Yıl: 1927... Mevsim yaz... Gazi Mustafa Kemal, Anadolu'daki zorlu kurtuluş serüveni tamamlamış, Cumhuriyet'i ilan ettikten sonra İstanbul’a gelmiştir.
Gazi Paşa, İstanbul'da Dolmanahçe Sarayı’ında misafir edilmektedir...
O günler, kendisinin yazdığı Nutuk'a son halini verme hazırlığı içerisindedir. Dolmabahçe'nin geniş salonlarında gerçekleştirdiği toplantılarda; Nutuk'tan bölümler okuyup, üzerinde tartışmalar yaptırmakta ve düşüncelerini aktarmaktadır.
Nutuk’un el yazımı müsvetteleri incelediğinde, hemen her sayfasında düzeltmelerin ve ilavelerin yapıldığı görülür. Ekleme, düzenleme ve çıkarma işlemlerinin, Atatürk tarafından ya bizzat ya da dikte ettirilerek yapıldığını biliyoruz.
Nutuk, esas olarak Ankara’da yazılmış, İstanbul’da eklemeler yapılmış ve düzenlenmiştir.
Afet İnan, Atatürk’ün yazdığı Gençliğe Hitabe’nin üç yerinde düzeltme yaptığını yazar:
İlki, “Ey Türk Genci” cümlesindeki “Genci” kelimesi yerine “Gençliği” kelimesini koyar.
İkincisi, “Galipler cebren ve hile ile” diye başlayan cümlenin başındaki “Galipler” kelimesini siler.
Sonuncu düzeltmenin ise “İşte bu ahval ve şerait içinde dahi Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır” sözüne vurgu yapar.
***
Dolmabahçe'de ki, o ozun toplantı ve tartışmalar sona ermiş ve Nutuk tamamlanmıştır.
Atatürk, son kez arkadaşlarını toplar ve “Efendiler, oturunuz ve dinleyiniz” der.
Afet İnan, o anları şöyle anlatıyor: “Nutuk'un sonuna koyacağı satırları yüksek sesle okumaya başladı.
Dinleyicilerin nefes dahi almadıklarını sanıyorum. Çünkü ben kendimi öyle hissediyor ve ulusal bir heyecanın etkisi içinde yaşıyordum.
Bütün Milli Mücadele’nin tarihi olan Nutuk, bu satırlarla son bulacaktı.
Atatürk bu metni okuyup bitirdiği zaman, derin bir nefes almış, fakat iki damla gözyaşını da bizlerden saklamamıştı.”
Kısa bir sessizlik yaşanır.
Atatürk, devam eder: “Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği Cumhuriyet’e inananlarla, onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet etmek lazımdır…
Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. İstikbalin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler tetbik mevkiine geçtiği vakit Türk milleti yükselecektir.”
***
Atatürk’ün, 15 Ekim 1927’de okumaya başladığı ve 20 Ekim 1927’de, Gençliğe Hitabe ile bitirdiği Nutuk, CHP’nin İkinci Büyük Kongresi’nde kabul edilir ve ayakta alkışlanır.
Atatürk, Nutuk’u okumayı bitirdikten sonra;
“Muhterem efendiler; bu nutkumla, milli varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklalini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğumu anlatmaya çalıştım. Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen milli felaketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu, Türk Gençliğine emanet ediyorum.” der ve Gençliğe Hitabe'yi okur.
Günümüz Türkçesi ile aktaralım:
“Ey Türk gençliği!
Birinci görevin Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin tek temeli budur. Bu temel senin en değerli hazinendir.
Gelecekte bile, seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır. Birgün bağımsızlık ve cumhuriyeti savunmak zorunluluğuna düşersen, göreve atılmak için, bulunduğun durumun olanak ve şartlarını düşünmeyeceksin!
Bu olanak ve şartlar, çok elverişsiz bir özellikte ortaya çıkabilir.
Bağımsızlık ve cumhuriyetini yok etmek isteyecek düşmanlar, bütün dünyada eşi görülmemiş bir galibiyetin temsilcisi olabilirler.
Zorla ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri ele geçirilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve ülkenin her köşesi ele geçirilmiş olabilir.
Bütün bu koşullardan daha acı ve daha tehlikeli olmak üzere, ülkenin içinde iktidara sahip olanlar duyarsızlık, sapkınlık ve hatta ihanet içinde bulunabilirler.
