Ufuk İNCE - Mehmet Ali YILMAZ'ın özel haberi
Türkiye’nin yıllardır çözülemeyen sorunu; şiddet. Bu kelime artık insanoğlunun nefes aldığı her yerde var. Kimi zaman kapalı kapıların ardında kimi zamanda sadece ama sadece okumak için gittiği üniversitenin bahçesindede rastlayabilirsiniz şiddete. Çoğu zaman bir anne bazen de sevmediği gence karşılık vermediği için hayatlarından olan genç kızlar. Meslek, mevki, yer ve zaman gözetmeksizin artık herkesin hayatında yerini alan ve dayanılmaz acılar yaşatan şiddeti bütün yönleriyle inceledik. Toplumun her kesiminin karşı olduğu ama bir türlü önlemin alınamadığı ‘Kadına Şiddet’ Erzurum’da da kontrolden çıktı. Son 6 ay içerisinde yaşanan birçok vaka arasında ölümlerin artması toplumda büyük bir paniğe yol açıyor. Toplumun neredeyse her kesimindeki kadınların maruz kaldığı şiddet yakın zamanda üniversitelere hatta liselere kadar inerek cinayetlerle sonuçlanan vakalara dönüştü. İşlenen cinayetleri ve çözümü bulunamayan şiddet olaylarının sebeplerini uzmanlara sorduk.
Yakutiye Araştırma Hastanesi Psikiyatri Anabilim dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Halil Özcan, şiddetin insanlar arasında bir etkileşim oluşturduğunu söyledi. Özcan, artan şiddet olaylarının basında yer almasının da kişileri bu tür olaylara yönlendirdiğini açıkladı. Şiddetin her açıdan değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Özcan, şöyle konuştu:
“Şiddet her iki taraflı da var. Bütün insanlar birbirine şiddet gösteriyor. Bunun bir cinsiyeti de yok. Kadın da erkeğe yapabilir erkek de kadına yapabilir. Çocuğa şiddet de söz konusu. Bu şiddet eğilimi eskidende vardı şimdilerde gün yüzüne çıkmaya başladı. Şuanda medya ve internetle beraber her an dünya ve ülkemizdeki her bölgeden haber alabildiğimiz için bu olayları biliyoruz. Önceden de şiddet vardı, ama bilmiyorduk. Ama şimdi Çin’de şiddet uygulansa hemen haberimiz oluyor. Eskiden ne oluyordu? En yakınımızdaki köylerden sadece haber alabiliyorduk. Dikkat edin, köyümüzden diyorum şehrimizden bile haber alamıyorduk. Bundan dolayı biz şiddet olaylarının arttığını düşünüyoruz. Şiddet insanın doğasında olan bir şey ama tahammülümüzün kalmaması da bir gerçektir. Daha küçük ortamlardan daha büyük globalleşen dünyada yaşamaları ve dünyanın gittikçe genişlemesi, şiddeti getiren en önemli unsur. Sosyalleşmenin olumsuz sonuçları kanıtlanmıştır. Şiddeti görenler, şiddete maruz kalanlar ya da şiddeti yaşayanlar bir parça daha fazla şiddet uyguluyorlar karşılarındaki insanlara...”
“Karşılıksız aşklar şiddeti tetikliyor!”
Yrd. Doç. Dr. Halil Özcan, son zamanlarda yaşanan karşılıksız aşk cinnetlerine de değindi. Özcan, “Karşılıksız aşktan dolayı insanlar birbirini vurmaya başladı. Bir insanın tüm dünyası sadece tek bir şey oluyorsa ve onu da elde edemiyorsa bir şekilde şiddete başvuruyorlar” diye konuştu. “İlişkide beklediklerini bulamamaları, evliliklerinde yaşadıkları sorunları bir süre sonra içlerinde büyük bir öfke biriktiriyor” diyen Özcan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ondan sonra bu öfkeyi yönelttikleri kişi suçlu buldukları kişi oluyor. Dolayısıyla da en fazla eşlerine, arkadaşlarına, kız arkadaşlarına, erkek arkadaşlarına ve çocuklarına şiddette bulunuyorlar. Hatta bir döngüsü vardır. ‘Evde erkek kadını döver, kadın çocuğunu döver, çocukta elindeki oyuncağını yere çarpar’ Şiddet içerikli oyun oynayan çocuklar, evde de şiddet eğilimi gösteriyorlar. Oyuncaklarını daha fazla kırıyorlar, arkadaşlarıyla daha çok kavga ediyorlar, orada gördükleri hareketleri arkadaşları üstünde uygulamaya çalışıyorlar. Özgüvenin azlığından dolayı silaha eğilim daha çok artıyor. İnsanların silahlanması içindeki şiddeti açığa vuran bir olaydır.”
