Kendi alanlarında farkındalıklar oluşturan insanları seviyorum. İtici olmasın ama az biraz sivri olmasında bana göre hiçbir mahsur yok. İşte Erzurum’un son yıllarda yetiştirdiği değerli hukuk adamı Doç.Dr.Yusuf Yaşar’ı bana göre farklı kılan ve sevdiren de Türkiye’de onca ceza hukukçusunun arasında biraz Nurullah Aydın gibi sivri dilli olmasıdır.

Papa ve Abdi İpekçi cinayetlerinin faili Mehmet Ali Ağca’nın avukatlığını da yapmış olan Hasankaleli çayı ile meşhur Hacırüştü’nün torunu Yusuf Yaşar’ı farklı kılan en büyük özellik Türkiye’de idam cezasını istemesidir. Marmara Üniversitesi Öğretim üyesi kimliğiyle ve hem de yüksek sesle. Sultanahmet’i, Ayasofya’yı, Gülhane Parkı’nı gören tarihi yarımadayı tam karşısına alan Üsküdar Salacak’da ki çalışma ofisinde biraraya geldiğim Yusuf hoca ile sohbet ederken ilk defa da bazı yakın ülkeler ile Ceza Hukuku Birliği tanımını işitiyorum. Rusya’nın da içinde bulunduğu Türki cumhuriyetleri ve balkan ülkelerinde eşzamanlı uygulama alanı bulabilecek bir ceza hukuku birliği kurulmasını dillendiren Yusuf Yaşar, bunun AB’yi tamamen safdışı bırakmak ve Avrasyacılık olmayacağının da altını çiziyor. ‘’Ölüm cezası toplum bakımından yaşama hakkının garanti altına alınmasıdır’’ diyen Yaşar,’’Mesela Reina katliamcısı onca insanı katlederken nasıl yaşar abi?’’ diye sordu. Türkiye’nin de içinde olduğu bir Ceza Hukuku Birliği’nin AB’nin de işine geleceğini savunan Yusuf Yaşar’ı farklı kılan sadece ortak ceza hukuku birliği talebi değil, çok güncel konulardaki kitapları. Sporda Şiddet ve Şike gibi konularda yayını bulunan Yusuf hocanın bir başka üzerinde çalıştığı konu da Uyuşturucu ve Uyarıcı Maddeler ile ilgili..

Volkan Şen’in yaşadığını Mevlüt de yaşamıştı!

Fenerbahçe'nin milli futbolcusu Volkan Şen’in, son Karabük maçında oyuna girdikten 10 dakika sonra teknik direktör Dick Advocaat tarafından kenara alınması bana Erzurumspor’da da yaşanan benzer bir olayı hatırlattı. Sanıyorum 90’lı yılların başıydı. Kulüp Başkanı Gıyasetti Yüksel, teknik direktör de İlyas Akçay’dı. Bir Hatayspor maçıydı. Erzurum’un şiddetle 3 puanı ihtiyacı vardı ve evindeki bu zorlu maçı kazanması gerekiyordu. İlyas Akçay, o günlerde yeni yeni parlayan Erzurumlu genç oyuncu Mevlüt Can’ı oyuna dahil etti. Oyuna aldığı dakika da sanırım 65’nci dakikaydı. Hiç unutmam, Erzurum’un o maçta santraforu da tam bir bomba olan Kakil’di! Berabere iken oyuna alınan Mevlüt’den sadece İlyas Akçay değil taraftarlar da çok şey bekliyordu. Ama aynı Mevlüt, daha doğru dürüst top da ayağına gelmemişken 8 daika sonra yine hoca tarafından bu defa oyundan alındı. Aynı Volkan Şen gibi. Herkes de çok şaşırmıştı. Belki Volkan’ın hafif bir sakatlığı vardı ama Mevlüt turp gibiydi. Akçay'ın o gün o maçta niye Mevlüt’ü oyundan aldığını ne ben ne taraftar ne de Mevlüt öğrenememiş gitmişti. (NOT: Bugün Antalya’da ticaretle uğraşan Mevlüt o gün belki refüze edilmişti ama Rıdvanlı Sarıyer’de bir yıl sonra top koşturmuş ve ünlü bir futbolcu olarak Erzurumluları gururlandırmıştı)

O eseri Vali’nin duvarına kim astı?

Bir tesadüf eseri, Erzurumlu dünyaca meşhur hattat Hasan Çelebi’nin de bir eserinin yeraldığı Esmaül Hüsna Kolleksiyonu’ndan bir eser giden Vali Ahmet Altıparmak’ın makam odasında görülür. Bugün sayısız hattat ve tezhip sanatçısı yetiştiren Erzurumlu Hattat Hasan Çelebi’nin o gün Erzurum’da Vali’yi ziyaretinde dikkatini çeken eserin nasıl ve ne şekilde Valilik makamına getirildiği merak edilir. Aslında 40 parçadan oluşan bir koleksiyonun parçasıdır bu eser ve Valinin odasında görününce şaşkınlıkla karşılanır. Vali’ye, ‘Nereden aldınız bunu’ diye sormaz tabii ki hattat Çelebi. Mutlaka bir işgüzarın işidir diye düşünmüştür. Ziyaret sırasında çok şey konuşulmuştur ama kafada hep o eser takılı kalmıştır. Şimdi merak edilen, 1 yıl önce 12 Mart’ta 1 sergide sergilenen ve de bir bütün olarak korunması gereken duvardaki o eser, halen daha Valilik makam odasında mıdır? Ve nasıl, kimler tarafından oraya getirilmiştir. Erzurumlu hat ve tezhip sanatçısı Muhammet Mağ, binbir emekle hazırlanan ve bir koleksiyon haline getirilen o eserin Vali’nin makam odasında bulunmasını şaşkınlıkla karşıladıklarını belirtirken, ‘’Sayın Valilerimize öyle eserler feda olsun. Ama o gün o eserin orada bulunması şaşırttı bizleri. Şimdi o eserin akibetini merak ediyoruz. O 40 eserde 40 Erzurumlu hattatın teri var’’ dedi.

SEVDİĞİM LAFLAR: Dostun bin ise azdır düşmanın bir ise çoktur (Kazak atasözüdür)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.