Mobbing ile Mücadele Derneği Erzurum Temsilci Başkanı Jale Hülya Alcan, kadınların sürekli şiddete maruz kaldığını belirterek Türkiye’den her 5 kadından 1’i boşanmak veya ayrılmak istediği için öldürüldüğünü söyledi.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadınlar için çeşitli etkinliklerin düzenlendiğini fakat dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye'de kadınlar değişik biçimlerde şiddete uğradığının altını çizen Mobbing ile Mücadele Derneği Erzurum Temsilci Başkanı Jale Hülya Alcan, ”Kadınların eğitimden yoksun bırakılarak eve mahkûm edildiği, ekonomik faaliyetinin yasal ve geleneksel birçok engelle kısıtlandığı, çalışma yaşamında bin bir haksızlık ve ayrımcılıkla karşılaştığı, kendi kaderine terk edilen, toplumun en korumasız ve en zayıf halkası; biz kadınlarız! Şiddet yaşı, etnik kökeni, dini, kültürü, eğitim düzeyi, yaşadığı toplum ya da ekonomik ve sosyal statüsü ne olursa olsun her kesimden kadının maruz kaldığı evrensel bir olgu. Kadına yönelik şiddet, cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel ve psikolojik hasarla sonuçlanan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır. Mobbing ve şiddet kadın sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Şiddet gören kadınların fiziksel ve ruhsal sorunları diğer kadınlara göre çok daha fazladır ve bu kadınlardan her üçünden biri intihar girişiminde bulunmaktadır. Ruhsal, fiziksel, cinsel şiddet ve işyeri tacizi yalnızca bedenlere zarar vermiyor, kadınların öz saygısını, ihlale direnme ve hak arama arzusunu zayıflatıyor veya yok ediyor. Ne yazık ki şiddete uğrayan kadınların bunu hak edip etmediği tartışılıyor; kurbanlar suçlanıyor, suçlular "mağdur" ilan ediliyor. Kadına yönelik şiddet geleneksel önyargılar, cinsiyet ayrımcı politikalar ve zorba aktörler eliyle meşrulaştırılıyor.” Dedi.
HER 5 KADINDAN 1’İ BOŞANMAK VEYA AYRILMAK İSTEDİĞİ İÇİN ÖLDÜRÜLDÜ
Kadına yönelik fiziksel, ruhsal ve cinsel şiddetin Türkiye’deki en önemli sorunlar arasında yer aldığını belirten Alcan, 2014 yılında Türkiye’de en az 281 kadın öldürüldüğünü ifade etti. Jale Alcan, “Her 5 kadından 1’i ise boşanmak veya ayrılmak istediği için öldürüldü. Araştırmalar kadınların yüzde 58'inin çoğunlukla kocalarından, nişanlılarından, erkek kardeşlerinden ve erkek arkadaşlarından hatta kocasının kadın akrabaları dâhil olmak üzere aile içi şiddete maruz kaldığı sonucunu ortaya çıkarmıştır. Veriler Türkiye’deki acı gerçekleri tüm çıplaklığıyla yansıtmaktadır. Kürsülerden pembe nutuklar atılmaya devam ediliyor olsa da, gün geçmiyor ki yurdun muhtelif yerlerinden Özgecanların kara haberlerini almayalım. Kadına yönelik şiddet, kadını en temel insan haklarından ve özgürlüklerinden mahrum eden, sağlıklarını olumsuz etkileyen, sosyal ve ekonomik yaşama etkin katılmasını engelleyen ciddi bir toplumsal sorundur.” Diye konuştu.
TÜRKİYE’DE YÜKSEK ÖĞRENİMLİ HER 10 KADINDAN 3Ü FİZİKSEL YA DA CİNSEL ŞİDDETE UĞRUYOR
Alcan, daha sonra şunları kaydetti; “Türkiye’de yüksek öğrenimli her 10 kadından 3ü fiziksel ya da cinsel şiddete uğruyor. Eğitim düzeyi yüksek şiddet mağduru kadınlar olduğu gibi, eğitim düzeyi yüksek şiddet uygulayıcısı ı zorba erkekler de mevcuttur. Aile içi eğitimden mahrum salt okul eğitimi, şiddetin önlenmesinde çözüm olamadığı gibi caydırıcılık taşımayan kanunlar, yeterince farkındalık oluşturmayan çevreler, toplumsal baskılar daha fazla mağdur kadın daha az fail ve giderek tırmanan şiddet, toplumu katliama felakete sürüklemektedir. Şiddet azalacağı yerde artarak devam ediyor bu aynı zamanda şiddetin gelecek yıllarda devam edeceğinin de habercisi. Kaygı veren bu artışta, hepimizi acilen duyarlı davranmaya davet eden bir çağrı bulunmaktadır. Basına, kolluk kuvvetlerine, adli makamlara, istatistiklere yansımayan töre cinayetlerini ve şiddet vakalarını da düşünecek olursak şiddeti