Belgesel okuyup, izlemesini sevenler Atatürk sevgisinin dünyaya yayılmış olduğunu bilirler. Bunun en büyük sebebi diye bir sıralama yapmak istemiyorum, büyük sevgi, saygı için çok sebepler var çünkü!
Fidel Castro’nun ülkesi Küba’da Castro’nun heykeli yok, Atatürk’ün heykeli var!
Çörçil’in “Dünya yüz yılda bir dahi çıkartır ve biz buna çattık” diye kastettiği Atatürk! Yunanlıları bize saldırtan ve işgal ettiren, sonra Atatürk’e hayran olan Çörçil!
Japonya’da, Çin’de, Kore’de, Kanada’da, Atatürk’ün hayatı ve kişiliği okutuluyor!
Hatta savaştığımız Yunan Başbakanı Venizelos 1934 yılında İstanbul’a gelerek Atatürk tarafından kabul edilmiştir. Savaşta yenmişiz, askerlerini denize dökmüşüz ve başbakanları sizin ayağınıza gelerek sizi ziyaret edip, saygılarını sunuyor! Müthiş!
Atatürk’e berberi “Paşam yerinizde olsam görüşmem, çünkü onlar bizim memleketimizi işgal edip almak istediler” dediğinde Atatürk; “Biz bir devletiz ve komşularımızla iyi ilişkiler içinde olmak zorundayız” diyor!*(1)
Atatürk dünyaya bağımsız olabilmek için savaşmayı öğretmiştir. Bağımsız değilseniz, insan olarak yaşayamazsınız!
Bu yüzden Atatürk’e tam bağımsızlığımızı borçluyuz!
Esareti, başka ülkelere manda olmayı, vatanımızda başka bayrakların dalgalanmasını kabul etmedi!
Gençliğimde Nutuk’u okumuştum, sonra bir daha okudum, bu sene bir daha okudum!
Teknoloji sınırlı; sadece elinde telgraf var; bugün cep telefonları ve elektronik bütün sistemin kullanıldığı kadar aktif kullandığı telgrafla iletişimi sağlamış. Doğuyla, batıyla, kuzey güneyle her yerde, işgal altında olan başta İstanbul olmak üzere bütün Kurtuluş savaşına destek veren bütün kişilerle irtibat; telgrafla!
Yanında başlarda çok fazla insan yok, enteresan, bazıları ise iki taraflı! Düzenli bir ordu yok, silah kısıtlı, mermi yok, askerin giyeceği ve yiyeceği ise son derece sınırlı! Şartlara baktıkça kudreti İlahi demekten başka bir şey bulamadım! Allah bir Komutan gönderdi; “Geldikleri gibi gidecekler” dedi, geldikleri gibi değil yüzüstü sürünerek yada kalanlar yüzerek gittiler!
Atatürk Çanakkale’de, Kocatepe’de, İnönü’de, Ankara’da, Samsun, Erzurum’da her yerde!
Durmamış, dinlenmemiş, özel hayatım var demeden, ertelemeden, kızmadan, küsmeden, bağırmadan; sadece inanarak ve sadece savaşarak!
Şeytan bile Müslüman kılığında Atatürk’e mani olmaya çalışmış, sünnetsiz imamlar, yakalandığında koynunda haç taşıyan imam kılıklı düşmanların ajanları, Türk Milletini Kurtuluş Mücadelesinin aleyhine kışkırtıyor!
Emperyalizmin hangi düşünce ve hangi kılıklarda, hangi düşüncelerle vatanımı yeniden, yeniden işgal etmek, parçalamak için neler yapabileceklerini Atatürk’ten öğrendim. Beni bu yüzden hiç kimse hiçbir kılıkta kandıramaz.
Bağımsızlık mücadelesi için müthiş enerjisi, müthiş bir hırsı ve esareti kabul etmeyen emsalsiz onuru ile bütün ruhu ve bedeniyle savaşan bir büyük insan!
Elmalılı Hamdi’den Kuran’ı Kerim’in mealini yazmasını istemiş. Çünkü o güne kadar Kuran’ın Türkçesi yok, sadece Arapça okunuyor! Okunuyor dedimse okuyanların oranı erkeklerde yüzde yedi, kadınlarda binde on! Kimse bir şey anlamıyor. Sadece anlatıyorlar, dinimizi anlatanın yorumuyla öğreniyoruz ki bu asla Allah’ın istemediği bir durumdur! Allah anlaşılmak, üzerinde düşünmek ve anlamamızı istemediği bir Kuran’ı niye göndersin?
Çağdaş ülkeler seviyesine çıkmak için üretmek, teknolojik hayata ayak uydurabilmek için ilim adamı yetiştirmek kuralı için çabaladı, uğraştı ve on dört yıla sayfalara sığdırılamayacak kadar işler yaptı!
Tabii ki Atatürk’ü bir sayfada anlatabilmenin mümkün olmadığını biliyorum! Özlemle, rahmetle, minnet ve saygıyla anıyorum!
*(!) Atatürk’ten Gençliğe Unutulmaz Anılar; Ahmet Gürel.
Muhteşem bir yazı .. Teşekkürler .