GECE VE YALNIZ

Gökyüzü ışıklarını kapattığında her tarafı hüzün sarar.
En kalabalık evlerin sessizliği, öldürücü bir çığlık olur boğar geceyi.
Ay bir dede şefkatinde göstermeye görsün kendini, yaraları sızlar bütün yalnızların.
Kalabalık evlerin salonlarında ışıklar tek tek söner.
Acıklı şarkılar sızar küçük odaların perde boşluklarından.
Acınası yalnızlar, cam kenarlarına yaklaşmaya cesaret edemez.
Küçük odalarının kararmış duvarlarına tutunmuş halde, eski fotoğraflar çıkar önlerine.
İsteseler de onları yerlerinden sökemezler.
 
Şimdinin yalnızları, efkârlarını eski güzel günleri hatırlarına getirerek bilerler.
Daha çok acıtsın diye ayrılıkları, birlikte oldukları zamanları hüzünlü bir şarkı gibi aralıksız terennüm ederler.
Hiç eskitemezler acıları…
Hiç bitiremezler!
Kabuk bağlamaz ayrılıkları, unutulmak nedir bilmez çocuksu yalnızlıkları.
 
Sadece ara sıra pişmanlık kaplar yüreklerini.
Geri döndüremeyecekleri her şey sırasıyla geçer akıllarından.
Yeni bir şarkı koyarlar o zaman CD’ye…
Pişmanlıklarını bastırıp, yalnızlıklarıyla baş başa kalabilmek için. 
 
AŞK ÖRTÜSÜYLE KİRLERİNİ GİZLEYEN ZALİM
 
Bitkinliğim sadece ayaklarıma hükmediyor.  Aklım taptaze hayallerin peşinde durmaksızın yollarda.
Bedenim koşmaktan aciz düşmüş, hülyalarım her an yeni bir seferde.
Gözümün kesmediği yolları ruhum bir adımda geçmek hevesiyle tutuşuyor.
Soluk soluğa durmaya çalışırken, ciğerlerim başka nefeslerin peşinde!
Dünya kadar kısa olmayan bir yolculuğun telaşında, aşk için düşmüşüm yollara zahir.
Yol boyu ayağıma takılan sevda dikenlerinin hiç biri aşk renginde kanatmıyor yüreğimi.
Hayatımdan gelip geçenlerin, gelip geçici olduklarını, geçip gitmelerinden biliyorum.
Bana sonsuz kere sonsuz, terk-i mümkünsüz bir aşk gerek, anlıyorum.
Ortadan kaybolanların, günü geldiğinde geçersiz kalanların, acısı zaman merhemiyle sızıya çalanların, durmaksızın aradığım olmadığını belliyorum.
Aşk diye etrafımda dolaşan efsun, sihirle kerametin ayrımına vardığımdan beridir seninle işim kalmadı benim.
Aşk örtüsüyle kirlerini gizleyen zalim, ayan açık güzelliğe meftun olduğumdan beri,  mumdan sönük ziyanı şemse denk tutmuyorum.
Şimdi git artık aşk suretine bürünmüş hain. Hemen git ve kendine oynaşacak yeni acemiler bul.
Yeni yetmelerin günü birlik arzularında kendine acıtacak yeni canlar seç.
Hayatın beni uğurladığında elimden çekip alıverdiğine, aşk denmesine kalmadı tahammülüm.
Kalbime sonsuz bir aşkın müjdesi dolduğundan beridir, işim olmaz fenayla.
Ve işim olmayacak artık aşk sosuna bulanmış elma şekerleriyle.
Ben şehvetimi aşk sanmaktan bizar düşmüşüm.
Ve şekvacıyım bu bulamacı aşk diye tezgâhlara sürenlerden.
Şimdi ebedi bir aşkın ışığında gözümün kamaşmasına aldırmadan yüreğimle sürüyorum izini.
Geliyorum aşk, geç kalmanın hüznünü sonsuzlukla telafi edeceğini bilerek…
Geliyorum, hiç gitmeyeceğinin sırrına ererek.
Teslim oluyorum, bendene sonsuzca sahip çıkacağına güvenerek.
Kapındayım aşk, yüz sürmek için mübarek cemaline!