2013 yılında bir devlet politikası olarak “Demokratik ya da Barış süreci” adı altında başlatılan süreçte Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “İyi şeyler olacak” demişti. Ben de bunun üzerine 24 Mart 2013 tarihinde “Gelecekte İyi Şeyler Olabilir mi?” başlıklı yazımı köşemde sizlerle paylaşmıştım.
2015’e gelindiğinde siyasi sorumluluk alanlar “iyi şeylerin” olmadığını söylemektedirler.
Yayınlanan bu yazımı sizlere tekrar sunmak istedim. Kurban bayramınızı kutlar, iyiliklere, barışa ve kardeşliğe katkı sağlamasını dilerim.
“Sosyal olaylarda geleceği okumak bir kehanet işidir. Kehanette bulunmak ayakları yere basan gerçekler değil, umutlar ve dileklerdir. Geleceğe kehanetle bakmak daima insanı yanıltmıştır. Gelecekte daha iyi şeyler olacak demek, gerçekte olacak şeyler değil, olmasını umduğumuz şeylerdir. Olabilir de olmaya bilir de. Evlilikler, iş ortaklıkları hep bu niyetle kurulur ancak iyi sonuçlar da vermeye bilir.
Zaman zaman insan kendini yanıltmıştır. Ben bunu yapmamam gerekir ama niye yaptım dediğimiz çok olmuştur. Ya da en sevdiğimiz insan hakkında bunu bana yapmaması gerekirdi ama nasıl yaptı deriz.
İnsan daima bu güvensizliği ile insandır. Onun için güven duyulan insan en saygıya değer olan insandır.
Hz Âdem cennette (bahçede) eşi Hava ile karşılaşınca ilk ilişkilerinde sınavları aldatılmak ve aldanmak üzerine oldu. Birbirlerini suçladılar ve bahçeden kovuldular. Evlatları olan Habil ve Kabil birbirlerini suçlamaktan daha öteye giderek kıskançlık ve çekememezlik duygularını en ağır tonda yaşayarak kardeş kardeşi öldürerek trajik bir insan davranışı örneği sundular. Bu olayda da kardeşin biri kendini çok suçladı, karga kadar olamadığını itiraf etti.
Hz. Musa kendi toplumunca sıkça aldatıldı. Hz İsa din tahripçisi olduğu ve Yahudi toplumunun sahip olduğu Musa şeriatını (yasalarını) uygulamadığı ve bu yasaları bozduğu için çarmıha gerilerek asıldı.
Hz. Muhammet, putları şefaatçi sayan ve bunları Tanrı’ya ortakçı kılan Mekke halkının inançlarına karşı çıkınca Mekke’den Medine’ye hicrete mecbur kaldı.
Hz. Muhammed’in vefatından sonra en yakın dostları arasındaki yaşanan iktidar kavgaları Hz Ebubekir hariç diğer üç halifenin suikastlarla ve savaş meydanında sahabelerce öldürülmesi gelecekte iyi şeylerin olmadığının örnekleridir.
Bolşevik Rus isyanını yapan, Rus Çarını ailesiyle beraber ortadan kaldıran halk, bu rejimin sarhoşluğunda yeryüzü cennetini kurduklarını iddia ettiler. 1917-1954 yılları arasında rejim kendi yurttaşlarından 53 milyon insan öldürdü. Mao, Çin’de yaklaşık 27 yıllık iktidarında 70 milyon yurttaşını öldürdü. Amerika Vietnam’ı işgal etti ve 1,5 milyon insan öldürdü. Geleceğin iyi olacağını vaat ettiler iyi şeyler olmadı
Yine de gelece yönümüzü dönerek ve geleceğimizin bu günümüzden daha iyi olacağımızı umarak yaşamak arzusundayız.
Geleceğimizi inşa ederken hayatımızın öznesi olmalıyız. Eğer dış sömürgeci güçler işin içindeyse ki içinde, geleceğimiz elem ve hüsranla sonuçlanacaktır, çünkü geçmişte de geleceğimizin iyi olacağını söylemişlerdi.
Türk İmparatorluğunu (Osmanlıyı) yıkanlar geleceğiniz iyi olacak diye yıkmadılar mı? Yıkılmasına elbirliğiyle yardım ederek katılanların geleceği iyi olduysa şimdiki bu durumlarını niye yıkıyorlar. Demek ki, yıkım işi devam etmektedir.
Isırıldıkları yılanın deliğine tekrar ayak uzatmak insanın ne kadar gafil olduğunu gösterir.
Afganistan ve Irak’ın işgali, Arap baharı adı altında yapılan dış müdahaleler, Büyük Orta Doğu projesi kapsamında uygulanan çabalara hep kuşkuyla yaklaşmamız gerekir. Çile, gözyaşı, parçalanmışlık ve erdemsizlikten başka iyi şeyler görmedik.
Ülkeleri ve ülkemizi terör batağına saplayarak binlerce insan kaybına sebep olanların, her türlü basın ve yayın yoluyla kin ve nefret tohumlarını saçarak bölen, parçalayan ve ötekileştirenlerin, silah satmak için etnik, dini ve ideolojik ayrımcılık yapmalarını sağlayanların, aynı ülkenin yurttaşlarını birbiriyle savaştıranların, ülkeleri milyarlarca maddi kayıpla yoksul düşürenlerin rahat duracağını mı sanalım. Ya da onların siyasetine alet olanların akıllandığına mı inanalım.
Bizler Londra’da, Moskova’da, Paris’te, Pekin’de ve New York’ta değiliz, onlar tüm Türk ve İslam yurtlarında dilleriyle, askeri üstleriyle, diplomasisiyle, bankasıyla, modasıyla ve sinemasıyla en ücra köyümüzde, kasabamızda oldukları sürece bizim geleceğimizde iyi şeylerin olacağını söylemek son iki yüz yılı bilmemek demektir.
Peki, mutlu geleceğimizi niye inşa edemiyoruz? Filozofların, erdemli devlet başkanların, gerçek velilerin, bilginlerin ve sanatkârın yoksa bunu yapamazsın. Hakikate ve gerçeğe vicdanın, aklın ve kalbin kapalıysa, bilgiye ve bilime istekli değilsen, dünyayı iyi anlamıyorsan, erdemli olmada kendine olan inancını kaybetmişsen, kul-köle mantığıyla yaşıyorsan, erdemli değerler yaratamıyorsan mutlu geleceği inşa edemezsin. Mutsuzluk kapıda seni ve beni yakalamak için pusudadır.
Son yüzyılda baş yastıkta vefat etmiş kaç Türk ve İslam ülkesi devlet başkanı vardır. Kaddafi ve Saddam’ın hazin sonu, birlikte geleceğimizi inşa edeceğimiz halkın insan kalitesini göstermeye yeter. Bu açıdan bakınca mutlu geleceğimizi inşa etme işimizin ne kadar zor olduğunu gösteriyor.
Yine de biz bir kehanette bulunarak diyelim ki; gelecekte iyi şeyler olacak, umut ve ümitlerimizi kaybetmeyelim.”