GÖÇ, HİCRET, SÜRGÜN 300 YILIN HİKAYESİ

Bu hikâye 300 yıldır Osmanlı Coğrafyasının hikayesidir. II. Viyana kuşatması sonucunda başladı. Macar ovalarından, Budapeşte, Zigetvar'dan, Kırım'dan, Karadenizin kuzey tarafından milyonlar sürülmedi mi?

Yetmedi....! Kafkaslardan, Adıgeyler, Nogaylar, Başkurtlar, Çeçenler, Çerkezler milyonlarca Müslüman Türk sürülmedi mi? Pek çoğu Karadeniz'in azgın dalgalarına yenik düşüp boğulmadı mı?

Sırbistan, Romanya, Yunanistan, Makedonya yanı top yekun balkanlardan milyonlarca Müslüman Türk evinden, barkından, ocağından, tarlasından, çayırından sürülmedi mi?

Kars yaylalarından, Muş ovasından, Van'dan Ağrı'dan Erzurum'dan milyonlar göç etmedi mi? 1820'de, 1828'de,1877'de ve nihayet 1914-1918 yılları arasında bölgeden göç eden Müslüman Türklerin sayısını tespit etmek bile mümkün değil. Beşeri kayıplarımız akıl ötesinde. Maddi ve manevi kayıplarımızın sınırı yok...!

Yemen, Hicaz, Basra, Bağdat, Filistin, Lübnan, Suriye'den Milyonlar sürmedi mi? 1990 yılında 2 Milyon Kuzey Iraktan gelen, 2013 yılından beri Suriye'den gelen 5 milyon mülteciyi yerinden yurdundan eden kim veya kimlerdi?

Kimdi bu acıların, ağıtların sorumluları?

Ruslar, İngilizler, Almanlar, Amerikalılar, Fransızlar ve bunların yerli işbirlikçileri Rum, Bulgar, Sırp, Arap, Dürzi, Yezidi, Ermeni ve diğer etnik guruplar değil miydi....!

Evet kimi Ortodoksları korumak, kimi petrol bölgelerini ele geçirmek, kimide dünün Osmanlı topraklarını pay etmek için silahlı mücadeleye sarılıp Müslüman Türk Milletini şehit etmediler mi? Daha ne zulümler işlediler......!

Eeee.....! Tamam emperyalistler suçlu ve zalimdiler tamam.... Peki bizi yönetenler ne yapıyordu? Birazda bunu sorgulasak....?

Ne yazık ki acı olan bu yüzleşmeyi yapamadık. Batılı emperyalistler bölgeyi parçalamak için yüzlerce, binlerce ajan gönderip Osmanlı coğrafyasını karış karış gezip her türlü bilgiyi ülkelerine taşırken Osmanlı bürokrasisi, Osmanlıyı yöneten paşalar ne yazık ki bu oyunların farkına bile varamadılar...!

Azınlıklar ve misyonerler; yetimhaneler, sağlık merkezleri; hastaneler, iptidai mektepleri, Rüştiye ve idadiler açarken biz ne yazık ki ancak 1850 sonrasında bunun farkına varabildik ama çabalarımız ne yazık ki yeterli olmadı.

Azınlıklar, misyonerler kurdukları matbaalar yoluyla milyonlarca el ilanı, broşür, kitap, İncil basıp bedava dağıtırken biz bir Elif Ba'yı bile basıp Müslüman çocuklara ulaştıramadık.

Hastanelerimiz, tıp fakültelerimiz, ebelerimiz yoktu. Tıp Fakültesini 1864 yılında üniversiteyi ancak 1900 yılında kurup sürekli hale getirebildik. Medreseler fonksiyonlarını yitirmiş bilim üretemiyorlardı.

Batı sanayileşmeyi başarmış, fabrikalar kurup üretim yapınca bizim dededen kalma tezgâhlarımız fabrikaya karşı mağlup olmuştu. Bir örnek olarak 1860'larda Erzurum yöresinde 13.000 dokuma tezgâhı varken İngiliz kumaşları girince tezgâh sayımız 3.000'lere düşmüştü. Buda gösteriyor ki sanayide de yenilmiştik.

Birinci Dünya Savaşı'nda yedi cephede savaşmamıza karşılık savaş sonunda yenilmiş, Mondros Mütarekesi ile Osmanlının tabutuna çivi çakmış, ölümü bekliyorduk.

Her alanda geri çekiliş devam etmiş, Sakarya da sona ermişti. Bu ülkenin düşmandan temizlenmesiyle sonuçlanmış, devam eden yıllarda Hatay milli sınırlara katılmış, 1974 yılında Kıbrıs çıkarması sonucu KKTC kurulmuştu.

2013 sonrasında milyonlarca Müslüman Türk ve Arap ülkemize sığınmış ABD, Rusya Suriye'de tam bir soykırım yapmayı başlatınca 2016 sonrasında Afrin, El bab, Aynel Arap ve şimdide İdlip ve çevresi düşmandan temizlenecektir.

Umudum "Sakarya" ile başlayan ilerleme "TÜRKMENELİ CUMHURİYETİ" kurularak güney sınırlarımızın güvenceye alınması ile sona ermesidir.

ALLAH ORDULARIMIZI MANSUR VE MUZAFFER EYLESİN.