Erzurum ve civarındaki Osmanlı-Rus savaşları ile Erzurum Tabyaları, şehitlikleri üzerine araştırmalar yapıp projeler yürüten ATAK Başkanı Çetin Bayram, tabyalarda bulunan heykelin Nene Hatun'u yanlış yansıttığı belirtti. Tarihe yazılan kaynaklarda Nene Hatun’un, o sıralarda 20 yaşlarında genç bir gelin olduğunu ve çocuğunu evde bırakarak Aziziye Tabyasının savunulmasına eline aldığı pala ile koştuğunu ifade eden Bayram, "Bugün burada baktığımız heykelde ise çocuk sırtında ve elinde tüfek var. Tüfek sol elinde bulunuyor. Sol elde tüfeği kaldırmak teslimiyet demektir. Bu heykel zamanında iyi niyetle yaptırılmış. Lakin yanlış olmuş. Bu heykel çok basit iki üç günlük işlemlerle düzeltilebilir ve doğrusu yapılabilir. Sol elde tüfek teslimiyet. Tarihe adını kahramanlıkla yazdırmış olan Nene Hatun heykelinde tüfek yerine pala olmalı ve çocuk sırtında olmamalı" dedi.
Çetin Bayram, Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Erzurum halkının koşarak ordusunun yanına vatanı müdafaa için gittiklerini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Nene Hatun ve Erzurum halkı ordusunun yardımına koşarak, hem Aziziye Tabyasını hem de orduyu kurtarmıştır. Bunun tarihte eşi, benzeri yok. Bulunduğumuz alanda geçmiş dönemde iyi niyetle yapılan bir heykel var. Bu heykel Nene Hatun’u tasvir ettiği söylenmekte. Fakat heykelde detay yanlışlıkları var. Bilindiği üzere savaşta elleri kaldırıp tüfeği sol ele almak teslim oluyorum anlamına gelir. Nene Hatun olduğu iddia edilen heykelde sırtında çocuk bulunmaktadır. Nene Hatun savaş esnasında, o gün buradaki Aziziye baskınını Ayaz Paşa Camii imamı Hoca Abdullah Efendi çıkıp minarelerden bağırdığında yavrusunu evinde son kez emzirip 'Türk evladı anasız kalabilir ama vatansız kalamaz' diyerek satırını alıp Aziziye Tabyalarına Erzurum halkıyla beraber koşmuştur. Burada detay da Nene Hatun olduğu söylenilen heykelin sırtında çocuk bulunmakta. Bu da bir yanlıştır. Elinde silah yerine satır olması gerekiyor. Bu heykelde yanlışlıklar var. Bu heykelin düzeltilebilmesi günümüzde mümkün. İlgili birimler bununla ilgili bir detay çalışması yapabilirler. Bu yanlışlıklar düzeltilip kaldırıldıktan sonra bu heykel o zaman gerçekten Türk kadınının kahramanlık simgesi olan Nene Hatun’a dönüşmüş olacaktır."
NENE HATUN (1857 - 1955)
Erzurum'da doğdu, 98 yıl Erzurum'da yaşadıktan sonra yine Erzurum'da, zatürre hastalığından vefat etti. Ölümünden üç ay önce Türk Kadınlar Birliği tarafından yılın annesi seçilmişti.
Tarihimizde 93 Harbi olarak anılan 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Erzurum'daki Aziziye Tabyasının savunulmasında kahramanca çalıştı. Adını bu şekilde tarihe yazdırdı. Mücadeleye, küçük yaştaki oğlunu ve kızını evde bırakarak katılmıştı. O sıralarda 20 yaşlarında genç bir gelindi.
7 Kasım 1877 gününün gece yarısında, bölge halkından olan Osmanlı vatandaşı Ermeni çeteleri Erzurum'un Aziziye Tabyasına girmeyi başarmışlardı. Tabyayı koruyan Türk askerlerini öldürdüler. Arkadan gelen Rus askerleri, hiçbir mukavemetle karşılaşmaksızın tabyayı ele geçirdiler. Baskından yaralı olarak kurtulmayı başaran bir er, şehir merkezine ulaşıp kara haberi Erzurumlulara ulaştırdı. Sabah ezanından hemen sonra minarelerden şehir halkına duyuru yapıldı. "Moskof askeri Aziziye Tabyasını ele geçirdi." Bu haber, Erzurum halkı tarafından, vatan savunması için emir telakki edildi. Silahı olan silahını, olmayanlar balta, tırpan, kazma, kürek, sopa ve taşları ellerine alarak Tabya'ya doğru koşmaya başladı. Kadın-erkek tüm Erzurum halkı yollara döküldü. Koşanlar arasında, erkeği cephede çarpışan bir taze gelin de vardı. Ağabeyi bir gün önce cepheden yaralı olarak gelmiş ve kollarında can vermişti. Üç aylık bebeğini emzirmiş, "Seni bana Allah verdi. Ben de O'na emanet ediyorum." diyerek vedalaştıktan sonra birkaç saat önce ölen ağabeyinin kasaturasını alarak sokağa fırlamıştı.
Erzurumlular, ölüme gittiklerini bildikleri halde, Aziziye Tabyasına doğru koşuyordu. Tabyaya yerleşmiş olan Rus askerleri, gelenlere yaylım ateşi açtı. Ön sıradakiler o anda şehit oldular. Arkadakiler, geri çekilmek yerine daha bir kararlı ve hızlı olarak ileri atıldılar. Demir kapılar kırılıp içeri girildi. Boğaz boğaza bir savaş başladı. Mükemmel silahlarla donanmış Moskof ordusu, baltalı - tırpanlı, taşlı - sopalı eğitimsiz halk karşısında ancak yarım saat tutunabildi. 2300 Moskof öldürülüp, Tabya geri alındı. Türkler, 1000 kadar şehit vermişlerdi.
Hemen yaralıların tedavisine başlandı. Nene Hatun da yaralılar arasındaydı. Fakat o yarasına aldırmıyor, evindeki bebeğini unutmuş, diğer yaralıların kanını durdurabilmek, yaralarını sarmak için çırpınıyordu. Nene Hatun böyle bir ortamda tanındı ve saygı ile sevildi.
Onun, vatan için gece başlayan mücadelesi, tüm düşman Erzurum'dan kovuluncaya kadar devam etti. Erzurum'un her karış toprağında cephane taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak, hizmetten hizmete koşarak destanlaştı. Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın zaferinde Nene Hatun'un ve onun vatan aşkını paylaşan sivil insanların da payı vardı.
Savaştan sonra da Nene Hatun, destan kahramanlarına yaraşır bir asaletle yaşadı. Kendisini ziyaret eden NATO'da görevli Amerikalı subayın bir sorusuna: "O zaman vazifemi yapmıştım. Bu gün de ilerlemiş yaşıma rağmen aynı hizmeti, daha mükemmeliyle yapacak güç ve heyecana sahibim." cevabını vermişti.
Editör