“Bakkaldan sakız alır gibi silah temin edilebiliyor”
Yakutiye Araştırma Hastanesi Psikiyatri Anabilim dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Halil Özcan, insanların bakkaldan sakız alır gibi silah temin ettiğini öne sürdü. Özcan, şunları söyledi:
“Ölümle sonuçlanan birçok şiddet olayı ateşli silahlarla oluyor. Silahların daha rahat satılabilmesi, gidip kimliğinizi verip eğer sağlık probleminiz yoksa bakkaldan sakız alır gibi silah alabilmenizin mutlaka bir etkeni vardır. Ve insanlar eskiye oranla daha tahammülsüzler. Eskiden aileler köylerde 3-5 kişi ve tarlasıyla vakit geçirirken, şuanda hepimiz çok farklı şartlara bölünüyoruz. Evde ayrı bir hayatımız var. İşyerinde ayrı bir hayatımız var. Gittiğimiz sosyal bir klüpte ayrı bir hayatımız var. Dolayısıyla zihnimiz daha karışık. Karışık olduğu için de birtakım duygularımızı yönetebilmemizde kötü yönde etkiliyor. Gençlerde şiddet daha fazla olabilir. Çünkü güçleri ve takatleri daha fazla. Bazı kararları daha gözü kara alabiliyorlar. Kaybedebileceklerini hemen gözlerinden ve hafızalarından silebiliyorlar. Kaybedeceği çok fazla bir şey yok. Delikanlı tabiri vardır. İşte bu yönden düşünüldüğünde öngörememe, hemen alevlenme ve ondan sonrada yaptıklarından her ne kadar pişman olsa da geri dönememe gibi bir durum var. Bu durumun gençlerde biraz daha fazla olduğu muhakkaktır.”
Terzioğlu: “Tüm sorunların başı eğitimsizliktir”
Erzurum Baro Başkanı Avukat Faruk Terzioğlu, Erzurum’un kadına gösterilen şiddet konusunda medyada sürekli gündeme geldiğini ifade etti. Baro Başkanı Terzioğlu, “Ne yazıkki şehrimizde de kadına şiddet olayları meydana geliyor. Ben medyanın suç olduğuna inanıyorum. Ancak söylediğim gibi insanlar eğitimsizdir. Aile içi eğitim bireylere aşılanmamıştır. Adam, kadın kavramını kafasında oluşturamadan, anne, eş ve sevgili gibi kavramları kafasına oturtmadan cahilce hareketlerde bulunabilir. Devletimiz son zamanlar kadınları korumak için elinden geldiği kadar çaba göstermektedir. Şehirlerde kadın dayanışmaları ne kadar şiddetin önüne geçmese de çözüm arama ve bulma noktasında ciddi adımların atılması gerekir” diye konuştu.
“Kadın kasaplarına idam cezası getirilmelidir”
Erzurum Girişimci Kadınlar Derneği Başaknı Zekiye Çomaklı, kadına şiddet uygulayıp hanımların ölümüne neden olanları kadın kasabı olarak nitelendirdi. Çomaklı, kadına şiddet uygulayarak cinayet işleyen erkekler için, “Kadın kasaplarına idam cezası getirilmelidir” dedi. Başkan Çomaklı, “İdam cezası gelmeden kadın kasaplarının sayısı artar. Çünkü adam biliyor ki beni idam etmeyecekler. ‘Girerim hapishaneye 3-5 ay ya da 6-7 yıl her ne ise yatar ve çıkarım’ diye düşünür bu kadın kasapları. Cezaların ağırlaştırılması gerek. Çünkü bizim insanımız ancak bundan anlıyor” şeklinde konuştu.
Çomaklı, şöyle devam etti:
“Seni istemeyen bir kadının sen bir genç delikanlı olarak nasıl peşine düşersin ‘Ayıptır!’