önlemek için çığlık atmanın çok da fayda sağlamayacağını belirtmek isterim… Aile içi şiddet ve cinsel taciz ile ilgili oranların buzdağının üstünü gösterdiği, konunun hassasiyeti sebebiyle kadınların yaşadıkları cinsel şiddeti ifade etmedikleri bilinen gerçeklerdir. Şiddetin bildik hüzünlü öyküleri, geleneksel ön kabuller, toplumun ve yetkili kurumların duyarsızlığı ile büyüyor. Ön yargıların çoğu kadına yönelik şiddetin kabul edilebilir, geçerli nedenleri olan, kadının şiddeti hak ettiği yaklaşımıdır oysa İslam kardeşliği bize 5 şeyi emreder; hukuku, sevgiyi, kardeşlik ahlakını eşitlik ve dayanışmayı! .. Bu sebepledir ki erkeklerle şiddetle mücadelede el ele ve birlikte çalışılmalı, eşitlikçi, barışçıl çözümün parçaları olmalıyız. Kadına yönelik şiddetle mücadele başvurulan etkin girişimlere dünya nüfusunun yarısını oluşturan erkek nüfusu da dâhil edilmelidir çünkü kadına yönelik şiddetin birincil sorumluları erkeklerdir. Bu nedenle şiddeti önleme çalışmaları mutlaka erkekleri de kapsamalıdır. Erkekleri konu hakkında hassasiyet gösterip aile içinde, toplumda ve karar verici çevrelerde kadına yönelik şiddetin son bulmasında etkili müttefik olmaya davet ediyorum. Biz kadınlar üzülerek görüyoruz ki erkekler kadına yönelik şiddetin önemi hakkında daha az bilgi ve daha az farkındalığa sahip olma eğilimindedirler. Türkiye’de eğitim, hukuk, politika, ekonomi, güvenlik, yöneticilik ve medya gibi alanlarda erkekler daha güçlü ve etkili makamları işgal etmektedir. Kadına yönelik şiddetin sonlandırılması için yürütülen çalışmalara erkekler daha az sayıda katılmaktadır zira ayrıcalıklarını kaybetme korkusu, çoğunun duygusal ve duyarlı kişilik özelliklerini erkekliğin tehdidi olarak algılaması , kadına yönelik şiddeti önlemeye çalışan aktivistlerin, araştırmacıların ve program yürütücülerinin çoğunun biz kadınlardan oluşturulması ve erkekleri bu çalışmalara nereden ve nasıl dahil edeceğimizi bilememizden kaynaklanıyor. Sağlıklı aileler ve toplumlar için kadına yönelik şiddetin sonlandırılması çalışmalarında işbirliği yapalım. Bu çabaları desteklemek ve şiddetin son bulması için her düzeyde çalışmaya dâhil olmak, şiddetin başlıca uygulayıcısı olan erkeklerin insanlık borcudur.”
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadınlar için çeşitli etkinliklerin düzenlendiğini fakat dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye'de kadınlar değişik biçimlerde şiddete uğradığının altını çizen Mobbing ile Mücadele Derneği Erzurum Temsilci Başkanı Jale Hülya Alcan, ”Kadınların eğitimden yoksun bırakılarak eve mahkûm edildiği, ekonomik faaliyetinin yasal ve geleneksel birçok engelle kısıtlandığı, çalışma yaşamında bin bir haksızlık ve ayrımcılıkla karşılaştığı, kendi kaderine terk edilen, toplumun en korumasız ve en zayıf halkası; biz kadınlarız! Şiddet yaşı, etnik kökeni, dini, kültürü, eğitim düzeyi, yaşadığı toplum ya da ekonomik ve sosyal statüsü ne olursa olsun her kesimden kadının maruz kaldığı evrensel bir olgu. Kadına yönelik şiddet, cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel ve psikolojik hasarla sonuçlanan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır. Mobbing ve şiddet kadın sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Şiddet gören kadınların fiziksel ve ruhsal sorunları diğer kadınlara göre çok daha fazladır ve bu kadınlardan her üçünden biri intihar girişiminde bulunmaktadır. Ruhsal, fiziksel, cinsel şiddet ve işyeri tacizi yalnızca bedenlere zarar vermiyor, kadınların öz saygısını, ihlale direnme ve hak arama arzusunu zayıflatıyor veya yok ediyor. Ne yazık ki şiddete uğrayan kadınların bunu hak edip etmediği tartışılıyor; kurbanlar suçlanıyor, suçlular "mağdur" ilan ediliyor. Kadına yönelik şiddet geleneksel önyargılar, cinsiyet ayrımcı politikalar ve zorba aktörler eliyle meşrulaştırılıyor.” Dedi.
