Ticaret ve Sanayi Odası (ETSO) seminer salonunda düzenlenen ‘Kadına Şiddet’ konulu panele Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyolji Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Nuray Karaca, Psikiyatri Dr. Doğan Gültekin ve Avukat Kübra Ertugay Güven konuşmacı olarak katıldı.
Paneli Erzurum Vali Yardımcısı Mehmet Levent Kepçeli, Palandöken Belediye Başkan Yardımcısı Doğan Alp, Baro Başkan Yardımcısı Osman Akın, Baro Genel Sekreteri Avukat İlknur Sarcan, Baro Kadın Hakları Kurul Üyeleri, bayanlar ve öğrenciler izledi.
‘ÇOCUKLARIMIZ ŞİDDETİN SESSİZ KURBANLARI’
Avukat Kübra Ertugay Güven’in sunumu Kadına yönelik şiddet içerikli slayt gösterimi ile başlayan panelde söz alan Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Nuray Karaca, Ülkemizde yüzde 20’in üzerinde kadına şiddet eğilimi olduğuna dikkat çekti. Doç. Dr. Karaca, şiddet içeriği ile yaptığı konuşmada, “‘Kadına şiddet olayları dış ülkelerde daha düşüktür. Kadına şiddet bir sonuçtur. Arkasındaki nedenleri çok iyi irdelememiz gerekir. Bizim besleyen değerlere kültürel kotlara ihtiyacımız var. Kadına şiddet nedir ? eşit olamayan gücün karşında yenik düşmesidir. Şiddetin iki yüzünü yaşıyoruz. Birincisi gizli, ikincisi ise açık olanıdır. Açık olanı nerede medyada görüyoruz. Şiddet ve kadının mağduriyeti devam ediyor. Altında yatan nedenler aile içinde yaşamış durum dahil , bu erkek içinde geçerlidir. Aile yapısında aldığı kültürel değerlerini devam ettirmesidir. Çocuklarımız aile içinde gördüğü şiddetin sessiz kurbanıdır. Sosyolojik açıdan yapılan çalışmalarda şiddetle büyüyen çocuk, şiddet uyguluyor. Ata erkin bir toplum yapısı içerisinde bölgeler arasında büyük farklılık var. Ülkemizde her 10 gebe kadından biri şiddete maruz kalıyor. En çok şiddeti yaşayan bölge içinde Kuzey Doğu Anadolu, Orta Anadolu ve Güneydoğu Anadolu, buradan bakınca kapalı bir toplum yapısı aile içerisinde erkek çocuğun veya kız çocuğunun büyümesini eşit şartlarda yetiştirmiyor. Yozlaştırılarak aile içi şiddetine başvuruyor. Aile içinde kız çocuğu şiddeti görüyorsa erkeğin karşında sessiz kalabiliyor.
Sosyolojik olarak özellikle kırsalda yaptığımız çalışmalarda kadınlara ‘şiddet görüyor musunuz ?’ sorusuna ‘hayır’ cevabı alıyoruz. Daha sonraki, süreçte özeline girdiklerimizde şiddet gördüklerini anlatıyorlar. Bunu söylemekte aşağılanma, utanma ve rahatsızlık hissediyorlar. Ekonomik şiddet var, cinsel yönden şiddet var. Eğitim düzeyi düşük olan ailede erkek para vermeyerek onu mahrum ederek bunu gerçekleştiriyor. Bu da boşanmayla sonuçlanıyor. Burada medyanın olumsuz örnekleri şiddeti tetikliyor. Toplumdaki şiddetin en önemli nedeni ise ekonomidir. Doğal olarak iletişim kuramaması gibi şiddetin baş göstermesi ve süreç içinde mağdur olan çocuklarımız oluyor. Çocuklarımız aile içinde gördüğü şiddetin sessiz kurbanı oluyorlar. Dünya Sağlık Örgütü’nün ayrı bir çalışmasında ise anne ve babaların genç yaşta evlendirilmesinin de bir birleri iletişim kurması son derece zor. Bu mesajlarla birlikle şiddetin cinsiyeti yok diyorum” dedi.