Üstelik bu iktidar sahipleri, kişisel çıkarlarını işgalcilerin siyasi istekleriyle birleştirebilirler.
Ulus fakirlik ve çaresizlik içinde yorgun ve bitkin düşmüş olabilir.
Ey Türk geleceğinin evladı!
İşte, bu durum ve şartlar içinde bile görevin Türk bağımsızlık ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
***
Atatürk’ün, yazdığı ve okuduğu Gençliğe Hitabe, ertesi günün gazetelerinde birinci haber olur. Ankara ve İstanbul’da ki üniversiteli öğrenciler topluca “Gençliğe Hitabeyi” okurlar.
Ankara Hukuk Fakültesi öğrencileri, Atatürk’ün açtığı yoldan, gösterdiği hedeften vazgeçmeyeceklerine dair yemin ederler ve aşağıdaki metni yayınlarlar.
“Ey Türklüğün büyük şahsiyeti, Aziz Atatürk;
Ruhlarına heyecan, dimağlarına ışık saldığın gençlik sana diyor ki:
Senin sevgini gönlünde, gösterdiğin doğru yolu bilinçli adımlarının yönünde bulan gençlik, şüphesiz ki senin dehan ve azminle Türk’lüğe hediye edilen Cumhuriyeti, hayatından daha aziz ve kutsal tanımıştır.
Onun müdafaası için hiçbir fedakârlıktan çekinmeyecek, onu gözlerken çok kıskanç davranacaktır.
Bugün de seni görmekle bahtiyar olan gençlik, tarihte masum ve asil kalmış olan milletimize her köşede içten ve dıştan tuzaklar hazırlayan bu tarihi nasıl değiştirdiğinizden ve bunların acı sonuçlarından habersiz ve hissiz kalamaz ve kalmayacaktır.
Dedelerinin gafletiyle yuvarlandıkları çukurlara bir daha düşmemek için bugünün dersini pek kara ve karanlık olan dünden, kurtuluş ve uyanışının hassasiyetini ise senin varlığından ve iradenin ateşinden alacaktır.
Milletinin hissiyatı ve sevgisini ondan aldığı saf ve mert kanla damarlarında dolaştıran gençlik, Türk’ün geleceğinin evlatları, milletin varlığına ve onun kalbi olan aziz Cumhuriyetine en ufak yan bakışların hayal ve düşüncelerine uyuşuk ve hareketsiz kalamaz.
Adı Türk, kanı Türk, bütün varlığı Türk olan millet ve onun gençleri, kendisini yokluktan varlığa, ölümden hayata, karanlıktan ışığa ulaştıranların açtıkları kurtarış çığırında her zaman bağımsızlığın ve geleceğin koruyucusu, kan ve candan çizilmiş hudutların bekçisi olacak ve sonsuza dek de öyle kalacaktır.”
***
Atatürk; gençlerimizin cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, laik, devletçi ve devrimci fikirlerle yetişmesini; aklı, mantığı ve bilimi rehber kabul etmesini; Türk ulusunu çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarmak için çalışmasını istemişti.
Atatürk; kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sonsuza değin yaşaması, başardığı devrimlerin, koyduğu ilkelerin korunması görevini de Türk gençlerine vermişti.
O günlerde, çok zorluklar aşılmış, yıkılmayan kaleler yıkılmıştı.
Milli Eğitim Seferberliği başlatılmıştı.
Bağımsızlığın ve özgürlüğün yolu açılmıştı.
Aradan 93 yıl geçti...
Yaşananlara bakınız:
Okuduğu halde iş bulamayan gençlerimiz, yurt dışına kaçma yollarını arayan beyinlerimiz çoğaldı.
Hava kirlendi, toprak kirlendi, su kirlendi.
Siyaset kirlendi, insan kirlendi, vicdan kirlendi.
Dil kirlendi, söz kirlendi, tavır kirlendi.
“Bizden- onlardan” ayırımı başladı.
Liyakat gitti, yandaşlık geldi.
Mertlik bitti, dalkavukluk çoğaldı.
Düşünceye yasak geldi, yandaşın yolu açıldı.
Sözün özü: Gençliğe Hitabe'yi yeniden okumanın tam da zamanı...