Hurafe ve Tefrikaların Tehlikesi!

İslam dini akıl kullanmadan, düşünmeden, okumadan anlaşılacak ve yaşanılacak bir din değildir. Gerçekleri yakalayarak, yalanları bertaraf ederek, Kuran’ın kesin ve net kuralları içerisinde düşünerek yaşanacak bir dindir.

Birçok din adamı hüviyeti olduğunu beyan eden kişiler ile Müslümanım diyenlerin kutsadığı tefrikalar inancımız açısından tehlikeler barındırmaktadır!

Daha derin irdelemeye aldığınızda görünmeyen, gizli, çok sayıda şirk batağına saplanmış Müslümanlara rastlanması, Müslümanlık hakkında doğru bilgilere sahip olmamanın eseridir. Kuran’dan habersizliğin sonucu birçok Müslüman şirke saplanır!

Şirk ise dinde en tehlikeli durumdur.

Bir TV’nin sahur programına çıkan zat anlatıyor; “Hz. Ömer ölmeden önce oğluna, ben öldükten iki gün sonra senin rüyana gireceğim ve sana gördüklerimi anlatacağım, der. Öldükten on iki yıl sonra oğlunun rüyasına girer, oğlu sorar, baba niye bu kadar geciktin, Hz. Ömer de güya; Oğlum ben filan yerde bir köprü yaptırmıştım, ayağı düzgün olmamıştı, oradan geçen bir koyunun ayağı kırılmıştı, onun hesabını oniki yılda ancak verebildim”. Diye bir kıssa anlattı, oradakiler de başlarını “yaaa” diye salladılar! Şimdi bu kıssaya bir göz atalım! (Bu kıssayı tam elli senedir dinliyorum)

Önce hesap verme işi Kuran’a göre Allah’ın “Din gününün tek hâkimi benim”. Dediği Fatiha 2. Ayet; işte herkes öldükten sonraki yüce mahkemede hesap sorulacaktır ve tek hâkim, tek karar verici ve tek otoriter Allah’tır ve hesapları orada soracak da O’dur! Hz. Ömer nasıl hesap verdi, soru cevap mı, hapis mi, anlamadım!

“De ki; Allah’tan başka göklerde olsun, yerde olsun hiç kimse Gaybı bilemez, onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler” Neml Suresi 65. Ayet böyle! Bu ayete göre ne Hz. Ömer ne bir başkası ve ne bir peygamber gaybı ve geleceği bilemez; bilirim iddiası şirktir!

“Bil ki sen ölülere işittiremezsin, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da çağrıyı duyuramazsın”. Neml Suresi 80. Ayet de böyle iken, ölülerle konuşulamayacağını Allah belirtmişken bu tefrikalar son derece yanlış ve Kuran’dan uzaklaştırmaktan başka işe yaramazlar!

Yemekler, pastalar, tatlılar hatta ramazan haricinde kurbanlar alarak, türbelere gidilmesi ve orada hayra dağıtılıp, türbeye dua edilmesi nasıl katmerli bir şirktir? Ben türbeye dua etmiyorum, onun yüzü suyu hürmetine istiyorum diyenler çıkıyor! Gittiğiniz türbede kimin yattığından emin değilsiniz ve emin olsanız da onun ahretteki durumu hakkında hiçbir yorumda bulunmanız uygun değildir ve hiç kimse ölünün durumunu bilemez! Yüzü suyu hürmetine bence çok çirkin bir duaya giriş şekli; Allah bir kişinin yüzünü yıkadığı suya hürmet mi edecek; bu nasıl bir sözdür?

Herhangi bir şey isteyecek insan, aracısız, araya kimseyi koymadan, ricacı koymadan, başka isimler zikretmeden direkt olarak Allah’tan istemelidir, Hz. Peygamberimiz (SAV) ve dinimizin usulü budur.

“Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah’ın gücü her şeye yeter! Ali İmran 189. Ayet.

“Mutlak hükümranlık elinde olan Allah yüceler yücesidir, O’nun her şeye gücü yeter”! Mülk Suresi 1. Ayet.

“Deki, ben sadece bir korkutucuyum, Tüm yaratıklar üzerinde tek otorite sahibi olan Allah’tan başka ilah yoktur”. Sad Suresi 65. Ayet!

Bu ayetler ışığında, bu yüzden ve mütemadiyen Kuran’ı kendi dilimizde okumanın farz olduğunu, üzerinde çok düşünmemiz gerektiğini, her şeyi din anlatanlara sormadan öğrenebileceğimizi ve dinimizi mutlaka doğru yaşamamız için din bilincimizi oluşturmamız gerektiğini tavsiye etmeğe çalışıyorum. Eğer birisi bize bir şey anlatıyorsa; kaynağını, Kuran’a uygunluğunu kendimiz bizzat araştırmalıyız.