HER 5 KADINDAN 1’İ BOŞANMAK VEYA AYRILMAK İSTEDİĞİ İÇİN ÖLDÜRÜLDÜ
Kadına yönelik fiziksel, ruhsal ve cinsel şiddetin Türkiye’deki en önemli sorunlar arasında yer aldığını belirten Alcan, 2014 yılında Türkiye’de en az 281 kadın öldürüldüğünü ifade etti. Jale Alcan, “Her 5 kadından 1’i ise boşanmak veya ayrılmak istediği için öldürüldü. Araştırmalar kadınların yüzde 58'inin çoğunlukla kocalarından, nişanlılarından, erkek kardeşlerinden ve erkek arkadaşlarından hatta kocasının kadın akrabaları dâhil olmak üzere aile içi şiddete maruz kaldığı sonucunu ortaya çıkarmıştır. Veriler Türkiye’deki acı gerçekleri tüm çıplaklığıyla yansıtmaktadır. Kürsülerden pembe nutuklar atılmaya devam ediliyor olsa da, gün geçmiyor ki yurdun muhtelif yerlerinden Özgecanların kara haberlerini almayalım. Kadına yönelik şiddet, kadını en temel insan haklarından ve özgürlüklerinden mahrum eden, sağlıklarını olumsuz etkileyen, sosyal ve ekonomik yaşama etkin katılmasını engelleyen ciddi bir toplumsal sorundur.” Diye konuştu.
TÜRKİYE’DE YÜKSEK ÖĞRENİMLİ HER 10 KADINDAN 3Ü FİZİKSEL YA DA CİNSEL ŞİDDETE UĞRUYOR
Alcan, daha sonra şunları kaydetti; “Türkiye’de yüksek öğrenimli her 10 kadından 3ü fiziksel ya da cinsel şiddete uğruyor. Eğitim düzeyi yüksek şiddet mağduru kadınlar olduğu gibi, eğitim düzeyi yüksek şiddet uygulayıcısı ı zorba erkekler de mevcuttur. Aile içi eğitimden mahrum salt okul eğitimi, şiddetin önlenmesinde çözüm olamadığı gibi caydırıcılık taşımayan kanunlar, yeterince farkındalık oluşturmayan çevreler, toplumsal baskılar daha fazla mağdur kadın daha az fail ve giderek tırmanan şiddet, toplumu katliama felakete sürüklemektedir. Şiddet azalacağı yerde artarak devam ediyor bu aynı zamanda şiddetin gelecek yıllarda devam edeceğinin de habercisi. Kaygı veren bu artışta, hepimizi acilen duyarlı davranmaya davet eden bir çağrı bulunmaktadır. Basına, kolluk kuvvetlerine, adli makamlara, istatistiklere yansımayan töre cinayetlerini ve şiddet vakalarını da düşünecek olursak şiddeti önlemek için çığlık atmanın çok da fayda sağlamayacağını belirtmek isterim… Aile içi şiddet ve cinsel taciz ile ilgili oranların buzdağının üstünü gösterdiği, konunun hassasiyeti sebebiyle kadınların yaşadıkları cinsel şiddeti ifade etmedikleri bilinen gerçeklerdir. Şiddetin bildik hüzünlü öyküleri, geleneksel ön kabuller, toplumun ve yetkili kurumların duyarsızlığı ile büyüyor. Ön yargıların çoğu kadına yönelik şiddetin kabul edilebilir, geçerli nedenleri olan, kadının şiddeti hak ettiği yaklaşımıdır oysa İslam kardeşliği bize 5 şeyi emreder; hukuku, sevgiyi, kardeşlik ahlakını eşitlik ve dayanışmayı! .. Bu sebepledir ki erkeklerle şiddetle mücadelede el ele ve birlikte çalışılmalı, eşitlikçi, barışçıl çözümün parçaları olmalıyız. Kadına yönelik şiddetle mücadele başvurulan etkin girişimlere dünya nüfusunun yarısını oluşturan erkek nüfusu da dâhil edilmelidir çünkü kadına yönelik şiddetin birincil sorumluları erkeklerdir. Bu nedenle şiddeti önleme çalışmaları mutlaka erkekleri de kapsamalıdır. Erkekleri konu hakkında hassasiyet gösterip aile içinde, toplumda ve karar verici çevrelerde kadına yönelik şiddetin son bulmasında etkili müttefik olmaya davet ediyorum. Biz kadınlar üzülerek görüyoruz ki erkekler kadına yönelik şiddetin önemi hakkında daha az bilgi ve daha az farkındalığa sahip olma eğilimindedirler. Türkiye’de eğitim, hukuk, politika, ekonomi, güvenlik, yöneticilik ve medya gibi alanlarda erkekler daha güçlü ve etkili makamları işgal etmektedir. Kadına yönelik şiddetin sonlandırılması için yürütülen çalışmalara erkekler daha az sayıda katılmaktadır zira ayrıcalıklarını kaybetme korkusu, çoğunun duygusal ve duyarlı kişilik özelliklerini erkekliğin tehdidi olarak algılaması , kadına yönelik şiddeti önlemeye çalışan aktivistlerin, araştırmacıların ve program yürütücülerinin çoğunun biz kadınlardan oluşturulması ve erkekleri bu çalışmalara nereden ve nasıl dahil edeceğimizi bilememizden kaynaklanıyor. Sağlıklı aileler ve toplumlar için kadına yönelik şiddetin sonlandırılması çalışmalarında işbirliği yapalım. Bu çabaları desteklemek ve şiddetin son bulması için her düzeyde çalışmaya dâhil olmak, şiddetin başlıca uygulayıcısı olan erkeklerin insanlık borcudur.”
Editör
Son Güncelleme: 08.03.2015 09:49