AVUKAT GÜVEN,’‘CİNSEL SUÇLARLA İLGİLİ YASALAR AĞIRLAŞIYOR’
Panelde söz alan Erzurum Barosu Kadın Hakları Kurulu Üyesi Avukat Kübra Ertugay Güven ise yeni Türk Ceza Kanunu’nda cinsel suçlarla ilgili yasa maddelerin ağırlaştırılmış olarak ceza yaptırımı bulunduğunu ifade etti. Avukat Güven, “Kadının vücut bütünlüğüne yönelik tecavüz ve taciz gibi cinsel şiddet içeren suçları, birey-insan olarak kadına yönetilmiş eylemler olarak değerlendirmiyordu. Cinsel suçlar içeren suçların, öncelikle toplumun genel ahlak ve adabını rencide ettiği kabul görüyordu. Bu nedenle bu tür suçlarda ‘topluma karşı suçlar’ başlığı altında ele alınıyordu. Yeni Türk Ceza Kanunu’nda bu yaklaşımı reddederek, cinsel suçlarda korunması gereken değerlerin toplumsal ahlak, gelenek ve göreneklerden önce, bir insan olarak kadının kendisi ve onun vücut bütünlüğü olduğunu kabul etmiştir. Bu suç grubu yasada ‘Cinsel Dokunulmazlığı Karşı Suçlar’ altında kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasını, kadınların ve çocukların bedensel ve cinsel haklarının yasal olarak korunabilmesi son derece önemli ve 30’dan fazla değişiklik içeriyor. İlk maddesinde amacı ‘Kişilerin hak ve özgürlüklerini korumak’ olarak tanımlanan yeni yasada cinsel suçlarla ilgili tanımları genişletip cezaları ağırlaştırıyor.Yeni kanun’da evlilik içi tecavüzü suç olarak düzenleniyor.Aile bireylerine kötü muamele, bakım, destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyenler hakkında yapılacak suç duyurusunda 1 yıla kadar hapis istemi ile ceza yaptırımları bulunuyor.” Diye konuştu.
Panelden sonra, Baro Başkan Yardımcısı Osman Akın, Baro Genel Sekreteri Avukat İlknur Sarcan tarafından panelistlere plaket verildi.
Paneli Erzurum Vali Yardımcısı Mehmet Levent Kepçeli, Palandöken Belediye Başkan Yardımcısı Doğan Alp, Baro Başkan Yardımcısı Osman Akın, Baro Genel Sekreteri Avukat İlknur Sarcan, Baro Kadın Hakları Kurul Üyeleri, bayanlar ve öğrenciler izledi.
‘ÇOCUKLARIMIZ ŞİDDETİN SESSİZ KURBANLARI’
Avukat Kübra Ertugay Güven’in sunumu Kadına yönelik şiddet içerikli slayt gösterimi ile başlayan panelde söz alan Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Nuray Karaca, Ülkemizde yüzde 20’in üzerinde kadına şiddet eğilimi olduğuna dikkat çekti. Doç. Dr. Karaca, şiddet içeriği ile yaptığı konuşmada, “‘Kadına şiddet olayları dış ülkelerde daha düşüktür. Kadına şiddet bir sonuçtur. Arkasındaki nedenleri çok iyi irdelememiz gerekir. Bizim besleyen değerlere kültürel kotlara ihtiyacımız var. Kadına şiddet nedir ? eşit olamayan gücün karşında yenik düşmesidir. Şiddetin iki yüzünü yaşıyoruz. Birincisi gizli, ikincisi ise açık olanıdır. Açık olanı nerede medyada görüyoruz. Şiddet ve kadının mağduriyeti devam ediyor. Altında yatan nedenler aile içinde yaşamış durum dahil , bu erkek içinde geçerlidir. Aile yapısında aldığı kültürel değerlerini devam ettirmesidir. Çocuklarımız aile içinde gördüğü şiddetin sessiz kurbanıdır. Sosyolojik açıdan yapılan çalışmalarda şiddetle büyüyen çocuk, şiddet uyguluyor. Ata erkin bir toplum yapısı içerisinde bölgeler arasında büyük farklılık var. Ülkemizde her 10 gebe kadından biri şiddete maruz kalıyor. En çok şiddeti yaşayan bölge içinde Kuzey Doğu Anadolu, Orta Anadolu ve Güneydoğu Anadolu, buradan bakınca kapalı bir toplum yapısı aile içerisinde erkek çocuğun veya kız çocuğunun büyümesini eşit şartlarda yetiştirmiyor. Yozlaştırılarak aile içi şiddetine başvuruyor. Aile içinde kız çocuğu şiddeti görüyorsa erkeğin karşında sessiz kalabiliyor.
