HAYAT VE ÖLÜM

Yeni bir Ramazan iklimine girdik. Kovit Salgını ve işsizlik toplumları alt üst ederken umarım ders alanlardan oluruz. Bu nedenle kısa bir hayat hikayenizle baş başa kalmanız dileklerimle. Olur ki, düşünenlerden oluruz.

Gençlik insan hayatının akan çağlayanıdır. Koşar, koşuşturur. İş, aş, eş dönemine girdiğinde çağlayan durgun sulara döner. Derken makam ve mevki sahibi olur. Kimi dağda çoban, kimi devlet katında koltuk sahibi, kimi sınıfta öğretmen, kimi hastahanede doktor, kimide siyasi parti başkanıdır. İşte yol ayrımı burada başlar, makam ve mevki sahibi olduğunda insan ne oldum delisi olur.

Kimi dağda çoban, kimi ovada ağadır. Kimi devlet katında makam sahibi.... Ortak özellikleri bulundukları yere göre güç sahibi olmalarıdır. Kılıçlarının her tarafı keskindir. Asarlar, keserler, kızarlar, bağırırlar, gerekirse dövüşür, yalan söyler, tehdit ederler..!

Gün gelir yaşlanır, makamları ve mevkileri kaybolur, etrafında dört dönenler onu terk eder. Belki ailesi ve çocukları bile bir ölse de kurtulsak demeye başlarlar.....!

Artık amelleriyle baş başa kalırlar. Azrail her an yaklaşmakta ve geçen ömürde gözünün önünden film şeridi olarak geçmeye başlar... Artık eyvah, eyvah demeye başlamışlardır... Can çekilmeye, kan akışı azalmaya ve nefes alıp verme zorlaşmaktadır. İçlerinden bütün varlığımı verseydim de bir kez rahat nefes alsaydım derler.

Hey hat artık son pişmanlık fayda vermeyecek melekler canını almaya devam ederken etrafındakiler çoktan miras paylaşımı için kavga etmektedirler. Ve nihayet aylarca, belki yıllarca can vermeye çalışan bir zamanların muktedir insanı veya insanları son nefeslerini vererek bu dünyaya veda etmektedirler.

İmam teneşire yatırmış yıkamakta , dışarıda kalabalık toplanmaktadır. Lakin insan artık bunlardan haberi yoktur. Ölmüştür. Kefenlenen ve musallaya konulan naaşı önünde kalabalıklar toplanmaktadır. Eller tekbirle birlikte kalkarken hocada cenaze namazını kıldırmaya başlamıştır. Nihayet selam verilir.

İmam cemaate dönerek "ey cemaat siz bu ahrete intikal eden mevtadan razı mısınız? deyince: Cemaat "biz Razıyız Allah'ta razı olsun" der.

İmam tekrar "dünyaya ait hak ve hukukunuzu helal ediyor musunuz? der. Cemaat "ediyoruz" der. Burada merasim sona ererken aslında bu söylenenlerin çok da önemi yoktur. Sadece Hanefi fıkhına göre zahirde Müslüman olan kişiye yapılması gerekenler yapılmış, mevta mezara götürülmüştür.

Mezara konulduktan sonra, dualar yapılır, taziyeler başlar. Evlere günlerce giden gelen olur...

Ve nihayet her şey sukuta erer ve mevta için kabir hayatı başlamıştır.

Ey insan ister fakir, ister zengin ol, ister muktedir, ister mazlum ol sonun budur.

Bundan sonra ne olacaktır insanın dünya hayatında yaptığı iyilikler, kötülükler, zalimlikler, adaletsizlikler, hukuksuzluklar birer birer açılır.

İnsan için artık ya sevinmek, ya üzülmekten başka seçenek yoktur. Ah da dese, of da dese değişmeyecektir. Yetim hakkını alacak, haksızlığa uğrayan hakkını talep edecektir. Orası mahkeme-i Kübra'dır. Orada kimseye zulüm edilmez. Eller, ayaklar, hücreler konuşur. Diller susar....!

Ey insan cenazemde yüz binler toplandı ben kurtulurum deme...! "Almışsan mazlumun ahını çıkar aheste aheste".. O dualar seni kurtarmaz. Çünkü hiç kimse sesini sana duyuramaz. Herkes kendi haline düşmüştür......

Adalet tecelli etmiş, hak yerini bulmuştur.

O halde ey insan sakın makamına, mevkine, malına, evlatlarına, particilerine, pırtıcılarına, şakşakçılarına güvenme. Sadece Allaha kul ol... Son Peygamber Muhammet Mustafa'ya tabi ol. Haksızlık yapma. Zalimlerden olma.. Devletin bir kuruşunu çar çur etme... Yetimin hakkını yeme.. Yoksa seni Kıyamet gününde kimse kurtarmaz.