Arada bir oyunbozanlık eden o zıpçıktılar da olmasa Erzurum gayet “nizami” bir şehir…
Vali Okay Memiş de, bu tespitin altını kalınca çizerek, ahaliye teşekkür ediyor.
İşimiz gereği dışarı çıkıyoruz…
Daha önce de ifade etmiştim, gazeteye yürüyerek gidip geldiğim için pek çok kimseye göre daha fazla gözlem yapma imkânı buluyorum.
Erzurum halkı hakikaten örnek gösterilecek bir olgunluk, sabır ve basiretle hem kurallara riayet ediyor, hem de klasik ramazan sendromuna prim vermeden uhrevi bir sükûnetle hayırlı sonucu bekliyor.
Dün gazeteye gelirken yolda, nöbet başındaki bazı polis memuru arkadaşlarla sohbet ettim.
Dikkat ettim onlar da en az vatandaş kadar sakin, sağduyulu ve yaptıkları görevin öneminin idrakinde kimselerdi.
Büsbütün de dertsiz ve sorunsuz değillerdi ama…
Sordum en çok ne yoruyor sizi?
“Şikayet gibi olmasın fakat…” diye başladılar. Yine de ağlayıp sızlanmadılar. İstekleri son derece makul ve insani…
Soğuk ve yağmurlu şu günlerde aynı noktada saatlerce nöbet tutmak hem de oruç ağızla, bu fedakâr kardeşlerimizi biraz yoruyor. Aynı şartlar jandarma için de geçerli…
Biz şehir merkezinde yaşayanlar hep polis ve bekçileri görüyoruz. Oysa kırsalda da olağanüstü mücadele veren Mehmetçik var, onları da unutmamak lazım…
Polis, artık eskisi gibi değil…
Neredeyse tamamı üniversite mezunu ve polis mektebi tedrisatından geçmiş.
Donanımlı gençler yani…
Başka bir şikâyetiniz var mı, diye sorduğumda, önce konuşmak istemediler ama ısrar edince söylediler:
“Biz vatandaşımıza karşı elimizden geldiği kadar nazik ve anlayışlı olmaya çalışıyoruz. Cezalandırmak yerine, uyarmayı ve bilgilendirmeyi tercih ediyoruz. Fakat bazen bizi de üzen sahnelere mecbur kalıyoruz. İtiraz ediyor, kafa tutmaya çalışıyor ve polise yalan söylüyor. Keşke bunlar da olmasa.”
Haksız da değiller hani…
Yazının başında, “oyunbozanlık eden o zıpçıktılar” dediğim, işte tam da polis memurlarının tarif ettiği kimseler…
Zaman zaman ben de şahit oluyorum onlara…
Zannediyorlar ki böyle davranmak bir marifet…
Neyse ki sayıları gerçekten çok az, yani istatistik olmayacak kadar az…
Farkındayım…
Yaşlılarımız da gençlerimiz de artık bunaldı.
Kolay değil haftalardır dört duvar arasındalar.
İnsanın evi de olsa o dört duvar, bir müddet sonra hapis hayatına dönüyor.
Lakin neylersin ki şartlar, bu mecburiyeti elzem kılıyor.
Hani Başkan Erdoğan diyor ya, “Az daha dişinizi sıkın.”
Başka çare yok…
Eğer bu illetten bir an önce kurtulmak istiyorsak, millet ve devlet olarak fedakârlık yapmak zorundayız.
Amerika başta olmak üzere Batı’nın durumu ortada işte…
İşi baştan ciddiye almadılar, şimdi en ağır biçimde bedel ödüyorlar.
Biz öyle olmayalım…
Kaldı ki bizim milletimiz sabrı da sebatı da bilir, çok şükür…
Geçen ramazan pide almak için fırınların önünde kuyruklar oluşurdu, fena mı oldu; baksana bu ramazan pideler bize geliyor.
Bir de bu yanından bakalım…
Şaka bir yana, göreceksiniz ki sabır, milletimizin selameti olacak.