Halktan Biri Olabilmek

Görev ve unvanlar, insana toplumsal bir saygınlık ve sorumluluk yükler.

Ancak asıl mesele, bu görevlerin ardındaki insan olabilmektir.

Vali, kaymakam, belediye başkanı ya da bir başka makam sahibi olmak, insanları yönetmek değil; onlara hizmet etmektir.

Tam da bu yüzden bir valinin halkın içinde olması, halk gibi yaşaması, onların acılarını ve sevinçlerini paylaşması, yalnızca görev değil, insani bir erdemdir.

*

Geçtiğimiz günlerde, Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi, yüz yaşını geçmiş yaşlı ve kimsesiz Aliye Göger’in mezarına inerek defin işlemini oğlu gibi, kardeşi gibi bizzat kendisi gerçekleştirdi. Vali Bey’in bu davranışı, sadece bir görevlinin sorumluluk bilincinden öte, insan olmanın ne kadar kıymetli bir erdem olduğunu bir kez daha hatırlattı bizlere.

*

Valinin bu hareketi, halktan biri olduğunu, makamının ardına saklanmadığını ve görevini insanlıkla taçlandırdığını gösteriyor.

Çünkü halk, dokunulmayı ve paylaşılmayı ister.

Bir cenazede valiyi yanlarında görmek, belki o kadının kimsesiz olmadığını hissettirdi çevresindeki insanlara.

O an, devletin sıcak bir yüzü vardı; soğuk protokollerle değil, insan eliyle uzanmıştı.

*

Halktan kopuk bir idareci, yalnızca bir figürden ibarettir.

Oysa halkla iç içe olan bir lider, gönüllerde taht kurar. Vali zaman zaman makam aracı yerine halk otobüsüne bindiğinde, lüks sofralar yerine bir yoksul vatandaşın, işçinin sofrasına oturduğunda, halkla aradaki duvarları kaldırır.

İşte o zaman, yalnızca devletin bir temsilcisi değil, toplumun bir parçası olur.

*

Özellikle bizim kültürümüzde ‘kimsesizlere sahip çıkmak’, ‘ölüsüne bile hürmet göstermek’ büyük bir anlam taşır.

Bir mezarın soğukluğunu paylaşmak, o yalnız kadına bir vefa borcu gibidir.

Bu hareket, yalnızca bir bireyin değil, tüm toplumun vicdanına dokunur.

*

Unutmamalıyız ki bir valiyi halk nezdinde değerli kılan, koltuğu değil, insanlığıdır.

Mezara inen vali, yalnızca bir cenazeye değil, gönüllere de bir köprü inşa etmiştir.

Belki o kadın bu dünyadan yalnız gitti, ama arkasında insanlık adına çok şey bıraktı.

Bu küçük ama anlamlı hareket, hepimize şu soruyu sormamızı sağlıyor: Biz, kimsesizlerin kimsesi olabilecek kadar insan mıyız?