Sosyolojik olarak özellikle kırsalda yaptığımız çalışmalarda kadınlara ‘şiddet görüyor musunuz ?’ sorusuna ‘hayır’ cevabı alıyoruz. Daha sonraki, süreçte özeline girdiklerimizde şiddet gördüklerini anlatıyorlar. Bunu söylemekte aşağılanma, utanma ve rahatsızlık hissediyorlar. Ekonomik şiddet var, cinsel yönden şiddet var. Eğitim düzeyi düşük olan ailede erkek para vermeyerek onu mahrum ederek bunu gerçekleştiriyor. Bu da boşanmayla sonuçlanıyor. Burada medyanın olumsuz örnekleri şiddeti tetikliyor. Toplumdaki şiddetin en önemli nedeni ise ekonomidir. Doğal olarak iletişim kuramaması gibi şiddetin baş göstermesi ve süreç içinde mağdur olan çocuklarımız oluyor. Çocuklarımız aile içinde gördüğü şiddetin sessiz kurbanı oluyorlar. Dünya Sağlık Örgütü’nün ayrı bir çalışmasında ise anne ve babaların genç yaşta evlendirilmesinin de bir birleri iletişim kurması son derece zor. Bu mesajlarla birlikle şiddetin cinsiyeti yok diyorum” dedi.
AVUKAT GÜVEN,’‘CİNSEL SUÇLARLA İLGİLİ YASALAR AĞIRLAŞIYOR’
Panelde söz alan Erzurum Barosu Kadın Hakları Kurulu Üyesi Avukat Kübra Ertugay Güven ise yeni Türk Ceza Kanunu’nda cinsel suçlarla ilgili yasa maddelerin ağırlaştırılmış olarak ceza yaptırımı bulunduğunu ifade etti. Avukat Güven, “Kadının vücut bütünlüğüne yönelik tecavüz ve taciz gibi cinsel şiddet içeren suçları, birey-insan olarak kadına yönetilmiş eylemler olarak değerlendirmiyordu. Cinsel suçlar içeren suçların, öncelikle toplumun genel ahlak ve adabını rencide ettiği kabul görüyordu. Bu nedenle bu tür suçlarda ‘topluma karşı suçlar’ başlığı altında ele alınıyordu. Yeni Türk Ceza Kanunu’nda bu yaklaşımı reddederek, cinsel suçlarda korunması gereken değerlerin toplumsal ahlak, gelenek ve göreneklerden önce, bir insan olarak kadının kendisi ve onun vücut bütünlüğü olduğunu kabul etmiştir. Bu suç grubu yasada ‘Cinsel Dokunulmazlığı Karşı Suçlar’ altında kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasını, kadınların ve çocukların bedensel ve cinsel haklarının yasal olarak korunabilmesi son derece önemli ve 30’dan fazla değişiklik içeriyor. İlk maddesinde amacı ‘Kişilerin hak ve özgürlüklerini korumak’ olarak tanımlanan yeni yasada cinsel suçlarla ilgili tanımları genişletip cezaları ağırlaştırıyor.Yeni kanun’da evlilik içi tecavüzü suç olarak düzenleniyor.Aile bireylerine kötü muamele, bakım, destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyenler hakkında yapılacak suç duyurusunda 1 yıla kadar hapis istemi ile ceza yaptırımları bulunuyor.” Diye konuştu.
Panelden sonra, Baro Başkan Yardımcısı Osman Akın, Baro Genel Sekreteri Avukat İlknur Sarcan tarafından panelistlere plaket verildi.
Editör
Son Güncelleme: 26.11.2014 10:47