştirmek zorundasınız!
Günde dokuz on defa mama ile beslemek zorundasınız!
Hasta inliyor; sancısı fazla; bağırıyor!
Şekeri dört yüze yakın! (374)
Acilden bu hastayı evinize götürün yapacak başka bir şey yok diye taburcu edip eve gönderiyorlar!
Evde iğneci, pansumancı, hasta bakıcı, psikolog, hemşire, beslenme uzmanı rolünü öğrenmelisiniz! Bu eğitimleri almanız yıllar bile sürse; çünkü ortada devlet ve doktoru yok!
Bu hastaları hastaneler kabul etmiyor çünkü!
“Götürün ölümünü bekleyin” diyorlar, açıkça!
Hasta ise sabaha kadar evde bağırıyor, inliyor!
Takdir ne zamandır bilinmez ama gününü bekliyor; acısıyla, ağrısıyla!
Bir başka hasta beyin kanaması geçirmiş, kan sulandırıcı verilince bağırsak kanaması geçirmiş! Ameliyatla bağırsak dışarı alınmış!
Yatalak, her şeyiyle bir başkasının bakımına muhtaç!
Bağırsağın ucundaki torbada kan görünce hasta sahibi ameliyat eden doktoruna başvurmuşlar!
Aldıkları cevap “bize getirmeyin, bizim yapacak bir şeyimiz yok, eve götürün”!
Yani eve götürün ölümünü bekleyin!
Ağrı ve sızısına, inleme ve kanamasına tıp müdahale etmiyor!
Ölsün!
Ölsün de bu hastanın yani bu gözden düşmüş vatandaşın ağrısının dindirilmesine, nefesinin daha rahat almasını sağlayacak, susuzluğunu giderecek sözün kısası; biraz daha rahat etmeğe kanunen hakkı yok mu?
Dünya bu işi su ve beslenmesini keserek ölüme terk etmekle çözmüş!
“Pasif ötenazi” demişler adına!
Bizim dinimizde bu cinayet!
Palyatif bakım üniteleri de olmasa bu hastaya bakacak vicdan maalesef yok!
Dört yüz seviyesindeki kan şekeriyle hastayı “yapacak bir şey yok, götürün evde bekleyin” diye taburcu eden zihniyeti ben açıklayamam, anlayamam da; ya siz?
Hastayı evine götürdünüz; iğne yapamazsınız! (zaten hem yasak hem kanuni olarak hem vicdanı olarak sorumlu olursunuz.) Evde kan alamazsınız, açık yaraya pansuman yapamazsınız, acil bir durumda müdahale edemezsiniz!
Açıklaması; bırakın ağrısıyla, sızısıyla ölsün; maalesef!
Evine götürün devri resmen başladı; çünkü yapacak bir şey yok(!)
Acısı, ağrısı, kanamasıyla, yarasıyla, bağırması, inlemesi, sızısıyla hasta için tek çözüm sınıkçı veya kocakarı ya da şarlatanlar!
Çünkü doktorların büyük bir kısmı bu hastalara artık bakmıyorlar!
Ve devlet nerede diye soracak olsam ve devletin ağzı olsa “bu arada çok işim var, nasılsa hastanın aklı başında yok; biraz da sızlansın, inlesin; ne fark eder, o da bir an önce ölsün, kurtulsun(!)” diyebilir!