Eğitimle de bu iş olmuyor. Eğitimi veriyoruz ama olmuyor. Bu insanın doğasında olan bir şey eğitilme de olmuyor. Ancak cezalar ağırlaştırılacak, anneler bilinçlendirilecek. En başta anneler bilinçlendirilecek. Çünkü oğulları ve kızları da yetiştiren annelerdir. Anne bir kere tehdit edecek. Anne söyleyecek ‘Aman yavrum o seni istemiyorsa peşine düşme’ diye... İstemeyen kadının peşinden gitmek ne derece doğrudur? Delikanlılığa, insanlığa sığmaz bu durum. Kadın yaradılışında bile fiziksel olarak zayıftır. Erkeğin fiziksel üstünlüğü vardır. Sen bu fiziksel üstünlüğünü böyle kötü bir şey için kullanıyorsun, efendilik dururken. Sevilen sayılan kişilerin konuşmacı olarak seçilip eğitimler verilebilir. Sağdan soldan uzman toplayıp onları konuşmacı seçerek bu iş böyle olmaz. Annelerin eğitilmesi şart ve çok önemlidir. Kadının kendisine saygısı olacak ve onu çocuklarına öğretecek. Ayağının altına Cennet serilen yegâne varlık olarak kadının yetiştirdikleri evlatlarına çok iyi eğitim verilmesi lazımdır.”
“Başka Havva’lar ölmesin”
Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Sevilay Kahraman, Havva Ay’ın öldürülmesini hatırlatarak, olayın şokunu üzerinden atamadığını ifade etti.
Kahraman, “Olay bizim yan fakültemizde oldu. Dersimiz yoktu, sınav haftasındaydık. O kız da sınav için geldi fakülteye. O sadece okumak için gelmişti. Bizim gibi oda sınavına çalışmış. Tam sınava girecekken ne olduğu belirsiz adamın biri geldi ve kızı vurdu. Biz gerçekten çok üzüldük. Havva hayatını kaybetti. Başka Havva’lar ölmesin” dedi.
Kahraman, şöyle devam etti:
“Allah’ın emanet ettiği bir cana sahip çıkmak varken, savunmasız bir insana böyle bir şey yapmak hiç doğru değildir. Akşamları geç çıkıyoruz. Okuldan sonra otobüse binerek eve gidiyoruz, ancak korkuyoruz. Bizim başımızda böyle bir şey gelir mi diye… Otobüste bile güvenliğimiz var mı yok mu belli değil. Korkuyoruz ve ailelerimizde bundan etkileniyor. Mesela bu haberleri gördükten sonra ailemiz şunu düşünüyor; ‘Kızımızı nasıl okula göndeririz?’ Bu olaylar okumamızı bile etkiliyor. Üniversiteye gelmiş erkeklerin arasında bir kendine güven söz konusu... Her kızı ayarlayabilirim düşüncesi var içlerinde. Okul içerisinde gezerken bile rahat edemiyoruz. Kadınlara cinsel bir obje olarak bakıyorlar. Bakışlarıyla bile taciz ediyorlar bizleri. Şiddet konusunda kesinlikle bilgi sahibi değiliz, haklarımız nelerdir bilmiyoruz. Bunun hakkında sempozyum ya da konferans hiç düzenlenmedi bugüne kadar.”
Türkiye Psikiyatri Derneği ‘Kadına Yönelik Şiddet’ konulu yaptığı araştırmada şiddete uğramayı arttıran risk faktörlerini açıkladı.
Kimler şiddet uyguluyor?
1. Kadına yönelik şiddet uygulamanın normal olduğu bir kültürde yetişmek
2. Düşük eğitim seviyesine sahip olmak
3. Çocukluk döneminde şiddete maruz kalmak
4. Çocukluk döneminde kadına yönelik şiddete tanıklık yapmak,
5. Alkol bağımlılığı, antisosyal kişilik özellikleri
6. Çok eşli olanlar ve kadınlar tarafından sadakatsizlikle suçlananlarda şiddet uygulama davranışı daha sık görülmektedir.
Hangi kadınlar daha çok şiddete maruz kalıyor?
1. Daha önce şiddete maruz kalan kadınlar
2. Kendisi de çocuklarına ya da diğer insanlara şiddet uygulayan kadınlar
3. Evlilik sorunları yaşayan kadınlar
4. Boşanmış ya da boşanmak üzere olan kadınlar
5. Düşük eğitim seviyesine sahip kadınlar
6. Düşük maddi gelire sahip kadınlar
Editör